“Yemin olsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.” Tevbe 9/128
Babasını hiç göremedi, annesini 6, dedesini 8 yaşında kaybetti. Evlatlarından sadece biri kendinden sonra vefat etti. Sevgili hanımını ve kendisini koruyan amcasını aynı yıl içinde kaybetti. Allah’ın en sevgili kulu olduğu hâlde en büyük acıları o yaşadı. Fakat tüm acılar onu Rabbine daha çok bağladı.
Hiç bir şeyin Allah’ın emirlerinden üstün ve rızasından güzel olmadığını bizlere “Güneşi sağ elime, ayı sol elime verseler asla davamdan dönmem” duruşu ile öğretti.
İlmi Çin’e kadar da olsa arayıp bulmak ve salih davranışları hayatımıza yerleştirmeye gayret etmek hususunda sabretmenin, güçlü olmanın emsalini eşsiz hayatı ile bizlere O öğretti.
Her an bizimle olan Allaha sığınmanın, Allah’a sığınınca acılar içinde bile ruhun huzurlu ve mutmain kalınacağını, biz, O Nebi ‘den Taif’de taşlanırken, hicreti esnasında Sevr dağında “La tahzen innallaha meana”, “Üzülme, Allah bizimle” derken öğrendik.
O ne güzel bir öğretmen ve ne kutlu bir önderdi.
Her ne şartta olursak olalım tevhidi çizgiye yakışan istikameti bulmayı, şirke düşecek hal ve hareketin ne olduğunu ön görecek feraseti edinmek hususunda bize merhameti, adaleti, şefkati, fazileti bir zırh gibi kuşanmayı sevdirdi.
En güzel örnek olarak, yüksek ahlâkı edinmek uğrunda bedel ödemeyi evvela Kureyş, sonra dünya ve en çetin düşman nefs ölçeğinde nasıl mücadele edilmesi gerektiğini bize O öğretti.
İtidalin, mizanın, ifrat ve tefritten sakınmanın insana izzet, insanlığa barış ve huzur, yaşamlara mutluluk saçan eşsiz enerjisini yine biz O Rahmet Peygamberinden öğrendik.
Bizler hayatımıza darlık getiren birkaç cahille karşılaşınca hemen modumuz düşerken, Rahmet Peygamberi cahiliye devrini bi-iznillah tek başına saadet devrine çevirdi.
İmanda, teslimiyette, sabırda, ahlakta keza her alanda “En güzel örnek”, “Usvet-un hasenet-un” oldu.
Wadah Khanfar der ki :
“Hz. Peygamber hiçbir intikam duygusuna kapılmadan, otorite kavgasına tutuşmadan ve servet tekeli oluşturmadan dünyayı değiştirmeyi başardı.”
Tek başına zalimleri deviren böyle bir Resûle : “Ümmetin olduğumuz devlet yeter/ Hizmetin kıldığımız izzet yeter.” (Süleyman Çelebi) diyebilmek gerçek asalettir.
Binlerce kere hamd olsun Rabbe.
Allah Resûlü (s.a.v.) der ki:
“Din kolaylıktır. Kim ki dinde kendi kendine zorluk çıkarmaya kalkarsa bunun altında kalır. Öyleyse [aşırılığa gitmeyip] orta yolu tutun, [en iyisini yapamıyorum diye düşünerek moralinizi bozmayın, elinizden ne kadarı geliyorsa o miktarda en iyiye yaklaşmaya gayret edin. Neşenizi kaybetmeyin. İbadet konusunda günün ilk vakitlerinden, öğleden sonraki vakitlerden ve gecenin son saatlerinden istifade edin.” (Buhârî, İman 28)
Nebi’nin as gül kokan hatıralarına tutunmamız, Onu yürüyen Kur’an olarak yolumuzu aydınlatan kılavuz edinmemiz, bizlere umudu ve neşeyi bulduran siretini öğrenmemiz, bize ulaşan hadisleri örnek alarak yaşamamız, şehadetin ‘’Muhammed-un resulullah’’ kısmını tamamlamamız anlamına gelir.
“Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.” Enfâl 8/29
Rabbim yürüyen Kur’an olan Rahmet Elçisi misali erdem ile düşünmeyi, gaflete düşmemeye azmederek, temiz akılla ruh ve davranışımızı beslemeyi nasip eylesin.
Son akıbetimizi hayr eylesin
Selam ve dua ile kalınız
Allahımme salli ala seyidina Muhammed rabbim o kutlu nebiyi örnek alıp yaşayan ve yaşatanlardan eylesin bizi
Amin. Yüreğine sağlık çok sevgili ve kıymetli kardeşim. İslam’ı yaşamayı dil ile söylediklerimizle basarabilecegimizi düşünmemize sebep nedir acaba? Oysa ki İslam sözde değil özde yaşanmaz mı?