Müslümanların Her Şeylerini Tahrip Ettik…
Luis Masignon “Onların her şeylerini tahrip ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Anarşi ve intihar için uygun bir hale geldiler.” tespitinde bulunmuştu…
Tespit doğru…
100 yıldır, “gerici, yobaz, çağdışı” gösterilen İslam’ın müktesepleri, öyle bir hale geldi ki… Ruhsuzlaştı… İnandığına neden inandığını bilmiyor, inanmadığına ise neden inanmadığını…
Günümüz Müslümanı, inandığı gibi yaşamak yerine, yaşadığı gibi inanıyor…
Sevgiden ve merhametten uzak bir hayatı, ilericilik ve modernlik olarak görme cehaleti ise cabası…
Luis Masignon’un dediği gibi her şeyimizi tahrip ettiler. Başta biz olmak üzere İslam toplumları, derin bir boşluk içinde inanmama hastalığına yakalandık..
İnanmıyor insanlar… Kimisi deist oldu kimisi ateist…
Bakara Suresinin 161. Ayeti Kerimesinde “Âyetlerimi inkâr eden ve hayatı boyunca inkârda direterek kâfir olarak ölenlere gelince; hem Allah’ın, hem meleklerin ve hem de bütün insanların lâneti onların üzerinedir!” buyrulması dahi etkilemiyor Müslümanları(!)
Nasıl etkilesin ki?
Ruhsuzlaşınca, boşluğa düşer insan…
İslami çizgiden ayrılınca insan, depresyona giriverir de çıkamaz o bulunduğu yerden… Debelenir durur ama çıkamaz. Çıkması için Allah’ın ipine[1] ihtiyacı vardır. Ne garip değil mi? İnsan, pisliğin içinde yaşarken bunu modernlik olarak görür, onu oradan kurtaracak olan Allah’ın kanunlarını yoz ve yobaz…
Aslında şöyle buyuruyordu yüce rabbimiz:
“Sonra ey Muhammed, seni de bütün peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taşıdıkları bu dinde yeni bir hukuk düzeni, bir şeriat ile görevlendirdik. Ve hepinizi, kıyamete kadar insanlığı aydınlatacak bu yasalara itaat etmekle yükümlü kıldık. O halde, sen ona tabi ol, ilâhî hükümleri reddeden cahillerin arzu ve heveslerine uyma.”[2]
Rabbimiz böyle buyururken biz, ne hukuk düzenimizi Kur’an’a göre tesis ettik ne de ekonomimizi… Sosyal hayatımızı sekülarizmin kollarına teslim ettik. O da bizi, istediği gibi kullandı…
İngilizlerin resmi kilisesinin, Angilikan kilisesi, Rusların Milli Kilisesinin Ortadoksluk, Japon imparatorunun Şintoizmin başı olduğunu umursamadan ve unutarak, laiklik kılıcına sarıldık. O laklik kılıcı da Müslümanca yaşamamız gereken bütün değerleri kesti biçti… Ve hatta Müslümanları da kesti biçti…
Bayrağında Haç olanların milli kiliselerinin olduğunu ve çoğunun Krallık ile yönetildiğini hiç düşünmedik. Laiklik ilkesinin, kilisenin despotizminden çıktığını unuttuk ve laiklikle yattık laiklikle kalktık. “Körle yatan şaşı kalkar” ya da “Üzüm üzüme baka baka kararır” misali, onlara benzedik ve derin bir boşluğa düştük,
Unutmayalım ki, bizi o derin boşluktan kurtaracak olan Allah’ın (cc) ipidir. Bizi, inançsızlığın girdabından çekip alacak olan İslam Şeriatıdır.
Selam saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
MİRATHABER.COM
[1] Âli İmran 103
[2] Casiye 18