Milli eğitim alanı 14 yıllık AK Parti döneminin en az dönüşüm sağladığı alan. Bunun nedeni eğitimin sorunun kalite olduğu, kalite ve idari verim ile eğitimde ilerlenebileceği hatalı düşüncesidir.
Kalkınma, iletişim, sağlık, milli savunma, ekonomi, sosyal yardımlaşma gibi alanlarla karşılaştırıldığında milli eğitim alanı belki de 14 yıllık AK Parti iktidarının en az ilerleme kaydettiği alan olmuştur.
Milli Eğitim bakanlığının 85 milyar lira bütçesi, 1 milyonun üzerinde çalışanıve 18 milyon öğrenciye hizmeti vardır. Bu muazzam personel çalıştıran bakanlıkta köklü değişim, gerek bakanlık personelininçekinceleri, gerek sendikalar, gerekse net bir stratejininbulunmaması nedeniyle diğerlerinden daha zor görünmektedir.
14 yılı aşan bu sürede Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı ve İsmet Yılmaz olmak üzere 6 bakan değişmiştir. Hepsi de bazı girişimlerde bulunduysa da bu önemli ve büyük bütçeli bakanlıkta sınırlı değişim sağlayabilmiştir. Ortalama 2 yıl 5 ay sürengörev süreleri önemli bir değişim yapmaları için yeterli olmamaktadır.
Milli eğitim, bir çarpan etkili bakanlıktır. Milli güvenlikten içişlerine, bilim ve teknolojiden sağlığa, kültürden ekonomiye, kalkınmadan dışişlerine her alanda büyük etkisivardır. Kuvvetli bir milli eğitimi olmayan ülkelerin dünya ölçüsünde rekabet gücübulunmamaktadır.
Tarihe baktığımızda Sultan Abdülhamid döneminde Amerika’yla eş zamanlı ve benzer özellikler paylaşarak bir liseleşme hamlesiyapılmıştı. Bu liseler, Bosna-Hersek’teki Avusturyalı mimarlarla ortak olarak geliştirilen yeni Neo-Endülüs mimarisinde, kent merkezlerinin en önemli noktalarında, sonradan kurulan Cumhuriyetin de en önemli itici motoruolmuştu.
Buna rağmen sivil ve askeri liselerden çıkanlar, o dönemin koyu batı hayranı, Evrimci ve Materyalistzihniyetinde eğitildiklerinden aynı zamanda Osmanlı’yı yıkan ve kendisini yetiştiren Abdülhamid’e karşı ayaklanan Jön Türk neslinioluşturdular. Benzer şekilde Geziolaylarında çıkan ‘orantısız zekâlı’ gençlik de AK Parti’nin yetiştirdiğinesildi. Farklı olan, Abdülhamid liselerinin dünya standartlarında olması ve bunun Cumhuriyette de devam etmesi, oysa günümüz liselerinin kalitesinin gelişkin ülke standartlarınınaltında kalmasıdır.
Mustafa Kemal, devrimlerini halka yaymak için milli eğitim stratejisini ilkokullara dayandırdı. Kendisine bağlı yeni Cumhuriyet neslini ilkokullar ağıyla zamana yayarak ortaya çıkardı. Osmanlı eğitime hiç bulaşmamış tamamen yeni devrimlerle yetişenkuşağa Cumhuriyet Çocuğu adı verildi. AK Parti dönemi bakanlarında benzer bir milli eğitim atılımı için net bir strateji paylaşılamamaktadır.
Milli Eğitimin iki boyutta dönüşümügerekmektedir. Bunların birincisi eğitim içeriği, ikincisiyse eğitimin sunuluş biçimidir.
Eğitim içeriği yalnızca eğitim kalitesi değildir. Kolaycı zihniyetlerin sıyrılmasına müsaade edecek şekilde eğitim evrensel ve tek değildir. Eğitim batıcı, gayrı millî, dini değerleri olmayan, Evrimci, Materyalist, ateist, Müslümanları kardeş olarak görmeyen, bireyci, menfaatçi, ezberci, milli hedefleri olmayan, kavgacı, kolaycı, fedakarlık ve şefkatten uzak insanlar yetiştirenbir yapıda olabilir. Günümüz eğitimi ve eğitimcileri de hala bu yönde bir eğitim sistemini çalıştırmaktadır. Kötü insan yetiştiren bir eğitim sistemi kaliteli hale gelirse, daha da donanımlı kötü insanlar üretir.
Oysa eğitim özgüvenli, milli, dini değerleri anlayan, Yaratılışçı, manevi, Allah’ı zikreden, İslam birliği ülküsüne göre yapılanmış, toplumcu, paylaşmacı, düşünmeye ağırlık veren, milli hedefler güden, barışçıl ve uzlaşmacı, çözüm odaklı, fedakârlık ve şefkat içeren bireylerçıkarmaya yönlenmelidir.
Bunu sağlayacak yolları bilmek bir yana, yukarıdaki maddelerin olmasını önermek bile hala düşünce suçudur. Cumhurbaşkanının dindar nesil hedefiyukarıdaki maddeleri gerektirmesine rağmen AK Parti siyasi çevrelerinde bu alanda bir tartışmanın ve birleşik bir görüşün eksikliğiaçıktır.
Bunun nedenlerinden biri AK Parti’deki entelektüel odakların eğitimi batıcı bir zihniyetleele alması, iyi ve kaliteli eğitimin evrensel olduğu, taklit edilmesi gerekenin Finlandiyaveya Almanyaolduğuna inanmasıdır. Dindar nesil dendiğinde İmam Hatip müfredatından birkaç ek ders ilavesianlaşılmaktadır. Oysa bu ek dersler genel sistemle uyumsuz olacağından, dine karşı isyanı daha da artıracaktır. Eğitimin bütün parçalarının, bütün müfredatın baştan ele alınmasıgerektiği konusunda birleşik bir görüş ortaya çıkmamıştır.
Eğitimin kalitesi ancak bu temel atıldıktan sonra gelir. Batıcı temel üzerinde kalitelieğitim, başarıyla gerçekleşse bile, donanımlı gençler ittihatçı nesilgetirir, getirmektedir.
Bunun yanısıra önemli bir alan da eğitimin arz biçimidir. Bunu da bir sonraki yazıda ele alalım.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi