Mehmet Akif Çolak
Medeniyet kelimesi günlük hayatta sık kullandığımız kelimeler arasında yer almaktadır. TDK bu kelimeyi tek cihetten ele alarak medeniyet kelimesinin anlamını uygarlık diye açıklıyor. Lügat anlamının bile tek kelime ile karşılanamayacağı bu ıstılaha sadece uygarlık demek; kelimelerle düşünen insanın tefekkür ve tahassüs kabiliyetine pranga vurmaktır. Zira medeniyet medenі’den yapma mastar bir kelimedir. Bir millet ve toplumun maddî, mânevî varlığına âit üstün niteliklerden, değerlerden, fikir ve sanat hayâtındaki çalışmalardan, ilim, teknik, sanâyi, ticâret vb. sâhalardaki nîmetlerden yararlanarak ulaştığı bolluk, rahatlık ve güvenlik içindeki hayat tarzı, yaşama biçimi, medenîlik ve son olarak uygarlık anlamını taşır.
Belli başlı yazarlarımız medeniyet kelimesini: Ömer Seyfettin “Türkler medeniyet yollarını açmış, her yere kahramanlık, temiz kan, saf ahlâk, teceddüt ve ıstıfâ götürmüşlerdi ; Yahya Kemal “Bu gözlerim medeniyyetlerin bıraktığını / Beş on yıl önce görür müydü böyle taş yığını”; Ahmet H. Tanpınar “Kadîm medeniyetin eserleriyle örtülü toprakta yeni bir nizam çiçek açtı” şeklinde istimâl etmişlerdir. Görülmektedir ki medeniyet kelimesi sadece uygarlık anlamı taşımamaktadır.
Türk İslam tefekküründe medeniyetin karşılığı nedir? Evvela bilinmesi gerekir ki fen ve teknik medeniyet değildir. Medeniyet davranışlarda ki olgunluktur. Beşerin birbiri ile, hayvanatla, nebadatla, tabiatla münasebetindeki olgunluktur. Eskilerin ifadesiyle “münasebatı mütekabilede olgun yumuşak davranmaktır”. Muasır medeniyet diye dillendirilen teknik terakki hiç bir zaman medeni olmayan Avrupalıyı daha cani, daha katil, daha zalim yapmıştır.
Bizim Anadolu’da yaşadığımız zaman kadar Müslümanlar İspanya’da yaşadılar. Müslümanların elinden Endülüs’ü alan İspanyollar, tıp kitapları hariç onlarca ciltli, tezhipli eseri sokaklarda yakmışlardır. Kendi kaynaklarında ki beyanlarıyla müslümanları ateşte yaktıkları sarihtir. İnkalar ve Aztekleri hem madden hemde manen katletmiştirler. Azteklerin mabetlerini süsleyen tonlarca altın, gümüş ve mücevheri ülkelerine taşıyıp finanslarını parasallaştırarak bugün ki faizci kapital düzenin temellerini inşa ettiler. Faizle geçinmeye başlayarak sömürü anlayışlarına finansal bir kisve kazandırdılar.Amerika’ya gittiler ve dört temel ırktan biri olan Kızılderilileri yok ettiler. Afrika’da sömürdükleri mazlumları hatırlayalım. Hıristiyan batı alemi hiçbir zaman medeni olmamıştır. Tarihin şahitlik ettiği nice soykırım ve şenaatin yuvası olmuşturlar.
İslami tefekkürde medeniyet her türlü gelişmeyi insan, tabiat ve hayvanatın faydalanması esasıyla mizan eder. Matbaayı Osmanlı devleti geç kullandı diye eleştirilir. Halbuki medeniyette eşsiz bir yol katetmiş ecdat ekmeğini kitap çoğaltarak kazanan binlerce kişinin işsiz kalmaması için matbaayı bir mühlet kitap çoğaltmak için kullanmamışlardır. Bu ince ve olgun davranış İslam medeniyetinin mahsulüdür.
Teknik terakki eğer insan, tabiat ve hayvanatın faydasına ise medeniyetin bir parçası olur. Teknik iki ucu keskin bir bıçak gibidir. Miselen üretilen bir uçak ulaşım vasıtası olarak bir kolaylık getirirken, muharebede onlarca mazlumun nahak yere ölmesine sebep olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında tarih boyu batılıların elde ettikleri teknik üstünlük onların medenileştirmek yerine caniliklerini arttırmıştır. İslâm cemiyetinde medeniyetin temel prensibi hilm kavramı ile izah edilir. Kur’an’da hilm kavramı, Allah’ın kulları ile olan ilişkisinde ve insanların birbirleriyle olan ilişkisinde ortaya çıkan bir kavramdır. Allah’ın özelliği olarak hilm, kullarına karşı yumuşak davranışlı ve merhametli olması demektir. Yani insan tüm mükevvenata karşı yumuşak davranışlı olabiliyorsa medenidir. Fen ve teknikteki ilerleyişlerini görüp garbı medeni diye vasıflandırmak bin dörtyüz yıllık İslâm Medeniyetini ve medeniyet tasavvurunu yok saymak demektir.
Selâmetle.