PKK, FETÖ, DAEŞ, DHKP-C terörüyle, Doğu Akdeniz oldubittileriyle, uluslararası faiz sistemi kaynaklı ekonomik operasyonlarla ve pandemiyle amansız mücadele yetmezmiş gibi karşımıza bir de Canan Güllü adlı yeni bir sorun çıktı. Adına Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu veren, ne Türk, ne kadın, ne dernek ne de federasyon olmayan bu şahıs, sapkınlıkları, İstanbul Sözleşmesini, toplumsal cinsiyeti yani cinsiyetin olmayıp toplum baskısıyla belirlendiğini ve erkeğin köle gibi serbestçe hapse atılıp parasına el konabileceği düzeni savunmakta. Bu yönüyle, farklı tercihleri olan kişilerin Türkiye’nin en büyük holdinglerini yönettiği, al şu babanı git diye çığlık atan bir kadının siyasi lider olduğu, Türkiye’nin yasal düzenlemelerinin GREVIO adlı örgüte devredildiği bir dönemde, saldırgan sert kaba ve tehditkar bir şahsın, asil fedakâr zarif güzel imanlı Türkiye kadınını temsil etmeye kalkışması yadsınmamalı.
Kuşkusuz bu komediye Biden yönetimindeki Amerika Birleşik Devletleri de el koymazsa olmaz. Büyükelçiliğin önerisiyle dünyada seçme cesur kadınlar kategorisine konmuş. Bir zamanlar şişirilen, sonra kendi hakkında anlattıklarının yalan olduğu anlaşıldığında artık her gün ekranlarda görmediğimiz Safak Pavey’e de verilen bu, “biz bunun arkasındayız dokunan yanar” ABD cesur kadın madalyası, bu yıl Canan Güllü’ye verilmiş.
Bunun hızı ve rüzgarıyla daha da cesaretlenen Güllü, İstanbul Sözleşmesi’ne itiraz eden herkesin dava edileceğini ilan etmiş. Bu bir deli saçması. Kuşkusuz ifade özgürlüğü olan bir toplumda da mümkün değil. Dahası davaları takip edecek avukatlar için para lazım. Belki onu ABD elçiliği ya da İstanbul Sözleşmeci Koç Holding karşılar, ama yine de kaybedilecek davalar olur. Ancak saldırganlık ve İstanbul Sözleşmesi cephesi her koldan saldırırken İslam sevdalarının, fıtrat muhafızlarının sus pus olması, her şeyi hükümetten, Cumhurbaşkanından beklemesi de bir başka sorun.
Belli ki FETÖ fitnesi, terör cepheleri, askeri kıskaç ve ekonomik cendere dışında Dünya Finans Elitleri ve Batı ülkelerinin Türkiye’ye önemli bir taaruz yönü artık sosyal alan: sapıklığın yaygınlaştırılması, kadını kayırır kurtarır rolü yapıp aile ve toplumun İslam’ı ebediyen silecek şekilde yeniden düzenlenmesi. Canan Güllü de bu taaruzun adeta her yönden tecessüm etmiş sembolü, maskotu. Mücadele uzun ve çetrefilli. Ama en önemlisi imanlı kadınlarımızı yanımıza almak, onları bilmeden sapıkları, aile düşmanlarını, Türkiye düşmanlarını ve İslam düşmanlarını destekler halden uzaklaştırmaktır.