Devletlerin aklı her zaman farklı çalışır.
Hiçbir zaman tesadüflere fırsat bırakmazlar.
Bir de devamlı savaş halinde olması gereken bir coğrafyada yaşıyorsa ve bu konuda da 70 yıllık devlet tecrübesi varsa asla hataya yer bırakamazlar.
Gazze-İsrail savaşının patlak verdiği 7 Ekim sabahında Gazze’nin İsrail’e çok yoğun roket saldırısından sonra 3000 Hamas askerinin kolaylıkla İsrail tarafına geçip operasyonlar yapması İsrail’in istihbarat zaafı olarak görülen İsrail tarafında kızgınlık, Gazze tarafında ise sevinçle karşılandı.
Gerçekten de bir istihbarat zaafı mı vardı?
Mossad Hamas’ın baskınından neden haberdar olamadı?
Her birinde iki Hamas savaşçısı bulunan beş motosiklet, Gazze sınırını geçtikten sonra eliyle koymuş gibi, sınırı kontrol eden İsrail ordusunun gizli askerî istihbarat merkezini buluyor. Çok korunaklı bina olmasına rağmen kilitlenmemiş bir kapıdan içeri girmeyi başarıyorlar ve oradaki iki İsrail askerini öldürüp binayı ele geçiriyorlar. (Kaynak-1)
İsrail, en son Mayıs 2021 de Gazze’de Hamas’ın önemli bir askeri üssünü açıkça bir tehdit olarak görerek havadan bombalamıştı. Oysa uydu görüntüleri geçmişte bombalanıp kullanılamaz hale getirilen bu üssün son 1,5 yılda önemli ölçüde genişlediğini gösteriyor. Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısında önemli rol alan yamaç paraşütçüleri de orada eğitim almış iken, yerden ajanları ile, havadan da devamlı İHA/SİHA gezdiren Mossad ve İsrail ordusunun Gazze’deki bu gelişmeleri fark etmemiş olması imkânsız.
Dünyanın beşinci büyük ordusu olan İsrail ordusunun imkanlarıyla kıyaslandığında oldukça basit silah ve gereçlere sahip bir örgütün, dronlar, buldozerler, motosikletler ve yamaç paraşütleriyle sınırı hallaç pamuğuna çevirebilmesi ve ilerleyebilmesi istihbarat zaafı mı? Yoksa İsrail içindeki bir ihanet mi? diye sorulmaya devam ediyor doğal olarak… (Kaynak-2)
Peki öyleyse, bunlar İsrail’in istihbarat zaafı değilse, PUSUSU olabilir mi?
Neden olmasın! Her olasılığı düşünmek gerekir. Hatta en absürt olanı bile…
Çünkü akıl bunu gerektirir. Hatta aklın zekâtı bunu gerektirir.
Bunu düşünüp konuşmayanlar ise bu olasılığın konuşulmasının Filistin tarafına değil de Siyonist İsrail’in işine yarayacağı düşünüyor. Ya da duygusallığın hâkim olduğu ortamda tepkilerden korktuğu için çekiniyor ve konuşamıyor. Ama bunlar konuşulmadan akılcı taktiksel stratejiler geliştirilmezse yaşanan savaşta galip gelmek gecikebilir belki de…
Peki İsrail halkı ne düşünüyor?
Yeni bir ankete göre her 5 İsrailliden 4’ü Hamas’ın geçen hafta gerçekleştirdiği baskından hükümeti ve Netanyahu’yu sorumlu tutuyor (buna hükümet destekçilerinin %79’u da dahil). İsrailli Yahudilerin çoğunluğu savaşın sonunda Netanyahu’nun istifa etmesini istiyor. (Kaynak-3)
Ama şunu unutmamak lazım ki; stratejik askeri pusular hazırlık, icraat ve sonrası aşamalarında koordinasyonun sağlanması gereken ve akıl dolu bir strateji içerir. Hatta düşmana pusuyu kuran devlet, halkını da gaza getirip plana kullanışlı figüran etmişse işte o zaman pusu ve sonrasındaki hamleleriyle başarıya ulaşması çok kolay olabilir. Anketi de bu açıdan da algıda başarı olarak görmek gerekebilir. Çünkü düşmanına sahte zayıflık haliyle görünmek suretiyle zafer sarhoşluğu algısı verip pusuya/pusulara çekmekte planın bir parçasıdır.
Peki öyleyse İsrail nasıl bir pusu kurmuş olabilir?
İsrail sadece Gazze’ye-Hamas’a mı pusu kurdu?
