Medine’deki Bazı Ziyaret Yerleri
Yüce Peygamberimiz bu mescid’de ilk kıblemiz olan Kûdus’teki Mescid-i Aksa’ya yönelik olarak sahabilerine namaz kıldırıyordu. Kıblenin Kâ’be’yi çevreleyen Mescid-i Harâm’a çevrildiği vahyini alınca, yönünü namaz sırasında Mescid-i haram’a çevirdi. Bir namazda iki kıbleye yönelik olarak namaz kılındığı için bu mescide iki kıbleli mescid anlamına Mescid-i Kıbleteyn denilmektedir. Kıblenin Kâbe’ye çevrildiği namazda 19 erkek ve 13 kadın sahâbi vardı.
İlgili Kur’ânî Emir:
Biz (Ey Peygamber) Senin sık sık yüzünü arayış içinde göğe çevirdiğini görü- yoruz ve şimdi seni tatmin edecek bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram’a çevir; ve siz (Ey müminler!) hepiniz nerede olursanız olun yüzünüzü namazda o yöne döndürün. (Bakara 144)
Medine’deki Bazı Ziyaret Yerleri
Kuba Mescidi
Gönüller dolusu salât ve selâm üzerine olsun, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in hicret etmesinden hemen önce, Medîne’de içinde bir Müslümanın bulunmadığı ev kalmamış gibiydi.
Medîneli Müslümanlar kendilerine hicret buyuran Peygamberimizi günlerce süren bekleyişten sonra defler çalarak, O’nu öven şarkılar söyleyerek büyük bir coşku ile karşıladılar. Sevinç gösterileri içindeki Müslümanlara Peygamberimiz ilk öğütlerini Kuba’da şöyle verdi;
“Ey insânlar! Aranızda; selâmlaşmayı yayın. Çevrenizdeki insânlara yemek yedirin.
Ziyaret ederek, yardımda bulunarak akrabanızla ilişkilerinizi sürdürün. Bir de insânlar uykuda iken, kalkıp Rabbinize ibâdet edin. Bu söylediklerimi yapınız ki, güvenlik içinde Cennet’e giresiniz.”
Yüce Peygamberimiz Kuba’da 14 gün kaldı. Bu süre içinde kendisi de amele gibi çalışarak Kuba mescidini inşa ettirdi.
Bir kabule göre Kuran-ı Kerîm’in Tevbe Sûresinin 108. âyetinde “Allâh’ın rızası amaçlanarak yapılmış mescid” olarak vasıflanan bu mabed İslâmî dönemde yapılan ilk mescittir. Bu özelliği sebebiyle olacak ki, Peygamberimiz Kuba mescidi’nin fazîleti ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“Kim evinde güzelce temizlenip abdest alır, sonra da yalnızca Allâh’ın rızasını amaçlayarak Kuba Mescidi’ne gelerek namaz kılarsa Umre sevabı kazanmış olur.”
Kitabımızın 172. sayfasında sunulan hadîsten açıkça anlaşılabileceği gibi Hac ve Umre ibâdeti insâna saygılı olmak, yedirip içirmek ve güzel güzel konuşmak gibi hayırlarla beraber yapılırsa Allâh katında daha çok kabûle layık olur.
Gereğince anlaşılamayan fakat pek çok önem verilmesi gereken bu mevzû gerçek Müslüman olmak için de gereklidir.
Bu sebeple, genelde insâna ve özelde Müslümana saygı ve ikramı içeren bazı hadîsleri ezberlenip uygulanması ümidiyle aktarıyorum
Abdullah b. Ömer anlatıyor:
Allâh’ın Resûlü’nü (s.a.) Kâbe’yi tavâf ederken şöyle derken görüp işit-
-Ey Kâbe! Sen pek güzelsin, kokun da pek hoştur. Yüceliğin, saygınlığın, dokunulmazlığın da erişilmezdir.
