Boğaziçi Üniversitesi’nde Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasından sonra gelişen olaylarda rahatsız edici bazı durumlar halkı ciddi olarak yaralamıştır.
Bunların başında gelen eşcinsellerin, şimdilerde LGBT adıyla sanki mutebermiş gibi kısaltmayla anılan organize sapıkların, üniversiteyle özdeşleşmesi, ülkemizin vergileriyle okutulan çocuklarda sapıklığın saygınlaştırılması sorunu gelmekte, yeni icat edilen bu sapmanın gündemimize oturtulma gayretidir.
İkincisi sapıkların Kabe’mizi ayaklar altına alması ve kalplerinde ve aralarında sıkça yaptıkları aşağılamaları artık kamuoyuyla paylaşabilir hale gelecek şekilde fütursuz hale gelmesidir.
Üçüncüsü gösterilerin düzenlenmesi, polisle çatışmalar çıkarılması ve bunun başında DHKP-C sempatizanı Canan Kaftancıoğlu’nun bulunması sonucu DHKP-C ve PKK militanlarının gösterilerde boy göstermesidir.
Dördüncüsü de bu suni gündemin Gezi Olayları ve 15 Temmuz benzeri bir hale getirilmeye çalışılma gayretleridir.
Ne yazık ki pek çok Boğaziçi mezunu, öğrencisi ve öğretim elemanı da buna katkıda bulunmaktadır.
Boğaziçi Üniversitesi Robert College olduğu zaman 1971 yılında Amerikan yönetiminden alınmış, Lise ve Üniversite olarak ikiye bölünmüş, lisesine Amerikan Robert Lisesi denmiş üniversitesi de Boğaziçi Üniversitesi olarak kamulaştırılmıştır. Devlet oraya el koymuştur.
Buna rağmen Amerikanvari yapısı ve dengelerine dokunulmamış, bir tür fazladan özerklik tanınmıştır. Bu serbesti sayesinde Ermeni Soykırımı konferansında eski Bilgi Üniversitesi ve esas düzenleyen Sabancı Üniversitesiyle birlikte yer alabilmiştir. Hoş görülmüştür. Hoşgörü KCK denen PKK unsurlarının tevkif edilmesini protesto edilmesi yönündeki akademisyenler bildirgesinde ağırlığı bulunmasıyla erozyona uğramıştır. Bu son olaylar geri kalan son hoşgörü parçasını da kullanmış ve üniversitenin Amerikancılık kredisi sona ermiştir.
Gerekirse üniversite yeniden düzenlenir. Mühendislik ve teknik bölümleri siyasete gömülmemiş bir kuruma bırakılabilir. Sosyal bilimler konularıysa misyonerlik amaçlı 150 yıllık çalışmaların dengelenebilmesi için bir “Batı Soykırımları ve Ekonomik Sömürüleri Araştırma Enstitüsü’ne” dönüştürülebilir. Burada her yönüyle Batı’nın son beşyüz yıl içinde yeryüzünde ve ülkemizde yaptığı tahribatlar bilimsel olarak incelenebilir.
Kısaca halkın sahibi olduğu bir kamu kurumunda her tür düzenleme yapılabilir.