Gara’da hepsi sivil vatandaş ya da görev dışı tatildeki polis, astsubay, uzman ve erlerden oluşan 5 yılı aşkın süredir işkence görmüş 13 tutsak insanımızın Murat Karayılan’ın emriyle PKK tarafından korkakça öldürülmesinin ardından ülkemiz siyasetinde HDP dışında bütün partilerin birleşmesini ve ortak dille bunu kınamasını beklerdik. CHP liderinin akıl almaz bir açıklamayla, 13 cinayetin sorumluluğunu PKK değil Erdoğan’a yüklemesi HDP söylemini savunarak PKK’yı dolaylı yoldan desteklemesi, CHP’nin mevcut yönetiminin halkı, devleti ve ülke çıkarlarını savunduğu konusunda şüphe uyandırmaktadır. Söylem, Amerikan elçisinin akıl dışı eğer doğruysa küstah söyleminden daha ağır.
İçerik olarak da yanlış. Sözde açılım sürecinde silahlanmaya devam eden ve çatışmaya hazırlanan PKK, açılım bitip hendekler kazmaya başladığında, Doğu Anadolu’da otobüsleri durdurup pazarlıkta kullanmak için vatandaşları kaçırmış, HDP unsurlarını kullanarak devletle masaya oturmaya çalışmıştır. Erdoğan ve hükümet işkence gören bu çocuklarımızı kurtarmak için riskli ve zorlu bir operasyon düzenlemiş, ancak katiller beklenmedik şekilde, tıpkı Çağlayan vakasındaki DHKP-C gibi tutsakları haince şehid etmişlerdir. Olayı Erdoğan’a yüklemek ruhsal bir sorunun ifadesidir.
Baykal sonrası CHP’non terörle bağları biliniyor. Canan Kaftancıoğlu’nun DHKP-C bağı bizzat Cumhurbaşkanınca dile getirildi ve buna trk bir itiraz gelmedi. Burada giderek milli konularda Kılıçdaroğlu’nun düşmanlarımız yanında yer alması, 17-25 Aralık, 15 Temmuz, El-Bab, Afrin’de karşıt söylem kullanması seçmeninden tepki almaması sonucudur. Ülkemizde 28 Şubat sonrası kolejlerde yetişen neslin bir bölümü, milli duygulardan yoksundur. Uluslararası spor karşılaşmalarında kendi ülkesini, liderlerini yuhalayan, ülkesinin çıkarını bilmeyen, HDP’ye taktik oy veren Batıyatapar kesim, CHP liderliğini her davranışında desteklemektedir. CHP içinde milli duyguları olan kesim de bir alternatif oluşum aramaktadır.