Yeni Zelanda da cuma namazı sırasında cami basarak 50 Müslüman’ı şehit eden bir psikopat… Manyak da diyebilirsiniz. Ama yayınladığı manifestoyu incelediğiniz de, bu olayın sadece ırkçılık ve ya İslam düşmanlığı ile yapılmadığını anlarsınız. Bu terör saldırısı hakkında, kimse bazı şeyleri görmemezlikten gelemez, gelmemelidir de… Bizler, bu üzücü olayda hayatını kaybeden bütün dindaşlarımızı rahmetle anıyoruz. Mekanları cennet olsun, İnşallah!
Konu hakkında ilk sorulması gereken şey, eğer bu silahlar bir Müslüman’ın elinde olsaydı ve katliamı bir Müslüman yapmış olsaydı, dünyanın bu olaya bakış açısı ne olurdu, acaba? Ben söyleyeyim size ne(!) olacağını. “İslami terör” gibi saçma sapan bir argüman ile bütün dünya ayağa kalkardı. Yürüyüşler yapılır, bir manyağın yaptığı bu eylem bütün Müslümanlara ve İslam âlemine fatura edilirdi. Ama bizler dini hassasiyetlerimiz de göz önünde bulundurarak, bu terör saldırısına “Hıristiyan terörü” demeyeceğiz. Böyle bir terimi kullanmak, bizim milli ve manevi değerlerimize ters bir durum olur ki, bu da bize yakışmaz.
Yukarıda ki ithamı yapmayacağız ama bu olayın belli bir plan ve program dahilinde olduğunu, bunu planlayanların Haçlı zihniyetiyle hareket ettiğini, hatta bu terör saldırısında istihbarat servislerinin parmağının olduğunu da söyleyeceğiz. Başta AB ülkeleri olmak üzere, kimse, bu acımasız katile ruh hastası yaftasını yapıştırarak bu işin ferdi bir hareket olduğunu savunup, topu taça atmaya kalkmasın. Faili ruh hastası olarak tanımlayıp, olayı küçük göstermeye ve üzerini örtmeye de çalışmasın. Bu yapılan İslamofobik bir saldırıdır ve tüm İslam alemine göz dağı vermek için yapılmıştır. Zaten bütün terör olaylarının amacı, bir kişiyi öldürerek bin kişinin yüreğine korku salmaktır.
Bu terör saldırısında ki diğer dikkati çeken konu ise, olayın bir sosyal medya sitesinden canlı olarak bütün dünyaya izletilmesidir. 16 dakika boyunca yayın yapan bu teröristin yaptığı canlı yayının neden engellenmediği ve olay yerine polisin neden geç geldiğidir. Kanımızı donduran bu görüntüleri izlerken, katilin rahat tavırları dikkatimizi çekmiştir. Anlaşılan o ki katil, herhangi bir güvenlik gücünün olay yerine gelmeyeceğini bilmekte ve bu nedenle rahat davranabilmektedir.
Maalesef dünyada, ikiz kulelerin yıkılmasından sonra İslamofobi bilinçli olarak hortlatılmış, İslam aleminin üzerinde kurgulanan olaylar tek tek hayata geçirilmeye başlanmıştır. Zamanın ABD başkanı “Crusades” tabirini kullanarak İslam alemine haçlı seferi başlatmasından sonra, dünya eski dünya değildir.
Zamanında finansmanını da sağlayarak Afganistan’da Ruslara karşı El-Kaide’yi kuran ABD, bu terör örgütünden ayrılan Daeş’i de Ortadoğu ya yerleştirmiş, bunu bahane edip Suriye’yi de ateş çemberine çevirmiştir. Bütün bu olanların hepsi, Bush’un başlattığı haçlı seferinin bir parçası olarak hayata geçirilmiştir. Bir terör örgütü statüsünde ki pyd’nin ise, Daeş’e karşı savaştığını iddia ederek ABD’nin desteklemesi ve silah yardımı yapmasının hiçte inandırıcı bir tarafı yoktur.
Terör örgütlerinin açıktan ve ya gizli bir şekilde desteklenmesi ve bütün dünyada İslam’a ve Müslümanlara karşı bir korku oluşturulması, haçlı seferinin bir neticesidir. Biz bütün olanlara rağmen, güneşin balçıkla sıvanamayacağını bir kez daha belirtmek istiyoruz. Bizim dinimiz İslam; silm ve selam kökünden gelir ki, barış, huzur, mutluluk demektir. Hatta diğer bir ifade ile insanların barış ve mutluluğunu sembolize eden literatürlerde ne kadar kelime varsa, İslam kelimesiyle özdeşleştirebiliriz. İslam’ı ve Müslümanları yoz ve yobaz göstermek, bunun akabinde de özellikle Türk milletini barbar olarak nitelemek, kimsenin haddi değildir. Bunu bilerek ve ya bilmeyerek savunan sözüm ona “medeni cahillere” de Veda hutbesi ile Peygamberimiz (sav)’in Mute savaşına gidecek olan İslam ordusuna yaptığı konuşmayı okumalarını salık veririm.
Hz. Peygamber (sav), Medine’de yola çıkmak için hazır bekleyen ordusuna:
“Gittiğiniz yerde kadınlara ve çocuklara dokunmayınız! Hangi dine mensup olursa olsun din adamlarına ve mabetlere sığınan insanlara zara vermeyiniz. Ağaçları ve evleri tahrip etmeyiniz.” Buyurarak, savaşılması gerektiğinde savaşın bile ahlakı olduğunu, bütün dünyaya deklare etmiştir. Böyle bir barış dinini, böyle bir sevgi Peygamberini yoz ve yobaz göstermek, “Medeni cehaletin” ta kendisi olsa gerekir.
“Medeni cehaletin” temsilcilerine şunu hatırlatmakta fayda var. Medeni olmak demek, teknoloji de ve sanayi de ileri gitmek demek değildir. Medeni olacağım diye, milli ve manevi değerlerden vazgeçmek demek, hiç değildir! Medeni olmak demek, hangi dine bağlı ve ya, hangi ırka müntesip olursa olsun, bütün insanlar arasında adaletli olabilmek ve adaletli davranabilmek demektir. Medeni nasıl(!) olunur, bunu ecdadımız bütün dünyaya göstermiştir. Asrı Saadet ve Osmanlı dönemine bakmak, bunu anlayabilmek için yeterlidir.
Selam, sevgi ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Şaban hocam tebrik ederim. Çok güzel bir yazı olmuş. İbretle okudum. Mevlam razı olsun. Sevgi ve muhabbet le efendim. Yaşar Koca Samsun