Niçin Cumhurbaşkanımızdan Vazgeçemiyorum

Bu yazı, sanılanın aksine dolaylı olarak muhalefete de yol göstermek için kaleme alınmıştır.

Allah Kullarına Zulmeder mi?

Allah kullarına zulmetmez, bir diğer anlatımla insanlar Hak inanç ve yaşamlarını değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmez/başarısızlığa mahkum etmez.

1970 yılı Ocak ayında Süleymaniye Cami İmam Hatibi olarak ilk Cuma hutbemi okuduğumdan bu yana İstanbul’umuzun merkezindeyim. Hemen hemen bütün illerimizde verdiğimiz konferanslar, kitaplarım, “mirat haber. com” isimli yönettiğim sitede devam eden yazılarım, “fetva iste” adlı sisteme gelen sorular ve sosyal ilişkilerim aracılığıyla Anadolu’muzla irtibatlıyım. Hulâsa kendi dar penceremden bakarak da olsa günümüze kadar gelen yakın tarihimizin tanığıyım.

Güzel İşler Yapıldı

İslâm’a inançlı ve millet sevdalısı olan insanların gelişmesi için yaptığımız çalışmalarla İktidara gelmesi için – küçücük de olsa- katkı verdiğimiz AKP yönetimleri döneminde bir çok hayrın yapıldığına tanık oldum. Takdirlerim yanı sıra tenkitlerim de oldu ve olmakta, olacak da.

Kurduğumuz aile vakfımız Ardev ile hizmet etmeye çalışırken, Allah rızası için adımını atmayan insanlarımızı gördükçe, ülkemizi başarılar sağlayarak yönetmenin ne kadar zor olduğunu anlayabildim. Bunun için zaman zaman bazı icraatlarını eleştiri oklarımıza hedef kılmakla birlikte sayın Cumhurbaşkanımızdan vazgeçemediğimizi de ifade edeyim.

Değişik toplumsal sebeplerle yer yer kırgınlık duymamıza rağmen R. Tayyip kardeşimiz ümidimiz olmakta devam ediyor. Ama -Hulusi paşamız ve sayılı benzerleri dahil- birkaç çiçekle de bahar gelmez ki? Sistem de değişime uğramalı. Biz de gelişim için değişmeliyiz.

Bir Yere Kadar Olabiliyor

Mili Eğitim’de milyonlarca yavrumuz maddeci sistem içinde boğuluyor. Ekonomi borca dayalı para sistemi ve faiz kıskancında tökezleyip duruyor. Hukuk sistemimiz ruhumuza yabancı ve ahval-i şahsiyemizi bile prangaya vurmuş durumda.

İslâmî bilgi ve bilinç yoksunluğunu geçtik, çoğunluğu çalışma alanlarında bile yeterince yetiş(e)memiş olup alternatif üretemeyen ama siyasi ve ekonomik çıkarlar bekleyen ve amaçlayan kadrolarla bu kadarı yapılabiliyor.

Radikal atılımlarla İslâm’a yönelmedikçe değişen fazla bir şey de olmayacak. Korkarım Milletimize yazık olacak?

Böyle iken yine de Cumhurbaşkanımıza sahip çıkma gereğini duyuyoruz. Birileri gibi çıkarımız olduğu için mi? Hamdolsun devletimize az çok hep vergi verdik, ama çayını içmedik, ihale de almadık. Talep etseydik belki alırdık ama emir almamak için ihale de istemedik. Bir diğer anlatımla dünya menfaatleri için değil batılperestlere, nefsimiz adına erdemli muktedir kardeşlerimize de baş eğmedik. Ama dualarımız ve “mirat haber. com” isimli sitemiz ve yazılarımızla yardımcı olmaya çalışıyoruz.

İçimizden Çıkanlara da Ümit Bağlayamıyoruz

Ruhumuza yabancı olup akılcı ve bilimsel atılımlardan da yoksun olan ana muhalefeti geçelim. İçlerinde iyiler olsa da siyasi yapılarında hayır yok. Ama içimizden çıkanlardan alternatif kadrolar olarak ümitvar olamaz mıydık? Ne acıdır ki olamıyoruz. İstiyoruz “Deva” bulalım. “Gelecek” görelim. “İyi” olalım. Ama yok. AK partisi iktidarına eleştirel zaviyeden baktığımızda tespit edebildiğimiz ve eleştirip yerdiğimiz eksiklikleri giderecek hiçbir atılım göremiyoruz.

1. Bunların, eğitim sistemimizin olumsuzluğu veya yetersizliğinden müşteki olduğunu, alternatif düzen oluşturma çalışmaları yaptıklarını duydunuz mu?
2. Peki en iyi bildiklerini sandığımız ekonomi ile köklü bir değişim vaad edebildiklerine tanık oldunuz mu? Mevcut kan emici para/kredi sistemi ve faiz düzenine getirebildikleri alternatif bir yapı var mı?
3. “İstanbul sözleşmesinden ayrılmamız yerinde ve isabetli bir karar olmuştur. Osmanlı Şer’iyye mahkeme kayıtlarında bir tane kadın cinayetine rastlanmaz. Meselenin bitmesi için özümüze dönmeliyiz, DÖNMELERİN sözüne değil.” diyebilen Prof. Dr. Canan Karatay kadar basiret gösteremeyen bu kadrolardan sosyal ve hukuki devrimler beklenebilir mi?

Borçlu Ülkemizi Yönetmek Kolay mı?

Ailevî imkânlarımızla borçsuz olarak yönetmeye çalıştığımız vakfımız ARDEV’i bile yaşatmakta zorlanırken, düşündükçe taşıdığı sorumluluktan ötürü dualar ettiğim Recep Tayyip kardeşimin yetmediğini de görüyor ama ondan vazgeçemiyorum.

Bu arada Adalet Feneri ile AK Partiyi aradığımı ama bu güne kadar açık ve seçik olarak göremediğimi de söylemeliyim. Allah için yapılan eleştirilerden yararlanacak yerde, yalnızca cevap yetiştiren her şeyi bilir mütekebbir siyasilerden olmadığım için çökmekte olan bu siyasi yapı nasıl ayağa kaldırılır, doğrusu ben de bilmiyorum.

Maddeten fakirleşen, manen ve ahlaken yoksunlaşan Milletimizin çoğunluğu tercihlerini bizim gibi inanç merkezli yapabilir, vaz geçemiyorum diyebilir mi?

Millet Olarak Değişmeliyiz

Anlaşılan odur ki millet olarak biz Hak olan İslâm’a doğru değişip gelişmedikçe Allah da bizi Batıl’lardan ve badirelerden halâs etmeyecek. (Ra’d 13/11) O halde siyasilerden önce millet olarak bizler değişmeliyiz ki yöneticilerimiz bizden, biz de onlardan güç alarak ilahi yardıma hak kazanabilelim:

“ Ey İman Edenler! Siz koyduğu İslami düzene döner, onu yaşamaya çalışarak Allah’a yardım ederseniz, o da siz yardım eder ve size muhtaç olduğunuz mücadele azmini verir.” (Muhammed 47/7)

“Allah da size yardım ederse, artık hiçbir güç sizi mağlup edemez. Eğer O sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak Allah’a güvenip dayanmalıdırlar.” (Al-i İmran 3/160)

Ali Rıza Demircan 

Not. Aslında dört ay kadar önce yazdığım ve çeşitli sebeplerle ertelediğim bu yazımı, etkili ve yetkili kadim bir Ak Parti’linin İstanbul Sözleşmesi’ni bana cahilce ve ahmakça savunması ve Cumhurbaşkanımızın taviz verdiğini ifade etmesiyle bir daha anladım ki çöküş başladı. Önlenebilir mi…? Ben uyarı görevimi yapayım da…Bakalım Mevla görelim neyler.