Türk siyasetinin bugüne kadar Nato ve sermaye tarafından yapılandırılma süreci, aktif aktörler ve süreçsel işleyiş biçimi bakımından küresel finans sisteminin gerçek yüzünü gösterecek biçimde daha merkezi bir hal aldı.
Hükumetimizin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, milli hamle yapma çalışmaları yoğun biçimde Türk ordusunda uygulandı. Görünen o ki şimdi ekonomik olarak millileşme süreci, bankalar üzerinde odaklanmış.
Siyaseten verilen ekonomik bağımsızlık çalışmaları; Türkiye’nin darbelere karşı demokrasiye geçiş sürecinden daha çetin ve zor bir dönemeçten geçiyor.
Finans sisteminin yerli milli ve bağımsız hale getirilmesinde ihtiyaç duyulan ekiplerin olmasına rağmen, bürokrasinin kripto kesimi tarafından güçlü bir şekilde hala direnilerek millileşeme sürecinin engellendiğini görüyoruz.
Türk siyasi yapısının yeni işleyiş biçimi; iktisadi oluşturulan kriz karşısında, siyasal gücünü henüz etkili biçimde nasıl kullanması gerektiğini, eski siyasi tedirginliklerin getirdiği alışkanlıklardan ötürü ortaya net biçimde koyabilmiş değildir. Önümüzdeki ‘’Orta Vadeli Program ‘’açıklaması bu kararlılığın boyutunu gösterecektir.
Günümüzdeki aktif iktisadi politikalar, Türk Siyasi tarihinin darbelerle oluşturulan, liberal ekonomik politikaların sonucudur. Darbelere karşı alınan yasal tedbir ve düzenlemeler; darbelerin çocuğu diyebileceğimiz siyaset üzerinden ekonomiyi liberal politikalarla bağımlı hale getiren uygulamalarda lağvedilmelidir.Siyasi yapılanma bunun için son derece elverişlidir. Çünkü Türkiye geçirdiği askeri darbeler süreci ile siyaseten kırılgan ve bağımlı hale getirilerek liberal politikalarla da ekonomik bağımlılık haline, borç cenderesine sokularak getirilmiştir.
15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığı, Batının kaygıları, Ordunun Millileşmesi
İstihbarat kuruluşu Stratfor, 19 Temmuz’da Reva Goujon’un bir yazısını yayımladı. ABD hükumetine yakınlığıyla bilinen kuruluşun Küresel Analiz Dairesi Başkan Yardımcısı olan Goujon’un vurguladığı en önemli nokta, darbe girişiminden sonra ABD’nin Türkiye’ye güvenini kaybettiği değerlendirmesi dir.
Bu açık itiraf, NATO tarafından Türkiye’de uygulanan siyaseti düzenleyici örtülü askeri güçlerini de kaybettiklerinin itirafı niteliğindeydi. Goujon, ilgili yazısında Türk Ordusu’nun zayıfladığını, PKK ve uzantılı tüm terör örgütlerinin saldırılarına karşı Türk ordusunun kırılgan olduğunu da ileri sürüyor.
Etkili düşünce kuruluşlarından biri olarak gösterilen İngiliz Chatham House’da; ABD ve İngiliz hükumetlerine yakın olduğu bilinen kuruluşun Türkiye başdanışmanı olan Fadi Hakura da, 21 Temmuz günü çıkan makalede Stratfor’a benzer görüşleri öne sürüyor.
ABD’nin dış siyasetlerinin belirlenmesinde etkili olan istihbarat kuruluşu Carnegie Endowment da yazıyı kaleme alan Marc Pierini “Daha da önemlisi darbe sonrası yapılanlar Türkiye’nin artık bir müttefik olup olmadığı noktasında soru işaretleri yarattı.” diyordu.
Darbedeki başarısızlığın çığlıkları olan bu ABD ve AB düşünce kuruluşları, Türk Ordusu’nun zayıfladığını söylerken, aslında Nato üzerinden sağladıkları Türk Ordusu üzerindeki etkinliklerini kaybettiklerini ifade ediyorlardı. Bundan sonraki sürecin de bu tespitler doğrultusunda yürütülmesi yönünde telkinlerde bulunuyorlar. Başaka bir ifadeyle Türk Ordusu, içindeki hainlerden arındırılarak millileşmiştir.
Milli Para:
Ekonomide en büyük sorun, paranın millileşmesidir. Paranın millileşmesi ile kast ettiğimiz şey; milletin refah düzeyini arttıran bir ölçünün, üzerinde uygulanan spekülasyonlardan arındırılmasıdır. Milli paranın değerinin düşürülmesi, milletin alım gücünün zayıflaması ve refah düzeyinin düşmesi demektir.
Paranın millileştirilmesi; milletin mal ve hizmetleri üretmesi konusunda paraya ulaşmadaki tüm engellerin kaldırılması demektir.
Paranın millileştirilmesi, üretim, istihdam ve hizmetlerin toplum tarafından oluşturulması sürecinde faiz maliyeti ödemeden; paranın üretiminin, Doğal İktisat Döngüsü denkliği içinde, para ve fiyat istikrarının eş zamanlı sağlanarak toplumun üretim ve tüketim gücüne endekslenmesi demektir.
Paranın millileştirilmesi, paranın üretimi ve mal gibi satılmasının özel şirketin tekelinden alınarak; devletin iktisadi geleceğini tehdit eden faiz üreten sorun olmaktan çıkartılması demektir.
Paranın millileştirilmesi, devletin düzenleme ve denetleme gücü ile ihtiyaç duyulan ve gerçekleştirilmesi gereken hiç bir projenin atıl bırakılmayıp, paraya ulaşmada bütün engellerin kaldırılması demektir.
Paranın millileşmesi,tedavülde tüm paranın miktarının 160 milyar TL olmasına rağmen, 2 trilyon 500 milyar TL olarak olmayan parayı bankaların para kredi sistemi ile satarak yılda 250 milyar faizi millete ve devlete ödettiren para sisteminin değiştirilmesi demektir.
Devletin devlet olma temel iki şartı vardır. Biri kendi milli ordusu olacak. İkincisi kendi milli parası olacak. Bunlar temel iki bağımsızlık unsurudur.
Milli para ve Ordu; güçlü bir devletin olmazsa olmaz iki saç ayağıdır. Milletin istikbali, siyasi ve iktisadi bağımsızlığın temel dayanakları ordu ve paradır.
Yukarıda ifade ettiğimiz paranın millileştirilmesi süreçlerini gerçekleştirdiğimizde; bugün toplumumuzda zuhur eden tüm iktisadi kriz ve borçlanmalar bitecektir. Devletimizin gücü, milletimizin refah seviyesi öngörülemeyecek biçimde yükselecektir.
Selam ve dua ile…
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi