islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Millete Oynanan Tiyatro

Millete Oynanan Tiyatro
17 Haziran 2017 07:35
A+
A-

Türkiye’de Tiyatro sanatının yegane işlevi islamsızlaştırma aracı olmaktır. Bunu dışında sanatsal bir yeri bulunmamakta, propaganda olarak kullanılmaktadır. Toplumun İslam’dan uzaklaştırılmasında sinemadan daha yakın bir etki bırakmak suretiyle önemli tahribatı olan, hemen her oyunda doğrudan din karşıtlığının işlendiği Türk tiyatrosunun bir güzel sanat olarak baştan yapılanması gerekiyor.

Bir süre önce bir üniversitenin sonradan televizyonlara çok çıkan medyatik bir sözde tiyatro koordinatörü tarafından organize edilmiş bir oyunu seyrediyordum. Oyun ayetleri alaya alan bir dille “de ki” diyerek Kuran’la alay ederek başladı. Pisliği görünce ayrılmak istedim ama dar oturma bölgesi tamamen tutulmuştu. Dizilerde meşhur olan bir oyuncu bağırmakla karışık bir oyunda dinle alay ederken, bunu komik bulan salondaki din karşıtları, ya da anlamadan akılsızca buna katılanlar kahkahalarla gülüyordu. O salondan oyuncusu ve seyircisiyle normal bir insanın çıkması, dine küfretmeyen, vatanına ihanet etmeyen bir insanın türemesi mümkün görünmüyordu. O oyunu, ya da benzer oyunları seyredip dine devam eden kimse olmayacağı gibi, mevcut dindışı insanların da nefreti ve cesareti artmaktadır.

Ancak bu istisna değil kaideydi. İster eski zamanlardaki Zeki-Metin oyunları, İster müzikaller, isterse oyun adıyla sahnelenen stand-up komedyenler olsun, tiyatro endüstrisi sanat ve eğlence adı altında tamamen de-silamizasyona, dindışılaşmaya hizmet eden birer ideolojik araç olmaya devam etmektedir.

Üstelik tiyatro eserlerimiz, yönetmenliğimiz, sahnelememiz ve oyunculuğumuz da feci bir seviyededir. Türkiye’de oyunculuk ancak dizilerin yabancı pazara açılması sonucu talebin artması sonucunda gelişmeye başladı. Ondan evvel dik durarak bağırma yeteneğine oyunculuk deniyordu.

Türkiye’de modern tiyatronun Şinasi ve Abdül Hak Hamid’den bu yana bir buçuk asra varan bir geçmişi vardır.

Osmanlı döneminde tiyatro, büyük şehir halkının bir eğlence vesilesi olmuş, siyasete ve toplumsal dönüşüme de hizmet etmiştir. Müslüman kadınların oyunculuğuna izin verilmese de Müslümanlar da tiyatro kumpanyalarında yer almıştır. 19. Yüzyılda bütün gece kesintisiz süren Ramazan gecelerinde müzikli tiyatrolar halkın zaman öldürdüğü bir yer olmuştur.

Cumhuriyetle birlikte tiyatroya ideolojik yönden bir önem verilmiş, rejimin programı yerli ve yabancı oyunlarla aktarılmaya başlamıştır. Cumhuriyetin hem sinema yapımlarının hem de sinema yapımlarının diktatörü olan Muhsin Ertuğrul, tiyatronun kendine bağlı olarak ve kendi düşünceleri altında gelişmesini sağlamıştır.

Fakat Muhsin Ertuğrul sineması da tiyatrosu da yeni cumhuriyetin bürokratik bir departman olmaktan öteye gitmemiştir. Vazifesi de aynı olmuştur, toplumun değerlerin dönüştürmek. Dostu ve senaristi Nazım Hikmet de bu amaca benzer ancak Stalin ve Sovyetler Birliği altında hizmet etmiştir.

1950’li yıllardan sonra yeni bir sinema ve tiyatro belirmiştir. Sinema bir göreve hizmet zihniyetini ilerleyen yıllarda üzerinden atmıştır. Ancak yedinci sanatta farklı düşünceler ve yöntemler çoğulculuğu kısmen görülebilse de tiyatro, toplumu İslam’dan uzaklaştırma vazifesine daha da sarılmıştır.

Viski Marksistleri de denen özellikle Robert Kolej kökenliler ve İstanbul’un hali vakti yerinde gençlerinin mevcut rejimde yeterince temsil edilmemeleri sonucu buraya yönelen iyi dil bilen, Amerika’da bulunmuş ve 1950’lerde üniversitelerdeki Marksist havayı alarak Türkiye’de yansıtmaya çalışan, hemen her oyunlarında veya oyunculuklarında klasik din karşıtı temaları aktaran yorumlar sunmuşlardır. Ankara ekolü de biraz daha devlet yanlısı olmakla birlikte, klasik propaganda yöntemlerine farklı değildir.

Haldun Taner, Engin Cezzar, Haldun Dormen, Cüneyt Gökçer liderliği ve onların sevip piyasaya sürdüğü genç ekipler devam ettiler. Dizilerde de Bizimkiler dizisinden başlayarak toplumu dönüştürücü yöntemler aramalarına ve uygulamalarına karşın, diziler ve sinema daha geniş bir kitleye ulaştığı, tiyatroyaysa istisnalar dışında kendilerince gezici yani insan ırkının üyesi görülen dindışı kesim geldiğinden bu yüzyüze ortamda dozu artırmaktadırlar.

Tabii gerek araçlar, yönetim, devlet tiyatroları, kent tiyatroları, televizyon kendi ellerinde olmasına karşın ne bunları adam gibi davranmaya yöneltebilecek kadrolar gelişmiştir ne de dindarların bir tiyatro ortamı oluşmuştur. Oluşma emaresi de bulunmamaktadır.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.