Gerçek cehalet Allah’ı bilmemek ve Onun doğaya ve insana özgü Kur’ânî yasalarını tanımamak ise de cehaletimiz daha yaygındır. Bu sebeple Ülkemizin ana problemlerinden biri hâlâ cehalettir.
Müslüman İslam’ı bilmez.
Atatürkçü akademisyen NUTUK’u tanımaz ve onu orijinali olan Osmanlıcasından okuyamaz.
Sıradan olanını geçtik öğretmen Atatürkçüler bile onun resmen Kamâl adını ve kanunla da Atatürk soyadını aldığını ve başkaları tarafından alınmasını da engellediğini bilmez. Üstelik bilmediğini de bilmez ve cehaletinden aldığı cüretle de ilk cumhuriyetçilerin bazıları gibi ilkelleşip saldırganlaşır.
Bizim meselemiz değil ama Atatürkçülerin çoğunluğu ve de Soner Yalçın gibi aydınlar ! ısrarla Mustafa Kemal adını kullanırlar. Bu durum cehalet değilse ona da derin bir saygısızlıktır.
Yarı putlaştırarak yalakalık yaptıkları gibi varsın biraz da hürmetsizlik etsinler, bize dert değil. Biz bazı gerçekleri açıklayalım.
1.) Anlamları itibariyle en güzel isimlerden biri Mustafa Kemal’dir. Ne var ki ikisi de Arapça kökenlidir. Kısaca Mustafa seçilmiş/seçkin Kemal de olgun/mükemel/erdem anlamlarına gelir.
2.) Milletimiz Mustafa Kemal ismini benimsemiştir ama İstanbul işgal altında iken ikinci meclisin kuruluşu ve de LOZAN ile birlikte o değişmiştir. İslam ve tarihimizle bağlarını kopararak tercüme kanunlar ve ant-i demokratik atılımlarla Batıcılığı önceleyip dayatan Mustafa Kemal, yaklaşık 53 yıl taşıdığı kendi ismini yani Mustafa Kemal’i 1934’de değiştirmiştir.
3.) Önce bizzat kendisi, biricik mi biricik hayat önderimiz Şanlı Peygamberimizin vasıflarından biri olan Mustafa’yı terketmiş, Kemal’i de kale, sur, ordu manasında olan Kamâl’e çevirmiştir.
(Atatürk “Güneş Dil Teorisi” nedeniyle Türk dilleri içerisinde eski Doğu ve Batı Türk dil lehçelerinden kendi Arapça ismine benzeyen isimler aramış ve bunun sonucunda da “kale, sur, ordu” anlamlarına gelen “kamâl” ismiyle Arapça kökenli olup “mükemmel” anlamına gelen “kemal” ismini değiştirmiştir.)
4.) Mustafa Kemal TBMM meclisinde kendisine özgü bir kanun çıkarttırarak Atatürk soyadını almıştır. Bununla da yetinmemiş, ikici bir kanunla Atatürk soyadının başkaları tarafından alınmasını engellemiştir.
(Soyadı Kanunu’nun çıkmasından beş ay sonra 24 Kasım 1934 tarihinde TBMM tarafından oy birliği ile kabul edilen 2587 sayılı kanunla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi. 17 Aralık 1934’te çıkarılan ikin bir yasa ile de bu soyadının diğer kişiler tarafından kullanılması yasaklandı.)
Bütün bunları niye tekrar yazma gereğini duyduğumuza gelince…
[ANITKABİR ATATÜRK’ÜN DEVRİM YASASINI DELEN MODERN BİR TÜRBE DEĞİL MİDİR?] başlıklı 24 Mayıs 2024 tarihli yazımızın okunup anlaşılamadığı için bağlamından kopartılmasıdır. Bir asırdır öğretilen “Tek başına vatanı kurtardı” basma kalıp yalan ifadeler eşliğinde saldırganlaşılmasıdır.
Kemal’i doğru bir şekilde KAMÂL olarak da yazdığımız için de suçlanışımızdır.