Hayır! İsrail Filistinlilere pusu kurdu. Bunun yanında hem kendi halkına hem de Dünyaya pusu kurdu. Bunu Sahte Bayrak Operasyonu (False Flag Operation) olarak isimlendirmek istiyorum;
Bu durumda soruları şu şekilde değiştirmek İstiyorum;
– El Aksa Fırtınası Operasyonu sürpriz bir saldırı mıydı?
– Netanyahu’nun Filistin’e karşı topyekûn savaşını meşrulaştırmak isteyen Hamas içindeki Mossad’la iş birliği içinde olan kripto bir hizip tarafından yapılan bir Yanıltma Harekât Planı (False Flag) planı içindeki saldırısı mıydı?
– Bu saldırıya neden İsrail’in 11 Eylül’ü deniliyor?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Yanıltma Harekâtları Operasyonları dikkatle planlanmış ileri istihbarat operasyonlarıdır. Ancak bu ileri istihbarat operasyonları “devlet sırları” kapsamında olduğu için ne kadarının uygulamaya geçildiği çok fazla bilinmemektedir.
Ancak şimdi konu edeceğimiz ve üzerindeki sır perdesi aralanmış bir operasyondan bahsedeceğiz. 1962’de ABD Genelkurmay Başkanlığı tarafından Küba’ya karşı işgali ve topyekûn savaşı hem ABD hem de dünya kamuoyunda meşrulaştırmanın bir aracı olarak formüle edilen bir yanıltma harekâtı mantığının El Aksa Fırtınası Operasyonun mantığıyla benzeştiği sizlerde fark edeceksiniz. Hatta dikkatli okuyucular; “Netanyahu’nun Filistin halkına karşı savaşı, ABD kaynaklı Northwoods Operasyonu’nun bir kopyala ve yapıştırı sanki…” diyeceklerdir belki de.
Makalemize konu edeceğimiz örtülü askeri operasyonun kod adı; “Operation Northwoods”
Nortwoods Operasyonu, ABD istihbaratı CIA’nın desteğiyle Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlandı. Bu yanıltma harekâtı (False Flag) planının mantığı şuydu:
– “Küba’ya karşı bir savaşa halk desteği yaratmak için masum insanları öldürmek/yaralamak ve ABD şehirlerinde terör eylemleri gerçekleştirmek”.
– “Yaralı ve ölüm listeleri yayınlayıp dünyanın dört bir yanında korku ortamı oluşturmak suretiyle ABD çıkarlarına yarar getirecek küresel bir öfke dalgasına neden olmak”
Sizi daha fazla merakta bırakmadan Operation Northwoods ne olduğuna nasıl hazırlandığına ve sonrasında buna benzer gizli örtülü yanıltma operasyonlarını da örnekler göstereceğim.
Öyleyse belgeler ışığında anlatmaya başlayalım;
1962 Operation Northwoods planı Pentagon’un Küba’nın işgalini içeren askeri bir yanıltma harekâtı planı olarak bilinse de farklı uygulanması ve etkileri günümüze kadar olmuştur.
Northwoods Operasyonu 1960’li yıllarda, Pentagon da kurmay başkanlığı yapmış olan ABD’li iki General başında olduğu bir kadro tarafından Küba’nın işgalini içeren askeri bir yanıltma (False Flag) harekatı planın adı olarak biliniyor. Bu planda Küba’nın işgali için terörist saldırılar yapılacak ve suçlu olarak Castro gösterilecekti. Böylelikle Küba’nın işgali içinde meşru gerekçe oluşturulacaktı.
Bu plana göre ABD sokaklarında masum insanlar öldürülecek/yaralanacak, Küba’dan göçmenleri taşıyan tekneler batırılacak. Washington ve Maimi de terör dalgaları gerçekleştirilecek, uçaklar kaçırılacak, ilgisi olmayan kişiler ve devletler bu saldırılar ile ilişkilendirilerek. Daha nice yöntemlerle korku, çok yönlü olarak ABD toplumuna ve dünyaya hissettirilecekti. Suçlu ise Castro gösterilecek ve bu terör saldırıları gerekçe gösterilerek uluslararası destek sağlanacak, böylece çıkarmak istedikleri savaş kendileri açısından haklı ve meşru olacaktı.
