Günümüzde yaşadığımız büyük bir olayların Kur’an-ı Kerim’de bir şekilde izah edilebilir bir sure veya ayetlerle karşılığının olmaması elbette mümkün değildir.
Tahmini dört bölümden oluşacak olan bu yazı dizimin ilk bölümde yaptığım tevilatlarla günümüzde yaşadığımız büyük bir olayların Kur’an-ı Kerim’de Müddesir suresinde geçtiğini ilk 7 ayetin tevilatını yapmıştım.
Kaldığımız yerden devam etmeye başlamadan önce siz okuyucularımıza şunu tekrar hatırlatmak isterim;
Yapacağım şeyler yorumdur/tevildir. Yorumlar ise konjonktüreldir yani şartlara bağlıdır. Bu şartlar düştüğünde yorum da düşer. Neticede bu surenin açıklamaları ve detayları başkaları tarafından zaten yapılmıştır. Ancak zaman zaman farklı pencerelerden bakmak, farklı ufuk açıcı araştırmalar yapmak, insanların Kur’an-ı Kerim’i daha iyi anlamasının önünü açmıştır. Yaptığım bu araştırmamı da bu bağlamda görmenizi değerlendirmenizi dilerim. Yoksa tefsirde tevilatta bir ekol, bir iddia ortaya koyuyorum gibi bir şey yoktur.
Müddesir suresi 8. ayette; “Sûra (boruya) üflendiği zaman” diye bir genel ifade geçer. Buradaki üfleme kelimesinin Arapçasına baktığımızda (negara) bir kuşun gagalaması, bir şaklatma, bir atım, bir fırlatma küçük olanın bir yere gitmesi manalarına da gelir.
Şimdi bu virüs dediğimiz şey yaklaşık 100 nanometre boyutunda zerredenden küçük zelle gibi bir şey.
Ama tam bitti derken yeniden toparlanıyor, gittikçe gidiyor ve aynı yere yeniden atılıyor.
Kuranı Kerimde anlatıldığına göre; demek ki öyle bir dönem gelecek ki, bir şey atılacak ve o atılan şeyin atıldığı yerlerde daha benzerleri yani yeni versiyonları olacak. Yani sürekli bir atım ve toplanma olacak. Tıpkı virüsün ortaya çıkması, yayılması ve çeşitlenmesi gibi. (müddesir:8-9)
“Sûra (boruya) üflendiği zaman, işte o gün zorlu bir gündür”
Cenabı Allah; Öyle bir dönem gelecek ki, o zaman bir şey atılacak. Atılan olan o şey, yeryüzüne huzur vermeyecek ve ıstıraplı bir süreç olacak. Cenabı Allah insanlara; böyle bir döneme hazırlıklı olun diye uyarıyor. Günümüze nasılda tıpa tıp benziyor…
***
Sevgili dostlarım;
Bunları okurken elinize Kuranı Kerim’i alın ayetlere ve açıklamalarına sizde bakın. Eğer bu uyuyorsa kabul edin. Eğer uyumuyorsa “tevilatı yapan fikir egzersiz yapmış. Ama bu işlere böyle denmez” de diyebilirsiniz. Ancak bütün süreci Müddessir suresinde nasılsın görüyoruz? Ben nasıl görüyorum? Bunları ifade edeceğim. Sizde göreceksiniz. Ama dikkatli takip ediniz lütfen.
Bir sonra ki 10 ayeti kerimede Cenabı Allah; “İnkârcılar (hakikatı inkâr edenler) için hiç de kolay olmayan bir gündür” diyor. Yani inkârcılar için zorlu ve kolay olmayan günün olduğunu ve geleceğini haber veriyor.
Öyle bir sistem kurgulandı ki, bugün dünyanın herhangi bir kuytu köşesinde dahi küçücük bir bakkala kadar küresel sistem tamamen hâkim. Kurmuş oldukları bu sistem karşısında inananlar zaman zaman; “Yahu arkadaş! Adamların hâkim olmadıkları ya da girmedikleri yer yok. Dağın tepesine de gitsem orada önüme bir tost makinesi koyup paramı alıp kendi koyduğu parayla bir değerleme yaptırtabiliyorlar bize…” diyebiliyorlar.
İşte bunu dedirten küresel sistemi kuran sahipleri için zor günler olacak.
Peki, onlar kim? Cenabı Allah onlara ne vermişti, onlar ne yapmışlardı? Yani neden böyle bir dönem geldi? Neden böyle bir süreç ile karşılaştık?
Ayeti Kerime’ye baktığımızda; “Yarattığım o şahsı (cezalandırmak üzere) tek başına bana bırak!” diyor Cenabı Allah. Yani “o inkârcılarla uğraşmayı bana bırak diyor”. Hâlbuki biz bu sistemin kurucularına “küresel elitler” diyoruz. Onları bir ve bütün bir ekip v eüst akıl olarak görüyoruz.
Ama Cenabı Allah ise; “hepsini ben tek tek yalnız olarak yarattığım gibi onu bir şekilde evirip çevirip yola getireceğim. Yâda kendi helakını kendisi hazırlamış olacaktır” demiş oluyor. (Müddesir:11)
Cenabı Allah; Onlara geniş servetler, geniş imkânlar ve gözü önünde duran oğullar vermiş. (müddesir:12-13)
Bu oğullar teknik elemanlar olabilir. Akıllı ve zeki personeller olabilir. Beyaz yakalılar olabilir. Ordular olabilir. Yani müthiş bir güç vermiş onlara. Sonra alabildiğine servetler ve geniş imkânlar vermiş. Ama onlarda bu imkânlara şükür edeceklerine Cenabı Allah’ın ayetlerini emir ve yasaklarını görmemeye dinlememeye, itaat etmemeye inat etmişler ve inkâr etmişler (Müddesir 14-17)
Cenabı Allah insanları ikaz eden ve dikkat etmesi gereken emir ve yasaklar ayetleri çıkardı. Ama o insanlar ise bunların hiçbirini dikkate almamış, her türlü imkânı kendisinde olmasına rağmen inkarcılığa ve inatçılığa devam ederek, hala daha fazlasını isteyen her şeyi de alan, beklide elinde biriktirdiği parayla dünyanın önümüzdeki 50 yılın bütün mal ve hizmetlerini satın alacak kadar para biriktiren bu bir avuç adamlar ise hala nasıl daha fazlasını elde ederim diye planlar yapıyorlar.
Günümüze baktığımızda onlar; dünyanın bütün hidrokarbon rezervlerinin hepsinin üzerine çöküp el koymuşlar. Dünyanın herhangi bir yerinde ufacık maden bulunsa ihtirasla ona da sahip olmak istiyorlar. Dünyanın herhangi bir yerinde gıda zenginliği, bitkisel ve tarımsal zenginlik olsa onu da istiyorlar. Bırakmıyor ki, o toprakların çocukları onu alsın ve kullansın.
Cenabı Allah ise; Bırak sen onu (inatçılığa devam edenleri) bana. Ben onu/onları acılı ve çetin bir yokuşa sürdüreceğim diyor.
İlk atım olduğu zaman (boruya ilk üflendiğinde)
Yâda atımların üst üste birikmeye başlayıp, toplu olarak atılmaya başlandığı zaman.
Günümüzde yaşadığımız pandemiye sebep olan virüsün Çin’de yarasalardan çıktığına dair açıklamalar yapıldı ilk olarak. Çok spekülasyonlar yapıldı, yapılmaya da devam ediliyor. Ama kimse nereden çıktığını bilmiyor. Dünya Sağlık Örgütü de; “kaynağını henüz bilmiyoruz “diyor.
