MUHTEŞEM BİR DÜZENİ OLAN YERYÜZÜNDE NEDEN DEPREM OLUYOR?

Yazının başlığını “Uçaklar Düşer de…YERYÜZÜ NEDEN DÜŞMEZ?” şeklinde de koyabilirdik.

Gökleri, yeryüzünü, içindeki varlıkları ve yaşamı , yaratıcımız olan Allah’tan bağımsız olarak kendiliğinden oluşan yaratıklar olarak görenlere derin bir öfke duyarken hüzünle dolup ağladığım da oluyor.

Böylesi bir akıl tutulmasından koruduğu için Rabbime de hamd ediyorum.

Deprem uzmanlarının dinliyorum. İyi niyetli ve bazıları göz yaşı döken insanlar olsalar da mantık olarak çocuksular. Vahyî / Ku’ânî  bilgilerden yoksun oldukları için bir türlü tablonun bütününe bakamıyorlar ve dar ufuklarını aşarak düşünemiyorlar.

Yeryüzünde  hortumların, kasırgaların, tsunamilerin, depremlerin, sellere  ve ağır kış şartlarına  dönüşen yıkıcı  yağışların olmadığı coğrafi bölge yok gibi.

Mükemmel işleyen doğal düzen neden ve bazen böylesine kısmen bozuluyor?

Allah’ın verdiği aklı, onun yarattığı maddeler üzerinde kullanarak asrımızda teknolojik zirveye ulaşan insanlığın ürettiği eserlerin başında uçaklar gelir.

Gerçi at dışkısı üzerinden kalkan ve yakıtlarını içlerinde taşıyan sineklerin ve de bin bir çeşit kuş türlerinin anında hareket ve manevra kabiliyetleri  ve irtifaları daha gelişmiş ise de geçelim.

Bu uçakların türbülansa girdikleri ve zaman zaman düştükleri bir gerçek.

Yeryüzü ve İçindekilerin İhtişamı

Peki yalnızca Allah’ın bileceği zamanlardan beridir mihveri/ekseni etrafında saatte 1670 kilometre hızla dönerken ve güneşin çevresindeki  özgün yörüngesinde saate  105 bin kilometre hızla akıp giderken  yerküremiz neden hiç türbülansa girmiyor ve düşmüyor? (Yörüngesinden çıkıp bir göksel varlıkla çatışarak yok olmuyor?)

Yüceler yücesi olup her yarattığı harika olan  Allah’n mükemmel üstü ihtişamlı  yaratığı olan  Yeryüzün’de, yaklaşıp dörtte üçü oluşturan denizler karaları sulara gömmüyor.

Yeryüzü  yörüngesinden sapmıyor, seyrederken varlığına kodlanan hızı koruyor ve duraksamıyor. Böylece güneşe yaklaşmadığımız için yanmıyor, uzaklaşmadığımız için de  donmuyoruz.

Yeryüzünde rüzgarlar, bulutlar, yağmurlar planlı, toprak da üretecekleriyle programlı. Türleri milyonlarca ve sayıları trilyonlarca olan canlıların yaşamları ahenkli ve dengeli. Muazzam bir denge var

İnsanların Ayrıcalığı

En güzel kıvamda yaratılmış ve ebediyet takdir edilmiş olan insanların yaratılışı ve yaşamı da akıllara durgunluk verecek düzeyde.

Çünkü bilgisi ve kudreti sonsuz olan  Allah insanı muhteşem yaratmış,  yeryüzü ve içindekiler  insan için halk etmiştir, güneşi, ayı ve yıldızları da insana hizmet edecek şekilde yapılandırmıştır.

İnsanlara ebedi yaşam belirleyen Allah onlara nasıl inanıp yaşayacaklarını öğretmek üzere, insanlar içinden seçtiği peygamberleri ile yasalar göndermiş ve insanlara nasıl inanıp yaşayacakları öğretilmiştir. İnanların inançları ve yaşamları ile tabiat varlıkları ve olayları arasında bağlantı kurulmuştur.

Mükemmel Olan Yeryüzünde Neden Deprem Oluyor?

Ekseni etrafında dönen Yeryüzü’nde  denizlerle karalar dengelerini korurken, mevsimler düzenli bir şekilde  birbirini takip ederken , toprak bitkilerini sunar, canlılar ürer ve örneğin ana rahminde döllenen milyarlarca ceninin her biri yaklaşık  üç milyar kez büyüyüp sağlıklı doğarken  rastlantısal fay kırılmaları ile depremler olabilir, yağmurlar gelişi güzel yağabilir mi?

Evreni, yeryüzü ve içindekileri Allah’tan bağımsız gören eğitimli ve bilimsel ünvanlı insanlar ! öğrenciler ve halka  cehaletlerini yansıtıyor, “uygun zeminlerde sağlam binalar yapın” demekten öte bir şey de diyemiyorlar.

Oysaki nihai merhalesini son peygamber Hz. Muhammed’in  ve tebliği olan Kur’ân’ın oluşturduğu İslam bizi tabiatla kaynaştırıyor.

Bu sebeple biz, bizim için yaratıldıklarını bildiğimiz doğal varlıklar ve yasalarla çatışmayız. Bize verilen aklı da kullanarak sağlam zeminlerde kavi binalar da kurarız. Bu ayrı bir mesele. Ha “Biz” derken laik düzende Allah’a ortak koşar olarak yetiştirilen bilinçsiz Müslümanları kasdetmiyorum.

Ana Meselemiz

Ana mesele, yeryüzünde her şey mükemmel işlerken depremlerin niçin  olduğunun düşünülmesidir. İnançlarımız ve yaşamlarımızla doğal afetler arasındaki derin bağlantıdır. Fiziki depremlere, günahlarımız olan seküler/laik düzenlerle oluşturduğumuz manevi depremlerin sebebiyet verdiği hakikatidir.

Akıl tutulması yaşayan ateistler, deistlere  ve amaçsız yaşayan laikleştirilmiş Müslümanlara  anlatamadığımız da budur.

Ama İslami görevimiz gereği anlatmaya devam edeceğiz.

Şimdilerde yapılması gereken, deprem sebebiyle manen şehit düşen insanlarımıza rahmet dilemek ve dahada önemlisi depremin açtığı yaralara acilen merhem olmaya çalışmaktır.

Yazımızı başlığımız düşündürecek ayetle bitirelim:

“ Şu açık ki, yok olurlar diye gökleri yeri (yörüngede) tutan sadece Allah’tır; eğer (yörüngeden) saparlarsa, sapmaları ardından hiçbir güç onları tutamaz: ne var ki Allah cezalandırmada hiç acele etmeyendir, eşsiz bir bağışlayıcıdır.” (Fatır 35/41)

Ali Rıza Demircan