Sinemanın İlgilileri Yalnızca Yapımcılar ve İşletmeciler mi Olmalıydı?
“Milli İrade Platformu ve İslâm Alimleri Ne İşe Yarar?” başlıklı yazımda değinmiştim. Ama alanı genişleterek yineleyeyim. Milli İrade Platformu’nu oluşturan vakıflar ve dernekler yüzleri aştı. Yüzü aşan İlahiyat Fakültelerinin ünvanlı akademisyenleri yüzlerce. Din kültürü ve Ahlâk dersleri öğretmeleri de binlerce. İl ve İlçe müftüleri, Din işleri Yüksek Kurul Üyeleri ve Uzmanları da pek çok.
Bütün bu kurumlar ve kişiler ne işe yarar? Aldıkları maaşları helâl midir? Bunların Ülke meselelerine ilişkin hiç mi söyleyecekleri yoktur. Kültürümüze yabancılaşan yöneticiler mi bunları önemseyip görüş istemiyorlar, bunlar mı Müslümanca bir tavır koyarak görüşlerini açıkla(ya)mıyorlar. Galiba her ikisi de.
Sinema ve Dizi Filmlerinin Tahribi Malum da…
Memleketimizde sinema ve dizi filmlerinin inançlarımızı ve değer yargılarımızı nasıl tahrib ettiği, helâlleri haram, haramları da nasıl helâ-lleştirdikleri malum. Bu sebeple yukarıda zikri geçen sivil örgütler ve vazifeli kişilerin sinema ve dizi filmlerle ilgilenmelerinden daha tabii ne olabilirdi? Ama ilgisizlik diplerde. Sorarsanız yeni çıkan sinema yasasının değil içeriğinden, varlığından bile haberleri yoktur.
Böyle olunca sinema yasasına taraf olanlar da, yabancı salon işletmecileriyle dört beş tane yapımcı ve komedyen oldu. Her topluma uyarlanabilir ne idüğü belürsüz yasanın çıkışı da Külliye’de kutlandı. Okuyalım:
“Sabah’ta yer alan habere göre kabule, Birol Güven, Şükrü Avşar, Timur Savcı, Cemal Okan, Muzaffer Yıldırım, Çağrı Özeren, Fatih Aksoy, Necati Akpınar, Kerem Çatay, Mehmet Bozdağ, Serdar Öğretici, Raci Şaşmaz, Şahan Gökbakar, Yılmaz Erdoğan, Mahzun Kırmızıgül, Bülent İnal, Burak Özçivit, Oktay Kaynarca, Ata Demirer, Tamer Karadağlı, Şoray Uzun, Demet Akbağ, Onur Tan, Bahadır Özdener, Elif Dağdeviren ve Şükrü Erol Avcı katıldı.”
Milli Eğitim, Medya ve Ekonomi Farklı mı?
İslâm açısından bakıldığında Milli Eğitim de Medya da sahipsiz. Nasıl geldiyse öylece de gidiyor. Duraklayan ekonomi ise yılda 50 milyar dolar kan emen faizcilerin zaferini simgeliyor. Yeni referansımız Atatürkçülük. Bari Atatürkçülükten ne anladığımız açıklansaydı. Nihat Zeybekçi’nin diliyle şarap türü alkollü içkilere sahip çıkıldığına ve seçim çalışmaları sırasında içki içenlere de “afiyet olsun” denildiğine göre ne anlaşıldığını galiba anlar gibiyiz.
Bir millet nasılsa öyle idare edilir. Milletimiz gerçek doğru olan İslâm’ı aslî özellikleri içinde öğrenmek istemiyor. İslâm adına herhangi bir siyasî ve hukukî talebi de yok. Yok ki koca TRT de İslâm’ı gerçek güzellikleri içinde açıklayan bir tek ama bir tek program yok. Hâkim olduğumuz diğer kanallar da TRT’den beter.
Dış ve İç Muhalefet de Yok
Daha da acı olanı Ülkemizde İslâm’ı da İslam’ın yücelttiği insan doğasını ve toplum menfaatlerini temsil eden bir muhalefet de yok. Biz bilgisiz ve bilinçsiz Müslümanlar da yalaka çıkarcılar olduk. Allah için Hayra çağıran, Marûf’u yani İslâmî, aklî/ilmî olanı emreden ve Marûf’un zıddı olan Münker eylemlerden sakındıranımız yok gibi. Ama Batılları Hak gösteren Münafık türedilerimiz çoğaldı. (Tevbe 9/67) Yani hayırlı ümmet olmak vasfını yitirdik. ((Âl-i İmran 3/110) Namaz, zekât ve adalet gibi olmazsa olmaz bu çağırma, emretme ve sakındırma görevini yapmaya çalışanlar da sevilmez ve dışlanır oldu.
Kur’ân anlamak ve uygulamak için okunmuyor ki geçmişten ibret alalım.
Şimdi kendisini akıllı sanan bazı davasızların ‘sana ne kardeşim, sen ne diye konuşuyor ve yazıp duruyorsun,’ deyip dilsiz şeytanlardan olmamızı isteyenleri duyar gibi oluyorum. Ben de onlar gibi duyarsız olurdum da Mâide suresinin 62-63.ayetleri olmasa…
“Ehl-i Kitab’ın çoğunu suç işlemekte, düşmanlık etmekte, haram yemekte birbirleriyle yarışa girdiklerini görürsün. Yaptıkları şey, ne de kötüdür.
Bâri, hükümleri bilenleri ve bilginleri, onları, suç olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya. İşledikleri iş, ne de kötüdür.“
Gerçek dostların çıkarları için alkış tutanlar değil de bizim gibi gerçekleri dile getirenler olduğu bilinmedikçe âhiretimiz dahil gelecek de aydınlık olmayacaktır. Ama kime anlatabileceğiz.
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi