Her gün saatlerce çalışarak 7 ay gibi kısa bir süre içinde hazırlamış olduğum doktora tez savunmamı jürinin huzurunda yine 5-0 bir skor ile tamamlamış oldum. Hatta jüri üyesi Prof. Dr. M. Fikret Gezgin’in “Aferin, bu tezden iki doktora tezi çıkar” dediğini bugün gibi hatırlıyorum. Sosyal siyaset alanında resmen doktora unvanını kullanma hakkını elde etmiştim. Bunun üzerine Nevzat Hocam bana “Sen bir ilim adamı olmalısın. Memleketine geri dön ve Sakarya Üniversitesinde öğretim üyesi ol! dedi. Doğrusu içimden de bu niyet geçiyordu.
Akademik dosyamla beraber Sakarya Üniversitesine müracaatımı yaptım ama 28 Şubat süreci olduğu için, rektörlük makamından bir türlü randevu alamıyordum. Benim ÇEKO Bölümünde öğretim üyesi olmamı isteyen İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Eryılmaz da bir türlü randevu alamıyordu. Üstelik bu fakültenin kurucu dekanı yine hocam olan rahmetli Prof. Dr. Sabahattin Zaim idi. Kaldı ki emekli olması hasebiyle Sosyal Siyaset Ana Bilim Dalındaki kadro da boş idi. Yani tam da benim için biçilmiş bir kaftandı. Ama aylar geçmesine rağmen ne ben, ne de fakültenin dekanı benim adıma randevu alabiliyordu. Bunun üzerine dekan, Nevzat Hocamdan bir referans mektubu alıp, bunu da rektörlük makamına iletmemi önerdi. Nevzat Hocam, nazik bir dönemde olduğumuzu farkına vardı, referans mektubunun belki de faydalı olabilir düşüncesiyle isteğimi hemen kabul etti ve bana beni metheden, rektör beyi de takdir eden 03.11.1997 tarihli bir referans mektubu yazdı. Mektubun içeriği aynen şu şekildedir:
“Sayın Prof. Dr. İsmail Çallı: Rektör;
Aziz Kardeşim; Sizlerle çoktan beri görüşemedik. İnşallah sağlık ve afiyettesiniz. Güzel haberlerinizi dostlardan duyuyor ve çok memnun oluyoruz. Bu mektubu getiren Dr. Ali Seyyar Bey çok değerli bir talebemdir. Kendisi nezaretimde başarılı bir doktora çalışması yapmış ve tezi 3 Kasım 1997 günü başkanlığını yaptığım jüri tarafından ittifak ve takdirle kabul edilmiştir. Kendisi Üniversiteniz, İİBF’ye intisap ederek, ilmî çalışmalarını devam etmeyi arzulamaktadır. Dr. Ali Seyyar’ı size takdim ederken, himmetinizi esirgemeyeceğinizi ümit eder, en kalbî selamlarımı arz ederim. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş.”
Dönemin Rektörü, ilettiğim bu tavsiye mektubumu yine de hiç dikkate almadı ve bana yine randevu vermedi. Aylarca işsiz kaldım. Bu arada Sakarya’da bir yabancı dil merkezine müracaat ettim. Şu kaderin takdirine bakınız ki dil merkezinden yetkili bir yönetici bana aynen şunu söyledi: “Hocam; bizim yabancı dil öğretmenine ihtiyacımız yok. Ama kaç günden beri Sakarya Üniversitesine bağlı Geyve Meslek Yüksek Okulu (MYO) müdürü yeni açmış oldukları İthalat ve İhracat Bölümüne bizden acilen akademisyen unvanlı bir İngilizce okutmanı istemektedir. Biz de böyle bir eleman olmadığı için kendilerine yardımcı olamadık. Neden siz Geyve’ye müracaat etmiyorsunuz?”
Ben de yöneticiye zaten Sakarya Üniversitesine ama kendi bölümüme müracaat ettiğimi ama henüz şahsıma randevu verilmediğimi söyledim. Bunun üzerine yabancı dil merkezi yöneticisi Geyve MYO müdürünü aradı ve bana hemen ertesi gün için randevu ayarladı. İlk görüşmemizle birlikte haftalardan beri aradıkları İngilizce okutmanını nihayet bulmuşlardı. Bu haber derhal rektöre ulaştırıldı, hiç ummadığım bir şekilde ertesi gün rektörle tanışma fırsatı buldum ve ilk etapta İngilizce okutmanı ve gelecek eğitim döneminde de kendi bölümümde öğretim üyesi olacaktım. Kısacası Almanya’da lisans ve yüksek lisans seviyesinde işletme ve iktisat okumanın, İstanbul Üniversitesinde sosyal siyaset alanında doktora yapmış olmanın ötesinde iki yabancı dil bilmenin ve üniversitenin başka bölümlerinin ihtiyacına da cevap verebilmenin artılarını bende görmüş olan rektör, Sakarya Üniversitesinde öğretim elemanı olmamı memnuniyetle kabul etti.
ODATV Hakkımda Zanda Bulundu
Yılla sonra Nevzat Hocama ait mezkûr mektubu hatıra olsun diye face sayfamda paylaşmıştım. Bu mektup, her nedense Odatv haber sitesinin dikkatini çekmiş olacak ki hakkımda şöyle bir haber yapıldı: “Ali Seyyar, Sakarya Üniversitesi’ne AKP kurucularından Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın 1997’deki referans mektubuyla girdi.” Bu referans mektubunun, torpil gibi algılanabileceğini hiç düşünmemiştim. Nevzat Hocam, hayatı boyunca kime ait olursa olsun akademik çalışmalara hep objektif bakmış ve yukarıdaki hatıralardan da görüleceği gibi tam da bu gibi olası dedikodulara karşı hep 3 T formülünü (dikkat, tedbir, teenni) uygulamıştır. Hocamın üstün şahsiyetine, dürüstlüğüne ve temiz hatırasına leke gelmemesi ve bana yönelik ortaya atılan zannı bertaraf etmek için, Odatv’ye şu şekilde cevap verdim:
“Bu tespitte anakronistik bir tuhaflık var. Merhum Hocam Prof. Dr. Nevzat Yaçıntaş’a ait referans mektubu yazıldığı tarihte Ak Partisi henüz kurulmamıştı ve rahmetli hocam siyaseten aktif değildi. Bir üniversiteye müracaat edilirken, müracaat dosyasına zorunlu evrakın yanında danışman hocanın referans mektubunu da eklemek teamüllerdendir. Sakarya Üniversitesi’ne sadece bu referans mektubu ile girdiğimi iddia etmek, çok gülünçtür. (Bu haberi yapan) Yazar, akademik çalışmalarıma bir göz atmış olsaydı ne demek istediğimi anlardı. Bununla birlikte böyle değerli bir hocanın himayesinde doktora tezi yazmış olmak ve ondan bir referans mektubu almış olmak, benim için büyük bir şereftir. Onun için bu referans mektubu, onur duyarak face sayfamda herkesle paylaştım.”
Verdiğim bu cevaptan sonra Odatv, ne hocamın ilmî hassasiyetine, ne de şahsımın akademik kariyerine yönelik tek bir söz söyleyebildi. Allah, her zaman doğrularla beraberdir ve iftira atanları her zaman mahcup ve rezil eder.
Rahmetli Nevzat Hocamın üzerimdeki emeğini hiçbir zaman unutamam. Allah, kendisinden razı ve memnun olsun. Manevî makamı âli olsun.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi