Hümeze sûresi şöylece devam ediyor:
“İnsanlarının onurları ile oynayanların her biri sömürerek edindikleri malı sayar durur ve malının kendisini ebedî kılacağını zanneder.” (Hümeze 104/2,3)
Ayetin yerdiği tipler, kazanırken helâl mi haram mı ayırımını yapmayan, insanların aleyhine olur mu olmaz mı, düşünmeyen tiplerdir.
Günümüzde olduğu gibi, sahip olduğu zenginlik yedi göbek geleceğine yetebilecekken hala ihtirasla saldıran ve toplumun genelinin çıkarlarını önemsemeyen insanları günümüzde de görüyorsunuz.
Bunlar öylesine mal düşkünüdürler ki malları kendilerini ebedileştirecek sanırlar. Yaşadığımız dünyamızın cahiliyeti, Kur’ân’ın indirilmeye başlandığı cahiliyeden çok daha karanlıktır. Çünkü yaşadığımız dünyada 30 kadar büyük zengin 4/dört milyar insanın sahip olduğu servete sahip.
Zalim Düzen
Böyle zalim bir düzen olabilir mi? İşte borca dayalı para sistemi ve siyaseti ile Ülkemiz dahil bütün dünyayı sömürenler böylesi aşağılık tiplerdir. Gözleri doymuyor. Zannediyorlar ki kazanımları kendilerini ebedileştirecek, oysaki insan ömrü belirli.
Bugüne kadar bu gibi sûreler ve ayetler açıklanırken çok önemli bir eksiklik yapıyor idik. Ben size şimdi ilave bir açıklama yapmasam siz her para kazanan, ya da bir ölçüde biriktiren insanları mahkûm edebilirsiniz.
Mallar Ebedileştirmez Ama…
Rabbimiz tarafından denemeye uğratıldığı için insanın doğasına mal sevgisi konulmuştur. Yeryüzünde denemeye uğratıldığımız alanların başında mal ve de çocuklarımız gelmektedir. Eğer bu malları İslâm’ın koyduğu ölçülere göre kazanırsak, mallar ebedileştirmez ama ebedi hayatımızın mutluluğunu sağlayabilir. Mallarla ilgili İslâmî ölçüleri şöylece özetleyebiliriz:
Mallarla İlgili Ölçülerimiz
İslâm’a göre malların maliki Allah’tır. Biz ancak onun koyduğu ölçülere göre kazanabiliriz.
Her insan kendi nefsi için, çocukları için ve yaşadığı toplumun acizleri, dulları, yetimleri için kazanmaya mecburdur.
Kazandım, bana yetiyor, diyemezsiniz. Toplum için de kazanacaksınız. Ama nefsiniz ve toplumunuz için kazanırken toplum üyelerinin aleyhine kazanmayacaksınız. Yani faiz, rüşvet, hırsızlık, içki, fuhuş işletmeciliği, emeği ve işi sömürü, kamu malları ve imkânlarını tekele akıtma gibi haramlara başvurulmayacak.
Yeterinden fazlası doğrudan veya dolaylı olarak yeniden yatırıma yöneltilecek. Allah’ın bize deneme olarak verdiği mallardan zekât vererek, akrabamızdan aciz olanlara nafaka ödeyerek ve Rabbimizin rızasını kazanabilmek için değişik vesilelerle vererek bölüşme yoluna gidilecek.
Eğer böyle yapılırsa, mallar kazanılmalıdır. Sık sık söylüyoruz, Müslümanın bir fabrikası varsa bir tane daha kursun. Çünkü 50 kişi çalıştıracağınız yerde 100 kişi çalışsın. Allah’ın rızasını daha bir kazanırsınız. Örneğin 10 tane adama zekât verebiliriz ama 200 tane adama nafakasını sağlayabileceği iş imkânları hazırlamamız daha büyük bir hayırdır. Çünkü zekât vermenin amacı insanların zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri şartları oluşturmaktır.
Eğer bu şartlar kişinin çalışması yolu ile oluşturuluyorsa yardıma ihtiyaç yoktur. O zaman insanlar daha kalıcı eserlere yönelirler.
Bugün ülkemizde sayısız vakıf eserleri var. Bunlar geçmişte yaşayan insanlarımızın, Rabbimizin rızasını kazanmak için bize kadar intikal etmiş ürünleridir.
Demek ki öyle cahil insanların, inkârcı tiplerin ve de zayıf imanlıların zannettiği gibi mal bizi ebedileştirmez, mutlu da etmez. Ama malları Müslümanca yani ölçülerimize bağlı kalarak kazanırsak ve bölüşebilirsek mallar bizi ebedileştirmez ama ebedi mutluluğumuzu sağlayabilir. Aslında biz zaten ebediyiz, ister cehennemlik olalım ister cennetlik olalım. Mallar Cennete de Cehenneme de yol olabilir.
Ali Rıza DEMİRCAN
Devam edecek
Etiketler: İnsan onuru, Malları sömürme, Zalimler, Devrim ateşi, Cehennem