Diyanet Anayasal bir kurumdur. Devrimleriyle İslam’ı dışlamış ve İslam’ın bütün toplumsal tezahürlerine savaş açmış, karşı çıkan veya çıkabilecek olan kişilerin İstiklal Mahkemeleri ile kanlarını akıtmış bir kadronun jakoben laiklik ile sınırlarını belirlediği bir kuruluştur.
Diyanet yüz yıllık tarihinde bu kurucu iradeye bağlı kalmış, Cuma hutbelerinde miras dahil modern şirk, faiz, eşcinsellik gibi konulara girememiştir. Oysaki üst düzey kadrosu kurumu demokratikleştirerek hutbeler konusunda verimli adımlar atabilirlerdi.
Diyaneti bu konuda çokça eleştirdim. Bir asırlık tarihinde miras konusuna o da eksik ve ürkek ifadelerle bir defa yer verebildiğine değinerek ayıpladım.
Yaklaşık yarım asır önce üniversite yıllarında Cuma cemaatim olmuş Ali Erbaş hocamız uyarılara açıktır ve sabırlıdır. Samimi uyarılarımız da tetiklemiş olacak ki Diyanet 6 Aralık 2024 tarihli Cuma günü miras hutbesi okuttu.
MİRAS: SINIRLARINI ALLAH’IN BELİRLEDİĞİ HAK başlıklı hutbeyi zevkle dinledik. Ali Erbaş hocamız ve ekibini tebrik ediyorum. Bu hutbeyi sitemizde okuyabilirsiniz.
Bu vesile ile “Diyanet’in Bir Asırdır Okuttuğu Tek Mîras Hutbesi” başlıklı yazımı yeniden yayınlıyoruz
7 Kasım 2024 tarihli yazım:
Diyanet İşleri Başkanlığı Anayasal laik bir kuruluştur. Hutbeler dahil yayın politikasını Türkiye’ye özgü olarak uygulanan Fransız tipi laiklik ilkesi belirler. Bu durum Diyanet’in üst yönetimini aşan bir olgudur. Biz, yöneticileri konu edinmeksizin bu yayın politikasını yermekteyiz.
Diyanet, kuruluşundan bu yana tam bir asırdır, bir miras hutbesi okutmuştur. Günümüz Türkiye’sinde her yıl yaklaşık beş yüz bin kişi ölmektedir Bir diğer anlatımla her gün takriben 1500 kişi can vermektedir ve bu ölümler dolayısıyla miras konusu gündeme gelmektedir.
Binlerce defa işlenmesi gereken miras konusunun kendi beyanlarına göre yalnızca ve sadece bir hutbede konu edilmesi bile, modern Şirk olan hurafeci laikliğin Diyanet’e nasıl kayıtsız şartsız egemen olduğunu göstermektedir.
Diyanet bize “Şecaatin arzederken merd-ı kıbtı sirkatin söyler”cesine okutabildiği bir miras hutbesini gönderebildi. Amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olduğuna göre biz de bu hayra ortak olmak için bu hutbeyi yayınlayacağız ama bu hutbede konunun hakkının verilmediğine de değineceğiz.
Türkiye bir asırdır Jakoben laik kültürün egemenliği altındadır. Cuma cemaati de olsa de miras denince laik hukuka göre miras taksimini anlaması normaldir.
Biz bu hutbede:
a.) İslam miras hukukunun ölümcül baskılarla bir asırdan beridir kaldırılmış olduğunu ama bu hukukun Müslüman için geçerli olduğunu hatırlattık mı?
b.) İslam Miras hukukunun farklı oluş nedenlerini, oranlarını, ölen evli ve çocuklu kişinin ana babasının da mirastan pay sahibi olduğunu anlattık mı?
c.) Varislerden birinin itirazı ile İslam miras hukukunun resmen uygulanamayacağı ama bu uğurda fedakârlık gösterilmesi gerektiğine açıkça işaret ettik mi?
Evet bir asırda bir tek miras okundu ve bu hutbede “Allah’a ve O’nun indirdiği Kur’an’a iman eden her Müslüman, mirastan payına düşene rıza göstermeli ve kardeşlerinin hakkına el uzatmaktan sakınmalıdır,” şeklinde ifadelere yer verildi ama hangi mirastan payına düşene de tam bir açıklık getirilemedi.
İfadeler ürkek, korkulu ve kapalı. Ve daha da önemlisi değinildiği üzere “Bir asırda bir defa”
Bizim muhatabımız laik Diyanet’tir. Biz uyarı görevimizi yapıyoruz. Makam arabalarına kurulan yönetici kardeşlerimiz de kendi yetkilerini risk üstlenerek kullanıp kullanmadıklarından sorgulanacaklardır.
Ali RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-