Milliyetçilik, bir insanın; sadece belli bir kavimden gelmesinden dolayı elde edeceğini düşündüğü üstünlük veya ayrıcalık felsefesi. Dolayısıyla, böyle bir kanaat; tüm araştırma, çalışma ve güzel özellikleri bir anda ikinci plana atması bakımından son derece zararlı bir düşünce oluyor.
Bir kişinin veya toplumun,belli bir ırktan gelmesi; onun değiştirilemez kimliğini teşkil ediyor. Fakat, bu değiştirilemez kimlik, ona ekstra bir ayrıcalık vermiyor ve vermemeli de. Böyle bir durum, belirli bir sınıftan gelen kişilerin, başkaları üzerinde üstün bir konuma gelmeleri gibi, bir problemi ortaya çıkarıyor.
Belirli bir aile veya gruptan olmak, o kişileri birbirine yaklaştırır ve dayanışma ortaya çıkarır. Aynı milletten olmanın da, tarihi ve kültürel birlikteliğini gözardı etmemek gerekiyor. Fakat Milliyetçilik, ırka ve o toplumun hakimiyetine dayalı bir ideoloji. Batı’da ortaya çıkan bu kavram, başka ortak değerler olmadığı için benimsenmiş. Bizde olduğu gibi, İslam gibi kardeşlik ve hukuk temelli bir yaşama felsefesi kurulamadığı için ön plana alınmış. Ayrıca, kişilerin nefislerine hoş gelmesi ve kendi milleti adına, başka milletleri baskı altına almak için de bir mekanizma ortaya çıkardığı için kolay benimsenmiş bir ideoloji.
Gelelim İslam dünyasındaki milliyetçi ve mezhepçi tutumlara. İslam dünyasındaki mezhep çatışmaları, İslam’ın dışında şekillenmiş Şia anlayışları veya bozulmuş bazı dini hareketlerin Batı emperyalizmi tarafından kışkırtılmaları veya kullanılmaları sonucunda ortaya çıkıyor. Bu arada, cehaletin getirdiği garip ve ayrılıkçı birliktelikler de var. İslam dünyası, yaklaşık yüz yılın üzerinde; batı’nın kukla olarak diktiği yöneticiler tarafından idare olunuyor. Batı, Özellikle Arap baharından sonra; artık kukla yöneticilere sahip olamadığı için, İslami gruplar içindeki bazan mezhep, bazan da liderlerinin metot farklılığını tırmalayarak problemlere yol açmak ve böylelikle İslam dünyasının imkanlarından faydalanmak istiyor.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi