Geçen hafta UMAD (Uluslararası Müslüman Alimler Derneği) Davet ve İrşat Ekibi olarak Balkanlarda İslâm/Namaz Medeniyetinin izlerini sürdük. Ecdadı izleyip, İstanbul’dan 60 yıl önce fethedilen Üsküp’le işe başladık: Akşam namazını Osmanlı çarşısındaki Murat Paşa camiinde, yatsıyı da Dükkancık camiinde kıldık. Dükkancık camii imamı İbrahim Hoca meşhur Üsküp alimlerinden İdriz Efendi‘nin yeğeni. Yatsıyı müteakip cami sofasında sohbet halkası oluştu. Halkada İdriz Efendi’nin oğlu hafız Adnan da var. O ara, merhum Bekir Sadak Hocamızın Üsküp Meddah medresesi mezunu olduğu hatırlanıyor… Sohbet Üsküp ilim-medrese geleneği ve mezunlara verilen icazetnameler etrafında şekilleniyor. Kafile üstadımız Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu’nun isteği üzerine yıldırım hızıyla bir icazetname geliyor ve hocamızın doyumsuz sohbeti bizleri tarihin derinliklerine taşıyor. “İcazetname” geleneğinin böylesine köklü ve derin bir ilim okyanusundan süzülüp geldiğini ve latif nasihatler, dualar içerdiğini o gece öğreniyoruz…
Ertesi gün, Makedonya İslâm Birliği Reisü’l-uleması Hafız Şakir Efendi Fettahu’yu ziyaret ediyoruz. Makedonya’da 1 milyon Müslüman’ın var olduğunu, 800 cami bulunduğunu, 1200 imam, hatip ve muallimin görev yaptığını öğreniyoruz. Ülkede beş medrese (imam-hatip lisesi) ve bir de İslami İlimler Fakültesi mevcut. Müslümanlar kendi imkanlarıyla İslami kurumları yaşatıyorlar. Reis Fettahu Türkiye’nin ve Diyanet Vakfı’nın desteğinden dolayı şükranlarını bize ifade ediyor ve ekliyor: “Türkiye’nin küçük kardeşiyiz. 600 yıllık geçmişimiz ve birlikteliğimiz var. İslam’ı tebliğ ve temsil görevimiz var. Avrasya şurasında Türkiye ile birlikteyiz. Her alanda Türkiye ile güç birliği yapmalıyız. İnşallah bu iş birliğimiz yeni bir dirilişin ayak sesleri olacaktır. Üsküp bu konuda öncülük yapacaktır. Üsküp’te kendi evinizdesiniz…”
Aynı gün Gazi İsa Bey medresesini ziyaret ediyoruz. Müdür İbrahim İdrisi’nin verdiği bilgiye göre Medrese Üsküp fatihi Paşa Yiğit Bey’in torunu İsa Bey tarafından 1469’da kurulmuş. 500 yıldır faal olan medrese yaklaşık 450 dönem mezun vermiş. Makedonya’da Gazi İsa Bey medresesine bağlı beş medrese varmış. Din ilimlerini ve fen bilimlerini birlikte öğreten medresede Makedonca, Arnavutça ve Türkçe zorunlu dil olarak, Arapça ve İngilizce de tercihli dil olarak öğretiliyor. Okulun 600’ü kız olmak üzere 800 öğrencisi var. Makedonya Devleti bu okula yardım etmediği gibi, mezunlarını İlahiyat fakültesi hariç diğer yüksek öğretim kurumlarına kabul etmiyor. Entelektüel ufku geniş olan ve Cenevre’de sekiz yıl çalışan müdür İdrisi, Batılıların Türkiye ve Müslümanları parçalama planlarına dikkat çekiyor; ama bütün bu engellemelerin Müslümanların birleşmelerini engelleyemeyeceğini de vurguluyor.
Ardından İslami Bilimler Fakültesi’ne geçiyoruz. Dekan Prof. Dr. Şaban Süleymani fakültenin 1997’de kurulduğunu ve Türkiye’den ilk kez böyle ilim heyetinin geldiğini söyleyerek; “Sizden istifade etmeliyiz ve Şeriatın yükselmesi için hep birlikte çalışmalıyız. Dünyanın meydan okumalarına karşı birlikte cevap vermeliyiz” diyor. 320 öğrencisi olan fakültede Osmanlı medeniyetini tanıtan dört ders veriliyor: Osmanlı Tarihi, Osmanlı Mirası ve Eserleri, Osmanlı Dil ve Edebiyatı, Osmanlı Kültür ve Medeniyeti…
Sonra, İshak Bey tarafından yaptırılıp şimdi restore edilen Osmanlı hanındaki Müftülük mekânında İl Müftüsü Kenan İsmaili ile görüşüyoruz. Müftü Efendi, bütün engellemelerine rağmen Müslümanların konumunun her alanda güçlendiğini ifade ediyor. O arada, aynı handa bulunan Ensar Derneği’nin başkanı Süleyman Baki’nin çayını içmeyi ihmal etmiyoruz. Ensar Derneği, kız ve erkek 150 öğrenciye hizmet veren yurtlarıyla Makedonya Müslümanlarının geleceğini şekillendirecek kültürel etkinlikler yapıyor.
Akşam namazı ile yatsı arasında ise, Üsküp’teki tarihi Osmanlı camilerimizden biri olan Mustafa Paşa Camii’nin avlusunda halka açık programımız var: Okuduğu ezanla ve kıraat ettiği aşr-ı şerifle gönüllerin inşirahına vesile olan Saadettin Ekici’den sonra Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu, Prof. Dr. Mustafa Karataş ve Abdullah Yıldız üçlüsü olarak serin Üsküp akşamında mümin gönüllere sesleniyoruz…
Sabahleyin Vardar Köprüsü’ne yürüyoruz. Şehri ikiye bölen Vardar nehri üzerine II. Murat’ın yaptırdığı taş köprünün tam ortasında bir mihrap yükseliyor. Cami ve mescitlerde yer alan mihrabın şehrin her yanından görülen köprünün ortasına konması Müslümanların kıbleyi kolayca tayin etmeleri gerekçesine bağlanıyor; yani bu mihrap adeta şehrin istikbal-i kıblesini temsil ediyor. Bazen Cuma ve vakit namazları da kılınan mihraplı köprüler medeniyetimizin gerçekte “Namaz Medeniyeti” olduğunu gösteriyor…
Abdullah Yıldız