islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Müslümanlar Çalışıp Helal Yoldan Zengin Olmalıdır

Müslümanlar Çalışıp Helal Yoldan Zengin Olmalıdır
16 Mart 2018 14:53
A+
A-

Zenginlik konusu ve talebi, tartışmalı bir mesele olmakla beraber biz zenginliğin İslâm’ın kabul ettiği ve hatta teşvik ettiği bir olgu olduğu iddiasındayız. Ancak, İslâm’ın öngördüğü zenginlik, materyalist ve profan (dünyevî) yaklaşımlardan tamamen farklıdır. İslâm’ın benimsediği zenginlik olgusu; özellikle çalışmak, helal-haram, rızık, bereket ve hayır gibi maddî/manevî kavramlar ile açıklandığında ancak gerçek anlamını bulur.

Onun için zengin olmak veya zengin olduğunu düşünüp zenginliğinin devam etmesini isteyen Müslümanların, mutlaka bu kavramlar doğrultusunda hayat tarzlarını biçimlendirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde Allah’ın hoşnutluğunu ve rızasını kazanamayacakları gibi, O’nun lütfundan ve rahmetinden de mahrum olabilir. İşte bizim sunduğumuz ve önerdiğimiz zenginlik, Allah’ın lütfu ile ortaya çıkan, dünyaya ait bütün maddî ve manevî nimetleri barındıran, bunun yanında uhrevî kazanımları da olan bütüncül bir nimettir.

Zengin Olmanın İlk Şartı: Azimle Çalışmak

Maddî perspektiften bakıldığında çalışmak ve para kazanmak (zengin olmak) arasında doğru bir münasebet vardır. Kuran-ı Kerim de bu münasebeti şu âyetiyle açıkça ortaya koymaktadır:

“Ve gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder.”(Necm: 39).

İnsan, rızık için çabalar, gayret gösterir, emek sarf eder, bedenen ve zihnen çalışarak, bir şeyler elde eder. Zenginlik ile girişimcilik veya maddî refah ile gayretli çalışma arasında elbette müspet bir bağ vardır. Ancak özellikle elde edilen farklı sonuçlar açısından bu ilişki mutlak değildir. Nasıl oluyor da bazı insanlar az çalışmalarının sonucunda çok, bazıları ise çok çalışmalarının sonucunda daha az şeyler elde edebiliyor?

Bu ilişkiyi maddî ve iktisadî ölçütlerle izah etmek bazen çok zordur. Herkesin rızkı ve kazancı, kemiyet (maddî) açısından farklı olduğu gibi bereketi (keyfiyeti) de farklı olmaktadır. Kimileri az bir sermaye ile hiç stres yaşamadan çok bereketli sonuçlar yakalayabilirken, kimileri çok güvendikleri sermayeleri ile çok geçmeden iflas bayrağını çekebiliyor. Bu durumu, ancak manevî unsurlarla izah edebiliriz.

Kısacası, hadiseye kişinin kısmeti ve bereketi açısından baktığımızda burada Yaratan-Yaratılan ilişkisi çerçevesinde kişinin fıtrî, manevî, ahlâkî ve sosyal duruş, tutum ve davranışları ön plâna çıkmaktadır. O halde kişinin zengin olmak istemesi veya ileri derecede zengin olması, kişinin sadece bedenî çabası veya maddî gayretinin bir sonucu değildir. İşin içinde genelde maneviyat, özelde ise iman ekseninde Allah’a bağlılık ve şuurlu kulluk inancı vardır. Yani burada dünya/zenginlik adına zahiren çalışmak görünse de çalışma sürecinde aralıksız olarak ahiret için de helal yolu seçmek vardır. Bu konuyu biraz daha açalım:

Zengin Olmanın Meşru Boyutu: Helal Yolu Seçmek

Kulluk şuuruna vakıf olan ve dolayısıyla her şeyi inancına hizmet ettirmeyi gaye edinmiş Müslümanların Allah’ın lütfu ile zengin olmaları, İslâm dininin izzetini her alanda korumak açısından son derece önemlidir. İktisadî gelişmenin çok önemsendiği ve toplumsal refahın bir gelişmişlik kriteri olarak benimsendiği küresel bir dünyada, Müslümanların gerek ilmî, gerekse maddî alanda yetersiz ve zayıf kalmaları, İslâm’ın yüceliğine gölge düşürür.

Günümüzün ahir zaman Müslümanları, küresel rekabetin yoğun olduğu bir dünyada kendi değerlerini korumak ve yaymak istiyorsa, hem manevî, hem de maddî yönden güçlü olmalıdır. Onun için şuurlu Müslümanların, dünya için değil ama dünyada yaşadığı sürece adandıkları dava için yani Allah’ın dinini yaşamak ve yaşatmak için, her yönüyle güçlü olmaları gerekmektedir. Dolayısıyla bu halis niyetlerle Müslümanların zengin olmak istemelerini sadece takdirle karşılamamalıyız ayrıca teşvik de etmeliyiz. Nitekim Peygamberimizin (sav) maddî yönden de tedbirli ve hazırlıklı olmamız yönündeki hadisi çok manidardır:

“Ahir zamanda insanlara para pul gerekecek. Tâ ki, onunla din ve dünyalarını ayakta tutabilsinler.”( Câmi’üs-Sâğir; C. 1; Nr. 452: 236).

