Biz ordumuza “Mehmetçik” deriz. Bu toprakların evladı olan her asker, Anadolu’nun tertemiz sinesinden kopup Peygamber Ocağı’na adım atar. Bizim ordumuzun adı, sadece bir askeri güç değil, aynı zamanda milletin namusu, vicdanı ve yüce değerlerinin bir timsalidir. Ancak bu ocağın bağrına hançer gibi saplanmak isteyenler, ne yazık ki bugün de farklı maskelerle ortaya çıkıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri, FETÖ belasından sonra yeniden bir tehlikeyle karşı karşıya: Atatürkçülük maskesi altında sinsice yapılanan ve dindar subayları hedef alarak iç çatışma ortamı hazırlayan bir cunta yapılanması. Tuzla Piyade Okulu ve Kara Harp Okulu’nda yaşanan olaylar, bu tehdidin ne kadar derin ve sistematik olduğunu gözler önüne seriyor.
Tuzla’da namaz kılan subayları fişleyen ve Whatsapp gruplarında onları ölümle tehdit eden bu grup, Atatürkçülük kisvesi altında nefret saçıyor. O kadar ki, kutsal değerlerimize hakaret etmekten çekinmeyen bazı üyeler, Atatürk’ü Kâbe’nin üzerine oturmuş şekilde gösteren fotomontajlarla kendi içlerinde propaganda yapıyor. Bu iğrençlik, Peygamber Ocağı dediğimiz kutsal ordumuza yakışmayan bir rezalet tablosudur.
30 Ağustos’ta Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde yaşananlar, Mehmetçiğin bağrında büyüyen bu tehlikeyi bir kez daha ortaya koydu. 300 mezun teğmenden oluşan bir grup, kılıçlarını çekerek korsan bir yemin töreni düzenledi. Bu yemindeki ifadeler, askeri darbe bildirilerini andıran bir üslup taşıyordu: “Kılıçlarımız keskin ve hazır olacaktır.” Bu sözler, milletin emanetini taşımaya ant içmiş bir askerden değil, adeta millete karşı kılıç çekecek bir zihniyetin göstergesiydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “O kılıçları kime çekiyorsunuz?” diyerek tepki gösterdiği bu korsan yemin, TSK’daki yeni bir cunta yapılanması olduğu iddia ediliyor. Ancak ne yazık ki, bu olayda sadece iki teğmen hakkında ihraç talebiyle disiplin işlemi başlatılması, milletin aklında soru işaretleri bıraktı.
Biz ordumuza “Peygamber Ocağı” dememizin sebebi, onun sadece bir savaş gücü değil, aynı zamanda İslam’ın ve milli değerlerimizin muhafızı olmasıdır. Bugün bu kutsal ocağın içinde sinsice örgütlenen yapılar, sadece Mehmetçiğe değil, milletin tarihine, inancına ve vicdanına da ihanet etmektedir.
15 Temmuz’da milletin iradesine tanklarla saldıran FETÖ’nün açtığı yaralar henüz tam anlamıyla sarılmamışken, yeni bir cunta yapılanmasının ortaya çıkması, bu ihanetlerin sona ermediğini gösteriyor. Mehmetçik, milletin ordusudur. Onu içerden bölmeye, parçalamaya çalışan herkes, bu millete karşı suç işlemektedir.
Tuzla’da başlayan, Kara Harp Okulu’nda devam eden bu cunta girişimleri, birkaç kişinin fişlenmesi ya da ihraç edilmesiyle bitmeyecek kadar derin bir tehdidi işaret ediyor. TSK, bu yapıların kökünü kazımazsa, milletin kutsal emaneti bir kez daha tehlike altına girebilir.
Bugün hepimize düşen görev, Mehmetçiğe ve onun bağrından çıktığı Peygamber Ocağı’na sahip çıkmaktır. Bu ordu, milletin ordusudur. Onu yozlaştırmaya, bölmeye ve içten çökertmeye çalışan hiçbir yapıya, hiçbir haine geçit verilmemelidir.
Türk ordusu, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz gibi ihanetlerin tekrar yaşanmasına asla izin vermemelidir. Peygamber Ocağı’nda ihanet olmaz; orası sadece milletin ve Allah’ın emanetine hizmet eden yiğitlerin yurdudur.
Mehmetçik, yine milletin dualarıyla dimdik ayakta kalacak, hain planları boşa çıkaracaktır. Bu millet, ordusuna güveniyor ve Peygamber Ocağı’na uzanan hain ellerin bir gün mutlaka kırılacağına inanıyor…
MİRATHABER.COM