“Ninova’ya Dönüş” isimli yeni kitabımız (#PınarYayınları) okuyucularımızla buluştu elhamdülillah.
Son yıllarda İslâm’a davet çalışmalarının giderek azaldığı hatta terk edildiği, tebliğ-tavsiye-irşat görevini üstlenmesi gerekenlerin de bu görevi önemsemez hale geldikleri yönündeki gözlem ve tespitler bizleri bu vakıa üzerinde ciddiyetle düşünmeye ve acil çareler aramaya yöneltti…
Doğrusu davet faaliyeti hassas ve zor bir iştir; Muhammed Sabbağ’ın ifadesiyle, ‘belki de işlerin en zorudur… Müslümanların var veya yok olmaları da buna bağlıdır…’ (İslam Davetçilerinin Vasıfları, s.18-19)
Bu tespitler, yüce Rabbimizin seçtiği davet öncülerinden Hz. Yunus’un (a.s.) davet faaliyetlerini son âna sürdürme, davet bölgesini ve halkını terk etmeme konusunda yeterli sebatı gösteremeyip balığın karnında sınanması üzerinden Resulullah’ın da (s.a.) onun gibi davranmaması, aksine sabırlı-sebatlı olması yönünde vahiyle uyarılmasını bize hatırlatır:
“Sen Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, öfkeden yutkunarak (Allah’a) seslenmişti. Rabbinden ona bir nimet yetişmeseydi, yerilerek ıssız bir yere atılırdı.” (Kalem, 68/48-49).
Yunus kıssasıyla ilgili ayetler, onun davette yeterince sabretmeyip görev bölgesinden ayrılmasının doğurduğu sonuçlardan hareketle, davet görevlerini ihmal, imhal veya terk ederek ‘balığın karnına’ giren ve sabırsızlık zulümâtında (karanlıklarında) bocalamakta olan günümüz davetçilerine anlamlı dersler verir: “Zünnûn(Yûnus)’a gelince, o, öfkeli bir halde geçip gitmişti. Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihâyet (balığın karnında) karanlıklar içinde; “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!” diye seslenip-yalvardı.” (Enbiyâ, 21/87).
Davet görevini savsaklayanların ne yapmaları gerektiği de Yunus (a.s.) üzerinden öğretilir: Hata ve kusurlarından dolayı yüreklerinin derinliklerinden Allah’a yalvararak tövbe istiğfar etmek…
“Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık…” (Enbiyâ, 21/88). “Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, (insanların) yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. (Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde ağaçsız, boş bir yere attık ve üzerine (gölge yapması için) kabak türünden bir ağaç (yagtîn) bitirdik” (Saffat, 37/143-146).
Rabbimizin, balığın karnından çıkardığı Yunus’u (a.s.) tebliğde bulunmak üzere kalabalık bir topluluğa tekrar göndermesinden ders almaları gereken bugünün davetçileri de tebliğ görevlerini ihmal etmelerinden ötürü derhal tövbe ve istiğfar edip yeniden vazife başına dönmelidirler:
“Ve onu (Yunus’u) yüz bin insana ya da daha fazla olanlara peygamber gönderdik” (Saffat, 37/147).
Önceki davet tecrübesinden dersler çıkararak yeniden Ninova’ya dönen ve eskisinden daha büyük bir sabır ve kararlılıkla, daha derin bir aşk ve şevkle Tevhid mücadelesine girişen Yunus (a.s.) gibi, bizler de geç olmadan Ninova’mıza geri dönmeli; esasen Rabbimizin, Efendimize “Sen balık sahibi gibi olma!” ikazına ittibaen Ninova’mızı terk etmemeli, azmi kuşanıp Allah’a tevekkül ederek yeniden sefere çıkmalı, tekrar tekrar, bıkmadan, usanmadan davet yoluna koyulmalı, hidayet ve zaferi ise O’ndan beklemeliyiz.
İşte Ninova’ya Dönüş kitabı, davet yolunda yorulup dökülme, tıkanma ve tükenme emareleri gösteren davetçilere, Yunus’un (a.s) ibretamiz davet tecrübesinden hareketle yine, yeni ve yeniden bir kapı aralama, var olan çalışmalara da bir güç ve ivme kazandırma, be-tahsis davet konusunda yaşadıkları sorunları ve tıkanmışlıkları aşma çabalarına mütevazı bir katkı sunma gayretinden ibarettir.
Bu amaçla kitapta, konuya esas teşkil eden ana kavramlar (davet, tebliğ, irşad, inzar, tavsiye, emr-i bi’l-ma‘rûf ve nehy-i ani’l-münker) kısaca açıklanıp, özellikle davetin “olmazsa olmazlığı” -kaçınılamaz, savsaklanamaz, ihmal ve imhal edilemez bir görev oluşu-, Kur’ân’da tevhid mücadelelerine yer verilen Hz. Yunus ve diğer bazı peygamberlerin (a.s.) davet tecrübelerinden de hareketle ortaya konmaya; nihayet son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.), risalet sürecinin başında örtüsüne büründüğü kısa bir duraksama döneminin ardından “kalk ve uyar!” emr-i ilahisine muhatap olarak nasıl bir davet-tebliğ faaliyetine girdiği günümüz davetçilerine bir model olarak sunulmaya gayret edilmiştir.
Gayret ve davet bizden, nusret ve hidayet yüceler yücesi Rabbimizdendir.
(AKİT MEDYA Grubuna yangından dolayı geçmiş olsun dileklerimizi ve dualarımızı iletiyoruz.)
Abdullah Yıldız
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…