Planlamalardan birinde de ABD’den Jamaika, Guatemala, Venezuela veya Panama’ya giden bir yolcu uçağının ABD tarafından vurulması ve suçun Küba üzerine atılması vardı. Bu plana göre rotası Küba üzerinden veya yakınlarından geçmesi sağlanan ama içi boş tarifeli bir uçak seçilecekti. Bu plana göre bir CIA uçağı önceden belirlenmiş yolcuları olan ajan ile havalimanından kalkacak, havadayken uzaktan kumandalı uçak ile yerleri değiştirilecek ve operasyon uçağı Küba üzerindeyken, düzmece tehlike sinyali alınacak ve yine sinyal ile uzaktan kumandalı uçak havadayken yok edilecekti. Ajanların olduğu uçak ise güvenli bir şekilde hava üssü alanına inecek, planın bir parçası olan ajan yolcular uçaktan alınacaktı. Uçak Küba üzerinde sözde saldırıya uğradığı içinde Küba suçlanacak ve savaş için gerekçe oluşturulmuş olacaktı.
Plan, 1960 yılında ABD Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlandı. Genel Kurmay Başkan Lyman Lemnitzer tarafından imzalandı ve Savunma Bakanı’na gönderildi. ABD hükümetinin anti-komünist Küba Projesi’nin bir parçası olmasına rağmen, dönemin ABD başkanı Kennedy tarafından reddedildi.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; bu operasyon için uçuk komplo teorisi diyecekler varsa boşuna nefeslerini tüketmesinler. Çünkü tüm bunlar ABD Ulusal Güvenlik resmî web sitesi arşivinde yayınlanmıştı ve gizli saklı olmadan hala yayındadır. (Kaynak-4)
Peki öyleyse, ABD neden böyle bir yanıltma harekâtı yapmaya karar vermişti?
Fidel Castro, 1959’da Küba’da iktidarı ele geçirmiş ve komünistlerin yeni Küba hükümetine girmesine izin vermeye, ABD işletmelerini millileştirmeye ve Sovyetler Birliği ile ilişkileri geliştirmeye başlamıştı. Soğuk Savaş nedeniyle ABD ordusunun endişesini uyandırmıştı bu gelişmeler.
Northwoods Operasyonu hiçbir zaman resmi olarak kabul edilmediği için resmen uygulamaya da konulmadı. Ancak bu planının yanıltma saldırısı üzerine kurgulandığı gün yüzüne çıkan 11 Eylül İkiz Kulelere saldırı gerçekleşmeden önce, başta Müslüman coğrafyaya ve sonrasında başka başka işgaller için dönemlerin bütün stratejilerine uygun ve daha kapsamlı hale getirilerek revize edilmiş olabilir miydi?
Elbette revize edildi ve 11 Eylül 2001 günü yeniden uygulamaya konuldu. Bütün her şey “Operation Northwoods” planın revize edilmiş haliydi. Ölen insanlar ve yıkılan binalar dışında her şey kurmacaydı. Sonrasında ABD dünyayı ikna ederek meşru gerekçeler oluşturup hala etkilerini iliklerimize kadar hissettiğimiz çok uluslu askerlerin katılımıyla düzenlenen körfez askeri harekatları serisi ile Ortadoğu’yu kanlı savaş alanına çevirmişti.
Peki öyleyse, illüzyonlar üzerine kurulmuş olan bir “Yeni dünya Düzeni” ile mi karşı karşıyayız?
Dünyanın en büyük uyuşturucu ve terör örgütü olan CIA ile bu örgütün akıl babası olan MOSSAD, Afgan Rus Savaşı’ndan sonra Afganistan ve Pakistan’a yerleştikleri gibi Irak İran Savaşı’ndan sonra yerleştikleri Irak ve Arabistan’da yıllarca bu planın altyapısı için çalıştılar. Terörist dediklerinin hepsi ise istihbarat örgütleri adına taşeron iş yapan ve sokaklardan toplanmış kullanıma uygun tiplerdi. Kimisi 11 Eylül’den sonra kurmacalı delil olsun diye sağ bırakıldı, kimisi 11 Eylül’den önce kullanılıp ortadan kaldırıldı. Kimisi de 11 Eylül’den sonra ortadan kaldırdı.
Şu bilgiye de aktarmadan geçemeyeceğim; Larry Silverstein ve Fronk Lowy 11 Eylül Saldırılarından önce Dünya Ticaret Merkezi kompleksini 3,5 trilyon dolar gibi muazzam bir paraya 99 yıllığına kiralayıp, sigorta eden kişilerdir. Fronk Lowy denen adam ise 1945 ye Siyonist terör örgütü Haganah’a katılmış biriydi.
Günümüze dönersek; eğer bu yanıltma operasyon planı 60 yıl sonraki değişen konjonktüre ve teknolojiye göre Ortadoğu’da uygulanması için yeniden güncellenmiş ve İsrail tarafından tekrar uygulamaya konulmuşsa, kravatlı teröristlerinin ve bölge ülkelerdeki işbirlikçilerin şeytani planlarıyla hem masum Ortadoğu halklarının hayatları hem de Türkiye’nin ulusal güvenliği ve geleceği çalınıyor demektir.
İllüzyonlardan uyanmak için artık cambaza değil cambazları oynatan güce karşı mücadele etmeliyiz. Güçlü olan bizleriz. Ancak güçlü olmamak için devamlı kavga çıkarılması için aramıza fitne olarak soktuklarını bilmeden ve iyi tanımadan güçlü olmak mümkün değildir.
Bu aşamada, elimizde yeterli kanıtlar olmasa da Hamas’ın İsrail’e düzenlediği baskın saldırısının arkasında kimin ya da kimlerin olup olmadığı hakkında bir şey söylemek için çok erken. Ancak şu da bir gerçek ki bu yanıltma harekâtının güncellenmiş hali ile ileri istihbarat operasyonu olduğu aşikardır.
Bu makalemde yaptığım bu değerlendirmelerim için; “Bu değerlendirmeniz Siyonist İsrail’e hizmet ediyor” gibi saçma ithamlarda bulunacaklar her zaman vardır. Ancak hepsi yanılıyorlar. Çünkü İsrail yanıltma harekatıyla hem Hamas’ı tasfiye etmek hem de Gazze’yi süpürmek isterken başına çok büyük belalar almış olabilir. Çünkü İsrail için ilk etapta 5 cephede savaş riski görünüyor. Bunlar Gazze de Hamas, Lübnan’da Hizbullah, Batı Şeria’da Filistinliler ile İran ve Suriye’dir. Zaten bunların hepsi tarafından şimdiden tehdit edilmeye başlandı. Cephe sayıları İsrail’in mücadeledeki başarısızlığına göre de artabilir.
Peki öyleyse İsrail’in başlattığı bu savaşta taktik ve strateji ne olabilir?
Oyunların stratejik, taktik ve operasyonel seviyeleri vardır. Ancak operasyonel seviyelere bakarak oyunları çözümleyemezsiniz.
Taktiksel olarak Gazze-Hamas-İsrail savaşını başlatıp, “Düşmanını Pusuya Düşürmek ve Düşmanının Pususuna Düşmemek” olduğu alenen ortada. Strateji olarak, “Ekümenizm, Doğu Roma ve Kudüs Merkezli” olarak güncellenmiş BOP’u işaret ediyor…
Güncellenmiş yeni BOP Planının tıkır tıkır işletilmesi için ise Küresel Şeytanlar ve Siyonist Yahudiler bekledikleri Mehdi gelsin ve sonrasında dünya imparatorluğu kurmak için kendi halkının yarısını feda etmekten çekinmeyip dünya savaşı bile çıkarabilirler…
Gelelim makalenin başlığındaki sorunun cevabına;
İsrail Hamas’a PUSU kurmuştur. Ancak bunu yaparken hem Ortadoğu’ya hem de Tüm Dünyaya PUSU kurmuştur. Bu pusuda ne kadar başarılı olup olmadığı yönünde bir şey söylemek ise, şimdilik çok erken.
Siyonist İsrail’i fazla gözümüzde büyütmeyeceğimiz gibi hafife de almamalıyız. Uzun vadeli planlanmış olan Pusuyu etkisiz kılacak akılcı stratejiler geliştirilmek zorundayız. Çünkü biz uyanık olduğumuz sürece şeytanın, şeytanların ve Siyonistlerin hilesi zayıftır
Ancak Müslüman ülkelerin Yahudileşme temayülü gösteren kifayetsiz idarecileri ile sözde İslami camia ise bu pusuyu çökertmek için ne yapacaklarını bilemeyen çaresizler gibi bir davranıyorlar. En acı olanı ise kim kazanacak kim kaybedecek diye izleyip pozisyon alma politikasını şimdiden benimsemiş gibi görünüyorlar ne yazık ki…
Bunlar, İslam Alemi için zillet sebebi ve asrı değilse nedir?
Sadi ÖZGÜL
Kaynaklar;
(1) (2) – https://www.nytimes.com/2023/10/13/world/middleeast/hamas-israel-attack-gaza.html
(3) – https://www.jpost.com/israel-news/article-767880