Peter Handke’ye Nobel Edebiyat Ödülü Verilmesi Tepki İle Karşılandı
2019 Nobel Edebiyat Ödülü’nün Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verilmesine tepki yağdı. Avusturyalı oyun yazarı, romancı ve şairin 1990’lardaki Yugoslav savaşında Sırplara destek verdiğini belirten birçok isim kararı kınadı. BBC’nin haberine göre, Handke’nin 1990’lardaki Balkan savaşlarında Yugoslavya’yı desteklemesi ve 2006 yılında soykırım ve diğer savaş suçlarından yargılanan eski Sırbistan lideri Slobodan Miloşeviç’in cenazesinde konuşma yapması tepkilere yol açmıştı. Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ise “Nobel Ödülü sebebiyle kusacağımı asla düşünmedim.” yazdı. Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Taki, “Nobel Ödülü’nün kararı sayısız kurbana büyük bir acı getirdi.” dedi. Mirat Haber yazarı Süleyman Nazif KALAYCI ise “İşte 2019’da Nobel komitesi aşağılık bir soykırımcıyı yere göğe koyamıyor.” diyerek tepkisini gösterdi.
Nobel Vakfı, Kültür Emperyalizminin Bir Koludur
Kimyager İsveçli Alfred Nobel’in devasa serveti, icat ettiği dinamitin sayesindedir. Patentini aldığı bu icadı ile 20 ülkede 90 şirket aracılığı ile patlayıcı ve silah şirketleri kurdu. Dinamit, öldürmeye yarayan ve toplu katliamlara yol açan bir silah olarak kullanıldığı için, adı bu yönüyle “ölüm taciri” olarak anılır oldu. Nobel’in o dönemdeki serveti, günümüz değeriyle 180 milyon Avro civarındadır. Kötü imajını silmek için, vasiyeti gereği serveti faize yatırılarak elde edilen gelir, vakfı aracılığıyla 1901 yılından beri her yıl bazı meziyetlerinden dolayı belirli bilim insanlarına ödül olarak dağıtılır. Para ödülü, her yıl faiz oranlarına göre yeniden belirlenmektedir. Örneğin 2017 yılında para ödülü 9 milyon kron (Yaklaşık 4 milyon lira) olarak belirlenmişti. Avusturyalı yazar Handke’ye ise bu yıl yine 9 milyon İsveç kronunun (740 bin Avro) verilecektir.
Handke’nin Nobel Ödülüne layık görülmesi üzerine birçok duyarlı bilim ve devlet adamı buna tepki gösterdi. Mirat Haber yazarı Süleyman Nazif KALAYCI, bu konuyu köşe yazısında çok anlamlı bir şekilde dile getirdi. Okumanızı tavsiye ederim:
Bizler ise konuyu daha geniş bir çerçeveden ele alarak, mahut vakfın kültür emperyalizme hizmet eden bir ara kurum olduğunun altını çizmek isteriz. Kültür emperyalizmi, her ne kadar demokrasi şemsiyesi altında kendilerini gizliyorlarsa da başta Batı ülkeleri olmak üzere mazisinde emperyalist emelleri olan ülkelerin kendi kültürlerini ve dünya görüşlerini başka toplumlara empoze etme ve onları o toplumlarda hâkim kılmaya yönelik teşebbüslerin bütünüdür. Bu bağlamda Nobel Vakfı gibi kültür emperyalizmine gizlice destek veren kurum ve kuruluşlar, temsil ettikleri Batı zihniyetinin menfaatlerine hizmet etmektedir. Kendi sapkın ve Bâtıl rejimlerini ve sosyal sistemlerini dünyada hâkim kılabilmek için, kendilerine zihnen yakın olan bilim insanlarına ödül vermek suretiyle, kendilerine daha da bağlamak isterler.
Müslüman milletlere ve bilim insanlarına hissettirilmeden gizli olarak uygulanmaya çalışılan en tehlikeli emperyalizm türü, kültür emperyalizmdir. Çünkü kültür emperyalizminin öncü kaleleri olan Batı menşeli vakıflar, Batı kültürünü ve medeniyetini, değişik vasıtalarla dünyaya yaymak ve bunları üstün göstermek maksadıyla “ödül” adı altında propaganda yaparak, kendilerini haklı çıkartmak ve bazı günahlarını örtmek isterler. Bu sefer ise Nobel Ödülü vasıtasıyla Balkanlarda masum Müslümanlara yapılan katliamların unutturulması veya suçluların da bir nebze de olsa haklı çıkartılması amaçlanmıştır. Ama bizler bu süreçte tepkilerimizi güçlü argümanlarla dile getiremezsek, Nobel Ödülleri yine maksadına ulaşmış olacaktır.
Kültür Emperyalizminin Vasıtaları
Bahsettiğimiz gibi kültür emperyalizmin en baştaki vasıtası bilimsel ödüller adı altında küresel çapta sinsi politikalara hizmet etmektir. Batı kültürüne yakın ve kendi millî değerlerine ters düşmüş Müslüman yazarlar, aydınlar, artistler, sanatçıların yanında İslâm’a karşı tavır koymuş Müslim veya gayri Müslim olsun fark etmez her bilim insanı ve yazar ödül adaylığına layıktır.
Misaller vermek gerekirse:
Bir diğer vasıta özendirme ve telkin politikalarıdır. Bunlar somut olarak yabancı kültürün değer hükümlerinin açıkça uygulandığı yöntemlerdi. Mesela Batılılaştırmayı hızlandırmak için, sanat alanında (Batı tarzında müzik ve güzellik yarışmaları gibi) müsabakalar düzenlemek ve seçilenleri şöhret sahibi yapıp genç nesilleri bu hayata özendirmektir. Bu kategoride ayrıca millî ve manevî değerlerimize ters düşen fikir akımlarına destek veren politikalar da akla gelebilir. Mesela kadın eşitliği adına yapılan feminist hareketler; “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” daha doğrusu “Cinsel Özgürlük” adına desteklenen homoseksüel hareketler de kültür emperyalizmin araçlarındandır.
Say say bitmez aslında kültür emperyalizmin gizli ve sinsi politikaları. Devam edeyim mi? Misyonerlik faaliyetleri. Yabancı ülkelerde kendilerine yakın olabilecek kişilere o ülkede açtıkları okullarda burslu eğitim imkânı tanıma politikaları (Fulbright Bursu). Dernek veya vakıf statüsünde kurulan örgütler aracılığı ile sürekli olarak iMüslüman ülkelerde sosyo-kültürel aktiviteler tertiplemek. Türkiye’de Goethe Enstitüsü acaba neden Almanca dil kursları düzenliyor?
Diğer taraftan medya aracılığı ile toplumun öz değerlerine veya öz kimliğini korumuş hakikî münevver ve vatansever fikir adamlarına yönelik dolaylı-dolaysız saldırı, yalan haber, küçük düşürme ve yıpratma politikalarını da en son olarak zikredersek, kültür emperyalizmin tehlikeli boyutlarına görmek mümkündür. Bendeniz bu anlamda (seküler) sosyal bilimlere kendi inanç dünyamıza uygun maneviyat kazandırıcı çalışmalarımdan dolayı Cumhuriyet, Hürriyet gazeteleri ve ODATV gibi yazılı ve görsel basın tarafından bilmem kaç kez uydurma haberlerle psikolojik saldırıya uğradım. Maksatları Müslüman bilim insanlarının ilmî çalışmalarını ve başarılarını sabote etmek ve halkın nezdinde küçük düşürmektir.
Son Söz
O halde bize düşen görev, kültürel vasıtalarla emperyalist emeller peşinde koşan Bâtıl güçlere karşı sadece tepki göstermekle yetinmemek aynı zamanda dünyaya Hakkın üstünlüğünü ilmî yöntemlerle yansıtmak isteyen şuurlu (Müslüman) bilim insanları takdir eden kalıcı müesseseler oluşturmaktır. Unutmayalım Roma’nın yani Batı’nın fethi, tevhit inancı doğrultusunda ilmî cihat ile gerçekleşecektir. Bunun için İslâm dünyası her alanda kendi ilim insanlarını yetiştirmesi elzemdir.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi