Milli Dayanışma Kampanyasına Gelen Para 552 Milyon TL’yi Geçti
Milli Dayanışma Kampanyası kapsamında şu ana kadar 552 milyon TL’nin üzerinde para toplandı. Kampanyaya ilişkin son durumu İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter’daki hesabından şu şekilde duyurdu. “Cumhurbaşkanımızın ‘Biz Bize Yeteriz Türkiyem’ çağrısıyla başlattığı Milli Dayanışma Kampanyamızda şimdiye kadar 552 milyon 529 bin 912 lira toplandı. Kampanyamızla ilgili tüm bilgileri ‘http://bizbizeyeteriz.gov.tr’ sitesi aracılığıyla milletimize sunuyor, şeffaf iletişim politikamızı sürdürüyoruz.”
Olağanüstü Durumlarda İsâr Seferberliği Şart
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Koronavirüs salgını sebebiyle alınan tedbirlerin görüşüldüğü Kabine toplantısının ardından ‘Biz bize yeteriz Türkiyem’ sloganıyla “Milli Dayanışma Kampanyası” başlatmıştı. Erdoğan 7 maaşını “kampanya” kapsamında bağışlamıştı. Şunu ilk önce ifade edeyim ki bendeniz “kampanya” yerine “seferberlik” kelimesinin kullanılmasını daha uygun görmekteyim. Ne de olsa “kampanya”, İngilizce “campaign” kelimesinin özen gösterilmeden aynen Türkçeye aktarılmış bir benzeridir.
Halbuki seferberlik, dış düşmanların saldırıya geçme ihtimaline karşı bir ülkenin silahlı kuvvetlerini savaşa hazır duruma getirmeye yönelik iktisadî, idarî ve sosyal tedbirlerin bütünüdür. Koronavirüs da belki de dış güçlerin silahlı saldırısından daha tehlikeli bir risk faktörüdür. Kaldı ki bu süreçte artık memleketimize dış tehdidin ülkeye bulaşma ihtimalinden de artık bahsedemeyiz. Koronavirüs, başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizi ablukaya almış durumdadır.
Sebebe ve Neticeye Bağlı Kamusal Sosyal Politikaların Uygulanması Şarttır
İnsanlarımızın, bu şartlar altında dışarıya çıkmaları hiç uygun değil ama evde kalmakla birlikte sosyal, iktisadî ve ticarî hayat da bitme noktasına gelmekte ve özellikle alt gelir gruba mensup vatandaşlarımızın geçim sıkıntısı daha da belirginleşmektedir. Böyle olağanüstü bir durumda olası toplumsal riskleri en aza indirgemek maksadıyla sosyal devletin bütün sosyal politika mekanizmaları işlevsel hâle getirilmesi şarttır. Sebebe bağlı sosyal siyaset anlayışına göre, sosyal ve ekonomik sorunların giderilmesine yönelik devlet politikaları, en geç bu sorunların ortaya çıkması durumunda uygulanmalıdır. Dolayısıyla ortaya çıkan sosyal sorunlara bir reaksiyon mahiyetinde de olsa çözüm arayan bir sosyal politika anlayışı burada geçerlidir. Kamusal sosyal politikaların hayata geçirilmesi için, makul ve acil sebep bulunmaktadır: Koronavirüs.
Ancak her bir sosyal olgu veya sorunun, mutlak anlamda sosyal politikaların uygulanması için her zaman bir zaruret teşkil etmez. Asıl mesele, sosyal olgunun/sorunun, kişiye ve sosyal çevresine maddî ve(ya) manevî bir zarar getirip getirmediğidir. Sağlık açısından Koronavirüs, bütün halkı tehdit etmekte ama ağırlıklı olarak zaten zor geçinen yoksul kitleleri maddî yönden sarsmaktadır. Neticeye veya daha somut bir izahla zarara bağlı sosyal siyaset anlayışına göre, maddî yoksullukları sebebiyle korumaya muhtaç kesimlere yönelik kamusal sosyal politika uygulamalarının gerekliliği ortadadır. Burada sebebin (Koronavirüs) sonuç itibariyle meydana getirdiği maddî ve manevî zararlarına bakılarak, zararın veya ihtiyacın boyutuna göre kişiye/aileye devlet eliyle sosyal gelir bağlanmaktadır.
Kamusal Sosyal Bütçenin Yetersizliği Durumunda İsâr Seferberliği Şarttır
Bütçemizde maalesef böyle olağanüstü durumlar için ihtiyatî sosyal akçenin bulundurulmasına yönelik planlama yapılmadığı için, zaten epey borçlu olan devletimiz daha fazla borç batağına girmek istemediğinden olacak ki kaynak bulmada çareyi geleneksel toplumsal dayanışmada buldu. Milli dayanışma seferberliği ile ihtiyaç duyulan kaynak ne derece sağlanabilir onu şu anda kestirebilmek hayli güçtür. Ne var ki evde kalma süresi uzadıkça daha fazla kaynağa ihtiyaç duyacağımız kesindir. Onun için milli dayanışma seferberliğini toplumsal bazda daha ileri bir boyuta taşımak kaçınılmaz olacaktır. İşte bu devreden sonra millî diğerkâmlık ve toplumsal fedakârlığın en ileri derecesi olan isâr ahlâkının yaşatılması gerekmektedir.
Said Nursi, isâr kavramını şu şekilde tanımlamıştır: “Hediye ve sadakanın kabulünde başkasını kendine tercih etmek ve hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-i maddîyeyi istemeden ve kalben talep etmeden, sırf bir ihsan-ı ilâhî bilerek, nastan (insanlardan) minnet almayarak ve hizmet-i diniyenin mukabilinde de almamaktır.”
Buna göre isâr, kendi şahsî menfaatini, başkalarının menfaatine feda etme yüceliği olduğuna göre bu hasleti, sosyal duyarlı zenginlerin yerine getirmesi mümkündür. Eğer manevî duyarlılığa bağlı olarak bu haslet, toplumun bütün fertlerinde bulunursa her türlü zorluğun aşılması daha da kolaylaşır. Yeter ki isâr’ın oluşmasında ve yaygınlaşmasında aranan manevî, ahlâkî ve sosyal faktörler insanlarımızın kalplerinde bulunsun. Bunların başında Allah ve kul sevgisi, kulluk şuuru, sağduyu, merhamet, duyarlılık, kardeşlik, cömertlik ve fedakârlık gelir.
Ezcümle
Eğer bizler bu zor sınavı, isâr ruhuyla yenmeye gayret gösterirsek, hakikaten örnek bir millet olma vasfını yeniden kazanmış oluruz. Çünkü isâr ruhu taşıyan bir millet, sosyal duyarlı ve cömert olan bir toplumdan daha da büyüktür. Çünkü cömertlikte, hem başkalarının, hem de kendi menfaatine dayanan bir anlayış vardır ve kendine lazım olmayanı vermek vardır, isârda ise kendine lazım olanı da vermek vardır. İsârda şahsî maddî kayıp göze alınarak, başkasının faydasına olan bir anlayış, tutum ve davranış vardır. Böyle ideal bir millet olabilmek için, başta devletin en üst kademesinde olan yöneticilerimiz olmak üzere halkın bütün kesimleri kendi nefislerinde isâr ruhunu yaşamalı ve birleştirici sevgi dili kullanarak, bunun yaygınlaşmasına katkı sağlamalıdır.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi