Oruç kâfirlere meydan okumaktır

Biz müminler oruç tutarak şunu ifade ederiz: “Biz yememizi, içmemizi ve ürememizi dahi Rabbimizin bize tayin ettiği sınırlar içerisinde gerçekleştiririz. Biz en temel ihtiyaçlarımızdan olan bu şeyleri Rabbimizin emrettiği şekilde yapıyorsak yani ye dediği zamanlar yiyor yeme dediği zamanlar yemiyorsak, hayatımızın diğer alanlarında da pekâlâ Rabbimizin emirleri ile hareket ederiz.”

Günlükve oruçanlamlarına gelen روزه (rûze) kelimesi Türkçemizde kullandığımız oruçkelimesinin menşeidir. Bu kelime zaman içinde rûze→urûze→uruç→oruç şeklinde değişime uğramıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de oruç kelimesi savmve sıyâmşeklinde zikredilmektedir. Savmkonuşmayarak tutulan bir çeşit oruç iken (Meryem, 26), sıyâmyeme-içme ve cinsî münasebetten uzak durularak yerine getirilen bir ibadetin adıdır Kur’ân’da (Bakara, 183, 187 [2], 196 [2]; Nisâ, 92; Mâide, 89, 95; Mücâdele, 4).

Müminler Ramazan ayı boyunca fecr-i sâdık’ın doğuşu yani tan yerinin ağarmasından geceye yani güneşin batışına kadar yeme-içme ve cinsî münasebetten uzak dururlar (Bakara, 187). Oruç sanıldığı gibi fakirlerin hallerini anlamak için yapılan bir ibadet değildir.Ne Kur’ân-ı Kerîm ne Hadîs-i Şerîf’ler orucun böyle bir amacından bahsederler. Günlük olarak yediğimiz ortalama iki öğün yemek oruçta da vardır. Bunlar kahvaltı ve akşam yemeğine tekabül eden sahur ve iftar yemeğidir. Özellikle kışın tutulan oruçlar, öğlen yemeği yemeyen ve sıvı şeyler almayanlarınkiyle hemen hemen aynıdır. Ayrıca fakirler en kötü durumda dahi gün içinde su içip cinsî münasebette bulunabilirler.

Tüm bunlar orucun fakirlerin halini anlamakla pek alakalı olmadığını gösteren şeylerdir. O zaman oruç nedir? Kur’ân orucun ittikâiçin tutulduğunu açıkça ifade etmektedir (Bakara, 183). Yani mümin oruç tutarak takvâya ulaşır. Takvâ da en sade tarifiyle Rabbimizin emirlerini yapmak nehiylerinden ictinab etmektir. Rasûl-i Ekrem de orucun İslâm’ı yaşamanın bir vâsıtası olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Kim yalan söylemeyi ve yalanla bir şey yapmayı terk etmezse, Allah’ın bir kişinin yeme-içmeyi terk etmesine ihtiyacı yoktur.”(Buhârî, Savm, 8) Bu hadis, oruç tutmak ile Allah’a verdiğimiz sözleri tutmak arasında büyük bir bağ olduğunu da açıkça göstermektedir.

Biz müminler oruç tutarak şunu ifade ederiz: “Biz yememizi, içmemizi ve ürememizi dahi Rabbimizin bize tayin ettiği sınırlar içerisinde gerçekleştiririz. Biz en temel ihtiyaçlarımızdan olan bu şeyleri Rabbimizin emrettiği şekilde yapıyorsak yani ye dediği zamanlar yiyor yeme dediği zamanlar yemiyorsak, hayatımızın diğer alanlarında da pekâlâ Rabbimizin emirleri ile hareket ederiz.”

Bu irade şüphesiz tüm kâfirlere meydan okumak ve kalplerine korku salmanın da bir ifadesidir aynı zamanda. Orucun bir aya sabitlenmesi ise müminlerin topyekûn kâfirlerin karşısında durmasını mümkün kılar. Ekonomiyi “Sonsuz olan insan ihtiyaçlarının, var olan kıt kaynaklarla karşılanmasını inceleyen sosyal bilimdir”şeklinde tarif eden Adam Smithve Lionel Robbinsgibilere “Rızkımızı Rabbimiz üzerine almıştır ve O’nun taksimi ile bizlere rızkımız ulaşır. Biz de O’nun iradesi doğrultusunda bu rızkı elde etmeye çalışırız. Öyle bizim sınırsız ihtiyaçlarımız yoktur. Yemek içmek zevklenmek için dünyada değilizdir. Rabbimizin imtihanı için buraya gelmişizdir ve bizlere kötüyü emreden nefsimizi Rabbimizin buyruklarıyla dizginleriz. Sizin insanların başına açtığınız fütursuzca tüketimin ne öznesi ne nesnesi olacağız!”şeklindeki bir cevaptır oruç.

Bizler İslâm olmakla insanlığımızı kazanır ve hayvanlardan ayrılırız. İslâm’ın yememize müsaade ettiği zamanlarda müsaade ettiği şeyleri yer-içeriz. Yine bizler dinimizin bize müsaade ettiği kişilerle müsaade ettiği zamanlarda cinsî münasebette bulunuruz. Yani bizler hayvanlar gibi değilizdir. Rabbimizin buyruklarını işitir ve itaat ederiz. Rabbimizin hududunu tanımayan kâfirler bu bakımdan Kur’ân’da hayvanlara benzetilmiştir: “Kâfirler, hayvanların yediği gibi yerler…”(Muhammed, 12)

Kur’ân’ın oruç yasaklarını zikrederken hudûdullah(Allah’ın hudutları/sınırları) kelimesini kullanması (Bakara, 187) Rabbimizin yeme-içme ve üreme konusunda dahi mümine sınır çizdiğini açıkça ifade etmektedir.

Velhasıl-ı kelâm, oruç müminin dininin başladığı yerdir. En temel ihtiyaçlarını O’nun buyrukları doğrultusunda gidermiş olmakla, hayatın tüm alanlarında Rabbinin buyruklarını dinleyeceğini ispat eder mümin. Rabbine, kendisine, müminlere, kâfirlere, tüm insanlara…

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

6 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

7 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

11 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

11 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

13 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

13 saat ago