İslam dinine göre insanın ölçüsü Kur’an ve sünnet, gayesi Allah’ın rızası olmalıdır. Bu ölçü ve gayeye dayanmayan her şeyin, Allah’ın nazarında hiçbir değeri yoktur. Hz. Muhammed’in (sav.) “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin” dediği gibi, Müslüman geçinen her kişinin kendisini bu konuda hesaba çekmesi gerekir.
Hz. Muhammed (sav.) şöyle buyurmuştur:
تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ، لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا: كِتَابَ اللهِ , وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ صَلى الله عَلَيه وَسَلم
“Size iki şey bıraktım. Siz, bu iki şeye sarılarak onlara uygun hareket ederseniz, hiçbir zaman sapıtmayacaksınız. Bu iki şey, Allah’ın kitabı olan Kur’an ve benim sünnetimdir”[1][1] Bu hadiste de haber verildiği gibi Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamı ve Hz. Muhammed’in (sav.) sünneti ise, Kur’an’ın tefsiri ve açıklaması durumundadır.[2][2]
Buna göre Müslümanın ölçüsü Kur’an ve sünnet olmalıdır. Kur’an’a ve sünnete uygun düşen her şeyi kabul etmek, ters düşen her şeyi ise reddetmek gerekir. Bununla beraber Müslüman geçinenin tek bir gayesi olmalıdır. O da Allah’ın rızasıdır. Bu konuyu açıklayan pek çok ayet ve hadis vardır. Kur’ân’da insanların hem dünya hem de ahiretteki mutluluklarından bahsedilmekte, ondan sonra da “Cenâb-ı Hakkın rızası bunların hepsinden üstündür. En büyük başarı, işte bu rızayı kazanmaktır,”[3][3] denilmektedir. Başka bir ayette de Allah rızasından ayrılmama hakkında şu bilgiler verilmektedir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاء لِلّهِ وَلَوْ عَلَى أَنفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ إِن يَكُنْ غَنِيّاً أَوْ فَقَيراً فَاللّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلاَ تَتَّبِعُواْ الْهَوَى أَن تَعْدِلُواْ وَإِن تَلْوُواْ أَوْ تُعْرِضُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيراً
“Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine bile olsa, Allah rızası için hakkı gözeterek şahit olun ve adaleti gerçekleştirenlerden olun. Haklarında şahitlik yaptığınız kişiler, ister zengin ister fakir olsun, Allah onlara sizden daha yakındır. O halde adaletten ayrılmamanız için, kendi arzu ve heveslerinize uymayın! Eğer şahitlik yaparken hakikati çarpıtırsanız veya şahitlik yapmaktan vaz geçerseniz, muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”[4][4]
Hz. Muhammed (sav.) bir hadiste şöyle açıklamada bulunmuştur: “Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Allah,
– Peki, bunlara karşılık ne yaptın? diye sorar.
– Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihat ettim, diye cevap verir. Allah,
– Yalan söylüyorsun. Sen, “babayiğit, kahraman adam” desinler diye savaştın, o da denildi, diye buyurur. Sonra Allah tarafından o kişinin yüzüstü sürünerek cehenneme atılması emredilir. Ardından ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Allah ona,
– Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın? diye sorar.
– İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızan için Kur’an okudum, cevabını verir. Allah,
– Yalan söylüyorsun. Sen “âlim” desinler diye ilim öğrendin, “ne güzel okuyor” desinler diye Kur’an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi, diye buyurur. Sonra Allah tarafından onun da yüzüstü sürünerek cehenneme atılması emredilir. Daha sonra Allah’ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder. Kendisine,
– Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın? diye sorulur.
– “Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin rızanı kazanmak için verdim, harcadım,” diye cevap verir. Allah ona,
– Yalan söylüyorsun. Hâlbuki sen, bütün yaptıklarını “ne cömert adam” desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi, diye buyurur. Sonra Allah tarafından onun da yüzüstü sürünerek cehenneme atılması emredilir.”[5][5]
Burada Hz. Muhammed’in (sav.) aşağıdaki hadislerine de yer vermek istiyorum: “Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya yarayan bir ilmi, sırf dünyalık elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet günü cennetin kokusunu bile alamaz.”[6][6]
“Sen, Allah rızası için harcadığın nafakadan dolayı ecir alırsın. Hatta yemek yerken, eşine yedirdiğin lokmadan da ecir alırsın.”[7][7]
“Muhakkak ki Allah, ancak kendi rızası için ihlas ve samimiyetle yapılan şeyleri kabul eder.”[8][8]
Kurban Bayramı geliyor. Bu bayramın tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum. Bu bayramda eda edilecek haccın, kesilecek kurbanların, kılınacak namazların, yapılacak dualar, verilecek sadakaların, yapılacak ziyaretlerin ve yerine getirilecek her türlü iyiliklerin Allah rızası için yapılmasını diliyorum.
Herkese hayırlı bayramlar, selam, saygı ve hürmetler.
NURETTİN TURGAY
[9][1] Ebû Dâvûd, Mnâsik, 56; İbn Mâce, Menâsik, 84; Muvatta, Kader, 3; İbn Hanbel, III, 26; Abdurrauf el-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr Şerhu’l-Camii’s-Sağîr, Mısır 1938, III, 240, hadis no: 3282.
[10][2] Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîr ve’l-Mufessirûn, Dâru’l-Erkâm, Beyrut tsz., I, 32.
[11][3] et-Tevbe 9/72.
[12][4] en-Nisa 4/135.
[13][5] Müslim, İmare, 152.
[14][6] Ebû Dâvûd, İlim, 12; İbn Mâce, Mukaddime, 23.
[15][7] Muvatta, vasiyet, 4; Buhârî, merda, 16.
[16][8] Nesâî, cihad, 24.