Cenabı Allah ise; İnsanlar ayetleri karşısında inkârcı ve inatçı olurlarsa; onların üzerine zor, ıstıraplı ve aşılması için çok büyük gayretler sarf ederek tırmanıp aşması gereken çok çetin bir yokuş olan dönemin (atım dönemi) mutlaka geleceğini ayetlerinde haber veriyor.(Müddesir:17)
Bütün bu olup bitenler karşısında zaman zaman Küresel Elitlere hitaben; “Kuvvet ve kudret sahip yalnızca Cenabı Allah’tır. Onun emir ve yasaklarına karşı inkâr ve inatçılık yaptınız ayetlerine itibar etmediniz. Dünyadaki yeraltı ve yerüstü zenginliklerini ele geçirerek üzerine yaptınız. Bunları insanlarla da hiç paylaşmadınız. Kendi bildiğiniz şekilde hareket ettiniz… Böyle yapmakla hem insanlığa hem de kendiniz zarar veriyorsunuz” ikazları hem Kuranı Kerimde hem de hem de insanlar tarafından çokça yapılmaya başlanınca onlarda bunu gördü.
Bu ikazlardan sonra düşündüler taşındılar, ölçtüler, biçtiler ve yeni bir hesap yaptılar. Yaptıkları hesapta açgözlülüğün, inançsızlığının, şeytani planlarla tüm dünyaya hâkim olma istek ve arzularının kendilerinde mahvedeceğini/öldüreceğini gördüler.
Günümüzde içinde yaşadığımız pandemi sürecinde virüsün zarar veremeyeceği hiç kimse yoktur. Herkes bundan çekiniyor ve çok korkuyor. İşte aynı zamanda bu pandemi sürecide “küresel elitlerin” kurduğu sistemlerin çökeceğine de işaret eder. (Müddesir: 18-20)
“O, düşündü taşındı, ölçtü biçti. Kahrolası, (geberesi) ne biçim ve nasıl ölçtü biçti! Kendisinide mahvetti”
***
Tek dünya, tek kültür, tek para, tek bilmem ne… gibi sözler söyleyen o küresel elitler, çevresinde onu hangi hamleleri yapacak diye dikkatlice takip eden çevrelere ve Cenabı Allah’ın ikazca ayetleri ile ikazlar ve eleştiriler yapanların yüzüne dik bakarak yüzlerini astılar. Yüzlerini astıkları ise Cenabı Allah’ın ikaz ayetleri, emir ve yasaklarıdır. Bu ilahi ikazları beğenmediği içinde “bu anlattıklarınız eskilerin söyleyip yazmış oldukları masalsı ve hastalıklı sözlerdir” diyerek küçümsediler ve sırtını kibirlenerek dönüp gittiler (Müddesir:21-25)
“Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda sırtını dönüp gitti ve kibrine yenildi. “Bu” dedi, “Olsa olsa eskilerden nakledilmiş bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değildir.”
Cenabı Allah ona bu imkânları verdi. O ise daha fazlasını istedi. Cenabı Allah bu yaptıklarından dolayı ona bu ayetlerini gösterdi. O da ayetleri üzerinde hesap kitap yaptı. Zararı olacağını bile bile yine de sırtını döndü. Cenabı Allah ise; “ben onu sekar’a sokacağım” diyor. (müddesir:26)
Normal Türkçe meallere baktığımızda cehennemden bir parça olarak yorumlanıyor.
Cildin rengini değiştirecek şekilde yakmak demektir.
Kavurdu, kızardı anlamına da gelir.
Beyne/vücuda sıcaklıkla acı vermek anlamına da gelir.
Ama sekar’ın hali hazırda yaşadığımız, içinde bulunduğumuz cehennem hayatı gibi sürecin adı olduğunu düşünüyorum.
Neden böyle düşündüğümü de bir sonraki yazımda ifade edeceğim.
Selam ve Sevgilerimle…
Prof. Dr. Mete Gündoğan
*** Birinci yazıya linkten ulaşabilirsiniz.