Birileri imam hatiplilere “sapık” ithamında bulunmuş…
İmam Hatip Okulunda öğrendiğim Kur’ân-ı Kerim’den şu sosyolojik yasayı hatırladım; günah batağına saplanan batıl yanlılarının Hakkı ve hakikati savunan müminlere bakışı tarih boyunca hiç değişmemiştir:
“Onlar iman edenleri gördükleri zaman: ‘İşte bunlar sapıklardır’ derler.” (Mutaffifîn, 32)
Bu tür tepkiler karşısında iman edenlere düşen görevi de yine Kur’an öğretir: o zavallı günahkârlar başta olmak üzere bütün insanlara hakkı ve hakikati olanca açıklığı ile ve tekrar tekrar anlatmak…
“Sen hatırlat / öğüt vermeye devam et. Çünkü öğüt, mutlaka fayda verecektir.” (A‘lâ, 9)
Birkaç yıl önce çok meşhur bir sahil beldemizdeki bir imam hatip okulunu ziyaret etmiş ve hem hocalarımızla hem de öğrencilerimizle hasbihal etmiştik. Bu arada okulun genel durumu, mevcudu ve başarısı hakkında okul ve dernek yönetiminden bilgiler almıştık. Dediler ki: “Bu sene öğrenci kayıtlarımızın büyük bir kısmını okul bahçemizin cadde girişine kurduğumuz tanıtım standında yaptık…”
Devamla dediler ki: “Maalesef insanlarımız imam hatip okullarımızı doğru-dürüst tanımadıkları gibi, çoğunlukla da negatif önyargıların etkisiyle yanlış kanaatlere sahipler. Hatta okulumuzu açtığımız zaman, “burada imam-hatip açtırmayız!” diye gösteri yaptılar. Biz çalışmalarımıza hiç ara vermeden devam ettik. Yanımızdaki kalabalık caddeden gelip geçenlerden birçoğu merakla standımızı ziyaret ettiler. Çay ikramımızı alırken tanıtım broşürlerimizi de inceleme fırsatı buldular. İmam Hatip müfredatının zenginliğini görenlerin çoğu şaşkınlıklarını gizleyemediler: ‘İmam Hatiplerde Matematik, Fizik, Kimya gibi derslerin gerçekten okutulup-okutulmadığını’ hayretle sordular… Pek çoğu İmam Hatipleri sadece Kur’an dersi verilen, imam yetiştirilen bir okul zannediyorlar… İmam Hatip ortaokulu ve liselerinin LGS ve YKS başarılarını da öğrenen velilerin birçoğu gelip çocuklarını okulumuza güvenle kaydettirdiler…”
Kanaatim o ki; biz, birilerine cevap yetiştirmek yerine, yüzyılı aşan köklü bir geleneğe yaslanan bu güzide okullarımızı doğru tanımalı ve herkese de doğru anlatmalıyız.
İlk olarak Osmanlı Devleti’nin son döneminde 1913’te kurulan “Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ” yani İmamlar ve Hatipler Medresesi, 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği “din adamı yetiştirmek üzere” açılan “İmam Hatip Mektebi”ne dönüştürülmüş ve 29 yerde açılan bu okulların sayıları her yıl azaltılarak 1932’de tamamen kapatılmış, böylece dini eğitimde büyük boşluk doğmuştu. Nihayet 1950’de Mahmud Celaleddin Ökten Hoca’nın hazırladığı yedi yıllık İmam Hatip Okulu projesi Başbakan Menderes ve Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin gayretiyle 13 Ekim 1951 tarihinde onaylanmış, ardından da yedi vilayette tedrisata başlamıştı… Şimdilerde ortaokul ve liseler içindeki oranları % 14 olan İmam Hatiplerin son üç yılda özellikle YKS’de kazandıkları destansı başarı herkesin dikkatini çekti. Bir kez daha hatırlatalım…
Son 3 yılda ilk 1000’e giren AİHL öğrencilerinin illere göre başarı derece dağılımı şöyle: 2020’de 28 ilden 279 derece, 2021’de 38 ilden 387 derece, 2022’de 43 ilden 436 derece İHL’lilerin. Son 3 yılda ilk 100.000’de ise imam hatipliler; 2020’de 26 bin 169, 2021’de 31 bin 90, 2022’de 37 bin 887 derece elde etmişler. Bu başarı ilk 100’de çok daha belirgin: 2020’de 27, 2021’de 42, 2022’de 57 derece İHL’lilerin…
Din ve fen ilimlerini ortaokul-lise düzeyinde okutan “çift kanatlı” eğitim anlayışı (İlahiyat, Fen, Sosyal Bilimler, Yabancı Dil, Teknoloji, Sanat veya Spor programları uygulayan İmam Hatip liseleri ve Hafızlık İmam Hatip ortaokulları vb.) ile gelecek vaat eden İmam Hatipler hakkında mütefekkir Teoman Duralı üstadın şu çok önemli teklifiyle yazımızı bitirelim:
“…Bölünme içten içe büyüyor. Eğitimde birliği sağlamak lazım… Din ile dünyayı birleştirmek zorundayız. İmam hatiplerin müfredatının genelleştirilip tüm okullara uygulanması gerektiğini savunmuşumdur hep, en başta da askeri okullara. Disiplin, hayatın her alanında gereken bir şey. Askerlik dış disiplinle veriliyor. Din iç disiplini sağlıyor. İç disiplin olmadan dış disiplin bir kabuktur… Bizim en önemli birleşme noktamız, çimentomuz, harcımız dindi. Müslümanlığı gericilik, kötülük diye damgalarsan sonunda bu noktaya gelinir. Müslümanlığın yerini tutacak hiçbir harç yok…”
Abdullah Yıldız