Ölüye saygı İslâm’ın gereğidir..
Dün A.T.’un annesinin defni sırasında asla onaylanılamayacak bir olay cereyan etmiştir. Bu olay provokasyon olabilir, yadırgamayız. Ama bir kaç Kur’ân ve Sünnet bilmez yönlendirilebilir cehelenin eylemi de olabilir. Biz her şekline karşıyız ve takbih ediyoruz. Bu vesile ile takbih/kınama gerekçelerimizi de yansıtan bazı aydınlatıcı bilgiler sunmak istiyorum.
I. Müslüman Olmasa da Ölüye Saygı İslâm’ın Gereğidir
Bu gereği, Sevgili Peygamberimizden iki hadisle açıklamaya çalışalım.
Kays İbn-ü Sa’d anlatıyor:
– Önünden bir cenaze geçtiğinde Allah’ın Resulü ayağa kalkıtı. Sahabiler tarafından o, bir Yahudi ölüsüydü, Ya Resûlellah!Denilerek (hatırlatma yapılınca) Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
– O da bir can taşımıyor muydu? (Buharî Cenaiz 50)
(Bu sebeple ayağa kalkılmasında bir sakınca yoktur.)
Allah’ı Yüceltmek İçin Ayağa Kalkıyorsunuz
Abdullah İbn-ü Ömer’den… (R) Şöyle anlatıyor:
Bir sahâbî Allah’ın Resûlü’ne (S.) sordu:
– Ya Resûlellah! Bazen yanımızdan kâfirlerin cenazeleri geçiyor. Onların cenazeleri için ayağa kalkalım mı? Şöyle buyurdu:
– Evet, kâfirlerin cenazeleri için de kalkınız. Çünkü siz onların ölüleri için ayağa kalkmış olmuyorsunuz. Sizcanları alan Allah’ı yüceltmek için ayağa kalkıyorsunuz.(Müsned 2/168)
Aktardığımız iki hadisten anlaşılacağı üzere müslüman olsun gayr-ı Müslim olsun cenaze için ayağa kalkılması Peygamber’imizin emridir. O bir hadîslerinde de şöyle buyurmuştur:
“Yahudi olsun, Hristiyan olsun veya müslüman olsun yanınızdan bir cenaze geçtiği zaman ayağa kalkınız. Zira siz cenaze için ayağa kalkmıyorsunuz. Siz ancak cenazeye eşlik eden melekler için ayağa kalkıyorsunuz.”
Niçin ayağa kalkılması gerektiği hususunda Peygamberimiz tarafından ileri sürülen “Ölüm büyük olaydır.”, “O da bir can taşımıyor muydu?”, “Siz canları alan Allah’ı yüceltmek için ayağa kalkıyorsunuz.”, “Siz ancak cenazeye eşlik eden melekler için ayağa kalkıyorsunuz.” şeklindeki gerekçeler Kıyamet Günü’ne kadar geçerliliğini koruyacak argümanlarımızdır.(Bak. Müsned,4/391; Tefsilat için bak. S.B.M Tecridi Sarih Ter. birinci baskı 4/562-572.)
Olayımızın bir diğer yönü de şudur. Kur’ân’ın açık hükmüne göre hiç bir çocuk ana babasından ve hiç bir ana baba da çocuğundan ötürü sorgulanamaz. (Lokman 33). Bu sebeple kendisi hakkında olumlu-olumsuz bir yargıda bulunmak istemediğimiz A.T.’un annesi de hiçbir şekilde kızından ötürü suçlanamaz. Aleyhine bir tavır konulamaz, nereye gömüleceği hususunda yargıda bulunulamaz. Bu İslam dışı bir tavır olur.
III. Asıl Olan Toprağa Gömülmektir
“Biz sizi topraktan yarattık, toprağa döndüreceğiz ve yeniden topraktan çıkaracağız,”(Tâ Hâ 55) anlamındaki âyet ve benzerlerinden hareketle insanın toprağa gömülmesi asıldır. Bütün yeryüzü torakları ise Allah’ındır. Varlığına inançsız da olsalar insanlar O’nun kullarıdır. Üstelik kabristanın farklılığı kişinin âhiret hayatına da etki etmez. Bu sebeple özellikle zaruret halinde Müslüman gayr-ı Müslim kabristanına gömülebileceği gibi Müslüman olmayan da Müslüman kabristanına gömülebilir. Kabristanın inanca göre belirlenmesi konusunda örfümüz varsa da tam ve kesin bir dinikuralımız yoktur. Ancak aşağıda sunulacak özet bilgilerden işaretler alınabilir:
Tarihi bir vakıa olarak Mekke’deki Cennetül- Mualla kabristanına pek çok Müşrik/Allah’a ortak koşar kişi yanı sıra müminler de gömülmüştür. Medine’deki Cennetül-Bakî’ kabristanı ise Peygamberimiz tarafından kurulmuştur. Ve Müslümanlara tahsis buyurulmuştur.
Şu anda ülkemizdeki bütün Müslüman kabristanlarına İslâm’ın inkârcısı olduğu toplumumuz tarafından bilinen kültür Müslümanı kâfirler de gömülmektedir.
Eğer doğruysa “Burası ermeni mezarlığı değildir” şeklindeki söylem, olayımızda ki söyleniliş amacına bakılarak kınanabilirse de aslında bir doğruyu da yansıtmaktadır. Kişiyi inancına bağlı kabristana defnetmek ona saygımız gereğidir. Ermeni vatandaşlarımız dâhil hiç bir din mensubu doğal şartlar içinde bir başka dinin kabristanına gömülmek istemez. İstememiştir de. Ülkemizde ermeni mezarlıkları olduğunu hatırlayabiliriz.
V. Kutuplaştırma ile Suçlarken Kutuplaştırmak
Dış ve iç kaynaklı sayısız provokasyonlara rağmen birliğimizi koruyabildiysek ve hâlen koruyabiliyorsak, bu İslâm’ın bereketidir. Yukarıda verilen bilgiler gelenek olarak da olsa milletimizin varlığına kodlanmıştır. Bunun bir tezahürü olarak mezkür saldırı başta yöneticilerimiz olmak üzere şiddetle takbih edilmiştir. Ancak bazı siyasilerimizin bu olayı ranta dönüştürmek istercesine istismar etmesi, kutuplaştırma ile suçlarken kutuplaştırması dikkatlerimizden kaçmamıştır. Biz onları da kınıyoruz.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…