islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4708
EURO
36,1515
ALTIN
2.958,85
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

MÜ’MİNİN FERÂSETİ

MÜ’MİNİN FERÂSETİ
11 Mayıs 2023 09:29
A+
A-

اِتَّقُوا فِرَاسَتَ الْمُؤْمِنِ فَاِنَّهُ يَنْظُرُ بِنُورِ اللهِ

“Mü’minin firâsetinden ittika edin/sakının! Çünki o ALLAH’ın nûruyla nazar eder!”

Bu muhteşem hadîs-i şerîf ısrarla hatırlatıyor bana kendini günlerdir!

Rasûl-i Ekrem’in (ASVS) “sakının, koruyun kendinizi” buyurduğu o “Mü’min firâseti” nedir acaba?

“Firâset” demek “bir şeyi, bir durumu, bir kişiyi hızlı, doğru ve derinlemesine kavramak” demek!

Hızlı…

Doğru…

… ve derinlemesine!

Hızlı kavramışsındır ama yanlış kavramışsındır; faydası yok – zararı faydasından çok!

Doğru kavramışsındır ama yeterince hızlı kavramamışsındır; geçmiş ola! “Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir” artık!

Diyelim ki, hem doğru hem de hızlı kavradın ve lâkin derinine inemeyip yüzeyinde kaldın; sözgelimi “kukla”nın “kukla” olduğunu hemen anladın ama “kuklacı”yı göremedin! Bir kere daha geçmiş ola!

Rasûl-i Ekrem (ASVS) işte bu hızlı, doğru ve derinlemesine kavrayışın Mü’mine has bir özellik olduğunu buyuruyor.

Mü’min kelimesinin genel kapsamına giren her Mü’min/Mü’mine Muslimana yâni!

“Mü’minin firâsetinden sakının!” buyururken Rasûl-i Ekrem (ASVS) diyor ki, “Sakın ola ki Mü’min/Mü’mine Muslimanı kandırmaya, aptal yerine koymaya, hele ona tuzak kurmaya kalkmayın! Bunu asla başaramazsınız! Mü’min/Mü’mine Musliman firâseti, yâni hızlı, doğru ve derinlemesine kavrayışı sâyesinde neyin peşinde olduğunuzu, hangi oyunu oynadığınızı hemen anlar, dolaysıyla da hem gereken tedbiri hemen alır, hem de gereken tepkiyi hemen gösterir!”

Peki, Mü’min/Mü’mine Muslimana bu “firâset”i kazandıran nedir?

Cevap veriyor Rasûl-i Ekrem (ASVS):

“Çünki o, ALLAH’ın nûruyla nazar eder!”

Nazar etmek “iyice idrâk etmek üzere araştırarak dikkatle bakmak” demektir.

ALLAH’ın, celle şânuhu, “nûr”u ise mubârek Kur’ân’dır:

 الَرٰ

كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ

بِاِذْنِ رَبِّهِمْ اِلٰى صِرَاطِ الْعَزٖيزِ الْحَمٖيدِ

14 İbrâhîm 1 Elif-Lâm-Râ. Bir kitâb ki, indirdik onu üzerine senin, çıkarman için her türlü kargaşanın, karmakarışıklığın tetiklediği ya da yol açtığı yaygaracı bir telaş içinde ileri-geri sağa-sola koşuşturan insanları karanlığın derinliklerinden nûra doğru Rabblerinin izniyle, sırâtına doğru el-Azîzin, el-Hamîdin.

  • Elif-Lâm-Râ. ALLAH’ın bir araya getirilmiş hükümlerini içeren bir İlâhî Metin ki, onu, her türlü kargaşanın, karmakarışıklığın tetiklediği ya da yol açtığı yaygaracı bir telaş içinde ileri-geri sağa-sola koşuşturan insanları Rabblerinin izniyle câhiliye karanlığının derinliklerinden, Hakk ve Hakîkat’in kaynağından yansıyan bir aydınlanmaya, Yenilgiye Uğratılması ve Üstün Gelinmesi Asla Mümkün Olmayan Mutlak Gücün ve İtibârın Yegâne Sahibi’nin, Her Zaman Her Türlü Övgünün En Üst Seviyesi Olan Hamde Yegâne Lâyık Olan’ın yeterince geniş ve tamâmen pürüzsüz olduğu için üzerinde ilerlenmesi kolay yoluna çıkarman için senin üzerine indirdik.

Bu muhteşem peygamberî uyarıyı siyâsetin iyice keskinleştiği şu seçimöncesi günlerde, Mü’min/Mü’mine Muslimanları akılları sıra kandırmaya, aptal yerine koymaya, onlara her türlü maddî/mânevî tuzağı kurmaya kalkan yerli/yabancı her mihrak bilmeli!

Ama yalnızca onlar mı?

Mü’min/Mü’mine Muslimanlar olarak biz de bilmeliyiz elbette!

Ve eğer hâlâ kandırılabiliyor, aptal yerine konabiliyor, bize kurulan tuzaklara düşüyorsak bunun tek sebebinin, dilimize persenk ettiğimiz o “Yâ Rabbî!” seslenişinin mubârek Kur’ân’da geçtiği yalnızca iki yerden biri olan mubârek el-Furkan sûresinin 30. âyet-i kerîmesini bir daha, bir daha, bir daha okuyup kendimize çeki-düzen vermemiz gerekir:

وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِى اتَّخَذُوا هٰـذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُورًا

25 el-Furqân 30 Ve/Andolsun, dedi ki er-Rasûl: Rabbî! Şu kesin bir gerçek ki, kavmim edindi bu el-Qur’ân‘ı hicret edilmiş!

  • Ve andolsun, büyük İslâm peygamberi Son Nebî Hz. Muhammed (ASVS) dedi ki: “Yâ Rabbî/Ey Rabbim! Şu kesin bir gerçek ki, benim toplumum Ezelî ve Ebedî olan Mutlak ve Nihâî Hakîkati anlamak niyetiyle bilinçli olarak zihne nakşedilerek okunup, bu doğrultuda duyurulması için Âlemlerin Rabbi ALLAH tarafından meydana getirilmiş son İlâhî Metin olan mubârek Kur’ân’ı terk etti!”

Vesselâm!

 

 

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.