Bununla birlikte şuurlu Müslümanlar, hırslı ve gelişi güzel bir şekilde zengin olma yollarına başvuramaz. Allah’ı ve Resulünü (sav) seven Müslümanlar, temiz fıtratlarını koruyarak, güzel ahlâk istikametinde ancak zengin olmayı tercih edebilir. Şuurlu Müslümanlar, diğer materyalist insanlardan farklı olarak, iş ve para ile ilgili girişimlerini belirli ahlâkî ilkeler doğrultusunda dosdoğru yapmakla emrolunmuştur. Onun için helal-haram kavramları bu çerçevede önem arz etmektedir.

Nefsimize hoş gelen ve-fakat helal dairesinde olmayan tatlı imkânları, maddî fırsatları ve yüksek kârlı işleri şuurlu Müslümanlar değerlendiremez. Bu yönüyle Müslüman girişimciler, başarı noktasında kapitalist yatırımcılara göre daha dezavantajlı gibi görünebilir. Ancak, bu durum bizi yanıltmasın. Çünkü İslâm’ın üretim, pazarlama, ticaret ve genel anlamda iş ve çalışma dünyasına yönelik olarak getirdiği sınırların uhrevî bir yönü de bulunduğu için, aslında bu ölçülere riayet eden Müslümanlar, ahirete de manevî bir yatırım yapmış olur. Kaldı ki “Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.” Bu doğrultuda Allah’ın Resulü (sav) şöyle buyurmuştur:

“Salih bir adam için temiz (helal) mal ne kadar güzeldir.”(Müsned; 4: 202).

Helal alanlarda rızık elde etmek için gayret gösteren Müslümanlar, hiç ummadıkları bir şekilde bu dünyada da değişik nimetlere kavuşabilir. İslâmî ilkelere riayet konusunda iş hayatında da dik durabilen ihlâslı Müslüman girişimcilerin koruyucusu Allah’tır. Çünkü Allah, helal çizgisinin dışına çıkmayıp dürüst ve erdemli iş adamlarını ve tüccarları sever. Yeter ki, Müslüman tüccarlar, iş adamları ve girişimciler, Allah’tan ümitlerini kesmesin ve dünyevî bazı sebeplere sarılıp şartları helal yoldan azimle yerine getirsin. Bu şekilde mal sahibi olmuş zenginlere, her zaman saygı gösterilmelidir. Çünkü onların kazançları helal ve elde ettikleri mal ve mülkte de helaldir.

Velhâsıl-ı Kelâm

Bereket gibi doğrudan ilahî rahmet hazinesine bağlı olarak elde edilen zenginliğin mahiyeti, materyalist bir yaklaşımla anlaşılamaz. Çünkü materyalizm, ahiret ile dünya arasında öyle kalın bir duvar örmüş ki, orada zenginliğin sadece dünyevî ve zahirî boyutu görülebilir. Halbuki berekete yani Allah’ın lütfuna bağlı bir zenginlik, rızkın ilahî taahhüt altına alınması sonucunda her ne kadar dünyevî gibi görünse de ahiret için de manevî bir yatırımdır. Çünkü böyle bir zenginlik, meşru yollardan elde edildiği gibi hayır alanlarında da kullanılan manevî bir servettir. Haram ve sömürü yollardan elde edilen zenginliğin ise Allah katında ne dünyada, ne de ahirette bir değeri vardır.

Manevî dünyasını keşfeden her insan, temiz fıtrat ve teslimiyet ekseninde hareket ettiği sürece kendisine bahşedilen rızkı daha bereketli hâle getirebilir. Onun için maddî zenginliği talep eden herkes, rızık için dünya telaşına girerken, ilk önce zayıf ve güçlü taraflarıyla kendini ve daha sonra Yaratan’ını tanımalıdır. Bu bağlamda maddî zenginliğine tatlı bir huzur katmak isteyen herkes, maddiyatın yol açacağı manevî risk alanlarına ve mayın tarlalarına yaklaşmayı engelleyen ilâhî emirlere kulak vermelidir. Gerçek zenginliğin, manevî kazanımlarla ancak elde edilebileceğini bilmeyen bir insan, haddizatında gaflet ve hüsran içinde manasız bir hayatın esiri olabilir. Onun için, hemen herkes tarafından arzu edilen zenginliğin maddî ve manevî faydalarının yanında riskleri de bilinmesi, bireysel ve toplumsal saadet için son derece önemlidir.

Rahmeti, Keremi ve Lütfu bol olan Yüce Rabbimiz’den bizlere, okurlarımıza ve İslâm ümmetinin bütün fertlerine sağlık ve afiyet içinde bereketler ihsan etmesini diliyorum.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.