Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz gün Yıldız Sarayı’nın açılış töreninde konuştu. Erdoğan’ın Vahdettin ile ilgili söylemde bulundu ve Mustafa Kemal’e övgüyü de ihmal etmedi.
Milli Saraylar Başkanlığı tarafından restorasyon, peyzaj ve iyileştirme çalışmaları tamamlanan Beşiktaş’taki Yıldız Sarayı‘ açıldı. Açılış töreninde konuşan Erdoğan, sarayın milli mücadele tarihinde de özel bir yeri bulunduğunu şu sözlerle ifade etti:
“Gazi Mustafa Kemal, Bandırma Vapuru’yla yola çıkmadan bir gün önce buraya gelmiş ve Sultan Vahdettin‘le görüşmüştür. Gazi Mustafa Kemal, o tarihi görüşmeyi şöyle anlatır:
‘Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Vahdettin’le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu; birbirine paralel hatlar üzerine düşman zırhlıları bordalarındaki toplar sanki Yıldız Sarayı’na doğrulmuş. Vahdettin hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı. ‘Paşa paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir ve tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa paşa, devleti kurtarabilirsin.’ Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal, Sultan Vahdettin’e şu cevabı verir; ‘Merak buyurmayın efendimiz, noktay-ı nazarı şahanenizi anladım. İrade-i seniyyeniz olursa hemen hareket edeceğim.’ ‘Muvaffak ol’ hitabına mazhar olduktan sonra huzurdan çıktım, ayaklarımızın patırtısını işittirmeden saraydan uzaklaştık.'”
‘Zalime zalime saldırtmak’ Allah’ın Kur’ân’da bildirdiği yasasıdır. (En’am 129)
Allah, Osmanlıya verdiği iktidar nimetini, liyakatini yitirdiği için geri aldı.
Allah, Osmanlının kendi eliyle yetiştirdiği çocuklarını birer adalet kamçısı gibi kullandı. Saltanatı başlarına yıktı, sömürdükleri hilafeti ellerinden aldı. Ruhunu yitiren tekkelere kilit vurdurttu. Kendisine şirk aracı kılmaya başladıkları türbelerini kapattı.
Her işi yerli yerinde yapan Allah, Osmanlı yönetimi gibi İslam nimetinin kadrini bilmeyen milletimizi gavur yasalarına mahkum etti. Yalnızca yeterince kullanamadığı harflerine değil, musikisine bile yasak konuldu.
Bu İslam ve tarih karşıtı atılımlarla bin yıllık medeniyetimizi çökerten manevi cinayetlerin kültürel hesabını soramayan milletimiz materyalist temelli Batıcılığa ve AB dilenciliğine mahkum olmakta devam ediyor.
Milletimiz canhıraş bir gayretle İmam -Hatip okullarını kurdu ve bir huruç/karşı harekat başlattı.. Biz de bu amaçla Ak Partisi için çalıştık. Sonuçta bize iktidar yolunu açan görevi-amacı yitirdik.
Gerçi bizim Mayıs 1919 ile Lozan arası Mustafa Kemal ve kadrosu ile bir sorunumuz yok. Ama ya sonrası?
Diyanet’te, Milli Eğitim’de, İmam Hatip okullarında ve İlahiyatlarda muvazzaf ve emekli yaklaşık 300 bin kişi İslam’ı öğrenip öğrenmek için maaş alırken tam bir bilinçsizlik ve duygusuzluk içinde İslam’a gurbetini yaşatırsa, biz övgüsünden ötürü Cumhurbaşkanımızı mı suçlayalım?
Böylesi manen ölü bir camiaya Cumhurbaşkanımız çok bile. Ama biz Cumhurbaşkanını övgü düzmesi için değil planlı ve programlı olarak İslamî ve demokratik karşıt atılımlar yapması için seçtik.
Sözü Rabbimizle bağlayalım:
“İşte zalimlerin cezası budur. Ve bu cezanın sebebi yalnızca kendileridir. Çünkü kıyamete kadar değişmeyecek ilâhî yasalar uyarınca, bir toplum kendi iç dünyasındaki güzel ahlâk ve meziyetleri bozup değiştirmediği sürece, Allah onlara vermiş olduğu nimetleri değiştirecek değildir. Ve çünkü Allah, her şeyi işitendir, bilendir. Sonsuz ilim ve hikmeti gereğince, hiç kimseye hak etmediği karşılığı vermez.”
ARD
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-