Ancak hayatımı tasarrufu altında bulunduran Allâh’a yemin ederim ki müminin canının, malının ve saygı duymamız gereken şahsiyetinin yüceliği, saygınlığı ve dokunulmazlığı seninkinden çok daha büyüktür.
Allâh ve Peygamberi nasıl sevilir?
Íbn-ü Ebi Kurad (r.a.) anlatıyor.
Bir gün Allâh’ın Resûlü (s.a.) abdest alıyorken etrafındaki sahâbileri, ab- dest azalarından dökülen suyu alıp bereketlenmek için kendi vücutlarına sür- meye başladılar.
-Böyle yapmanızı gerektiren nedir? buyurdu. Onlar da:
-Allâh’ı ve O’nun Peygamber’ini sevmiş olmak, dediler.
Bu cevap üzerine Hz. Peygamber şu açıklamayı yaptı:
-Allâh’ı ve Peygamberini sevmek veya Allâh veya Peygamberi tarafından sevilmekten ötürü mutluluk duyacak kişinin konuştuğu zaman sözü dosdoğru olsun. Kendisine sır, vazife veya eşya gibi bir emanet bırakıldığı zaman emanetini korusun ve sahibine versin. Bir de çevresindeki komşuları; dostları ve arkadaşlarına gücü nis- petinde ikramda bulunsun.
Allâh’ın en çok sevdiği insan İbn-ü Ömer (r.a.) anlatıyor:
Bir adam Allâh’ın Resûlü’ne (s.a.) geldi ve sordu:
-Ya Resûlellah! Allâh’ın en çok sevdiği insân hangisidir? O’nun en çok sevdiği ameller hangileridir?
-Allâh’ın en çok sevdiği insân, insânlara en çok fayda sağlayandır. Allâh’ın en çok sevdiği ameller de bir Müslümanı sevindirmen veya üzüntüsünü gidermen veya borcunu ödemen ya da açlığını giderip-doyurmandır.
Bir mümin kardeşimin ihtiyacını gidermem için onunla beraber yürüyüp işini takib etmeyi, Medîn’e Mescidi olan bu mescitte kendimi ibâdete verip bir ay itikâfa girmekten çok severim.
Allâh’ın Resûlü daha sonra da şöyle buyurdu:
-Kişi öfkesini giderirse Allâh onun hatasını örter. Gereğini uygulamayı dileseydi uygulayacağı öfkesini yutan kişinin ise Kıyamet Günü’nde Allâh kalbini mutlulukla doldurur.
Hz. Ali rivayet ediyor.
Allâh’ın Resûlü Cennet’i ve Cennetlikleri tasvir eden bir açıklamalarında şöyle buyurdu:
-Cennet’de dışı içinden, içi dışından görünen özel daireler vardır.
Allâh’ın Resûlü’nün (s.a.) bu açıklamasını dinleyen ve coşku ile dolan bir Arabi ona doğru ayağa kalktı ve sordu:
-Bu özel daireler kimlere verilecek Ya Resûlellah?
-Onlar, tatlı tatlı konuşan, dostlara ve fakîrlere bolca yemek yediren, farz ve nafile oruçlara devam eden ve insânlar uykuda iken geceleri kalkıp Allâh için namaz kılanlara verilecektir.
Íbn-i Abbas (r.a.) anlatıyor.
Sahabilerin “En iyimizi en kötümüzden ayırarak bize tanıt Ya Resulellah!” dediklerinde Allâh’ın Resûlü (s.a.) şöyle buyurdu:
-En iyiniz, yararı umulan ve zarar gelmeyeceği hususunda kendisine güven duyulanınızdır.
En kötünüz ise faydası umulmayan ve zararından emin olunmayanınızdır.
* * *
Sahabî Muaz b. Cebel öğüt isteyince Allâh’ın Resûlü ona şöyle öğüt verdi:
-Ya Muaz! Nefsin için sevdiğini bütün insânlar için sevmeni, nefsin için arzu etmediğini onlar için de arzu etmemeni tavsiye ederim.
MİRATHABER.COM