Geri adım attığımız sanılmasın. Bizim amacımız türbeleri yasaklayan ve hâlâ korunan 1925 tarihli devrim yasasından 28 yıl sonra Demokrat Parti tarafından siyasi çıkar amaçlı olarak inşa edilip 1953’de açılan Anıtkabir’in de bir türbe olduğuna dikkatleri çekmektir.
(Demokrat Parti daha önce de 25. 07 1951 tarihinde 5816 sayılı ant-i demokratik Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’u çıkartmıştı.)
“Türbe, toplumca bilinen bir kişinin yatır olduğu kabir” olduğu için Anıtkabir de bir Türbedir. Anıtkabir’i kim ne amaçla ve niçin ziyaret eder bilemeyiz. Evliya ! türbelerinden yardım veya şefaat bekleyenler gibi Anıtkabirden beklentisi olanları da İslam, ortak akıl ve bilim adına eleştiriyoruz. Takdir mi etmeliydik?
(Siyasilerin ve aydınların ! şov alanı haline getirdiği Anıtkabir’de laboratuvar tahlili için ! olsun nedense Şapka devrimine saygılı ve bağlı bir tek şapkalı Atatürkçü de göremiyoruz)
Her neyse asıl sormak istediğimiz soruya gelelim.
Odatv’den Sözcü’süne, Cumhuriyet’inden CHP medyasına kadar hiçbir yerde Kamâl ismine rastlayamazsınız. Çünkü Milletimiz kurtuluş savaşı ile ilişkilendirerek Mustafa Kemal’i benimsemiş ama bir asırlık bunca propagandalara rağmen onun asıl misyonu olan Batıcılığını içine sindiremediği için Kamâl Atatürk ismine iltifat etmemiştir. Bu tespitimizde yanılmış olabiliriz.
Hulâsa Mustafa Kemal diye biri yok KAMÂL Atatürk var. Bu kadarını olsun bilmeyen Atatürkçülerden, bizi de Savcılığa ihbar eden özgür düşünce karşıtı Atatürkçü Düşünce Derneği’ne veya ruhumuza yabancı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne üye olmaktan öte bir işe yarayan çıkar mı?
Ne dersiniz…Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Emre Kongar ve Soner Yalçın’a mı sorsak!?
“Kamâl Atatürk adına düzenlenmiş 993.815-B seri numaralı nüfus cüzdanı,1935’te öztürkçecilik akımı uyarınca Kemal adının Kamâl olarak değiştirilmesinden sonra verilmiş.”
ÖNEMLİ NOT: Okumayan veya okuduğunu anlamayan ama yerici saldırgan bir dil kullanan Atatürkçü geçinir kişilere anladıkları dilden cevap verebiliriz. Ama onlar gibi küçülmek istemiyor, sabır gösteriyoruz. Ama hukuki yollara baş vuracağımızın bilinmesini isteriz. Sonra kapımıza gelip merhamet dilenilmesin.
Biz Cevat Akşit benzeri ilahiyatçılar ve “Gazi’ni kutlu yoluna” giren bazı AK Partililer gibi Atatürkçüyüz demiyoruz. İslam ve demokrasi adına devrimlere karşıtlığımızı da gizlemiyoruz. Eleştiriye de açığız. Tek beklentimiz, medeni ve erdemli insanlar gibi olunmasıdır.
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
Tebrikler değerli hocam. Doğruları yürekli ve doğru bir şekilde ifade ettiğiniz için ayrıca teşekkür ediyorum. Mankurt bir toplum dayatması içinde olanlar, tarihi gizlemenin peşindeler. Kişilikli ve şahsiyetli tarih ve bilim adamlarının gün ışığına çıkmalarını bekliyoruz. Bizler çağın gerektirdiği yeniliklere açık ideal, hedef, gaye ve doğru bilgilerin ifşası gelecek nesillerin yeniden ihyasına yol açacaktır. Bu vebalden kurtulmanın yolu gerçekçi bilgilere kavuşmakla mümkün olacaktır. Saygı ve selamlarımla yâd ederim.