Mirat-Haber sitemizde psikiyatrist Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın V. Murad’ın (1840-1904) psikolojik durumuna ilişkin haberine yönelik olarak yorum yaptıktan sonra tarih kitaplarımızda Sultan ‘Deli’ İbrahim (1615–1648) olarak bilinen Osmanlı Hanedanının 18. Padişahının ruhsal rahatsızlığı üzerine köşemizde bir tahlilde bulunmuştuk.
Bu konulara meraklı olan okuyucularımıza bu iki yazıyı okumalarını tavsiye ederiz:
Bugün ise bu iki padişahın dışında sizlere Osmanlı Hanedanına mensup benzer (geçici/kalıcı) aklî rahatsızlıklar yaşamış olduğunu düşündüğüm iki farklı padişahı tanıtmak istiyorum.
Sultan Çelebi Mehmet (1389–1421) ve Geçici Depresyonu
Sultan Yıldırım Beyazid’in altı oğlundan biri olan ve Edirne’de dünyaya gelen Çelebi Mehmet, silah kullanmayı çok iyi bildiği için, 24 savaşa bizzat katılmıştır. Vücudun muhtelif yerlerinde 40 yara aldığı rivayet edilmektedir. Harp oyunları, ok atma ve güreş gibi beden hareketlerine temayülü ve istidadı çoktu. Tahsilini Bursa Sarayı’nda tamamladıktan sonra babası tarafından Amasya sancakbeyliğine tayin edildi.
Ankara savaşında 14-15 yaşında iken komutan olduğu kuvvetlerle birlikte Timur‘a karşı uzun müddet dayandıktan sonra, Osmanlı ordusunun yenileceği açıkça belli olunca yanında bulunan devlet adamlarının zorlamasıyla harp meydanından Amasya’ya geri çekilmiş ve Timuregemenliği altındaki Amasya’da (1403-1413 yılları arasındaki fetret döneminde) Amasya-Tokat-Sivas bölgesi emirliği yapmıştır. Ne var ki bu dönemde kardeşler arasında birden fazla muharebeler olmuş ve nihayetinde 1413 senesinde Çelebi Mehmet,kardeşi Musa Çelebi’yi Vize ve Çamurlu Derbent Savaşı’nda yenerek, tek başına Osmanlı Devleti idaresini eline almış ve 26 yaşında Padişah olmuştur.
Bütün bu çileli yılları yaşamış olanSultan Çelebi Mehmet,1415 yılında Karaman seferine çıktığında Ankara’da bulunurken, aniden teşhisi zor bir hastalığa yakalanır. Yanında hazır bulunan hekimler, onu tedavide etmede aciz kalır. Bunun üzerine, o zaman edebiyat âlemince de Şair Şeyhîmahlası ile tanınan Germiyan Beyi‘nin musâhibi (arkadaşı) meşhur tıp âlimi Hekim Mevlana SinanKütahya’dan Ankara’ya getirtilir.
Şeyhî,Padişahı muayene eder ve rahatsızlığının “ğussa” yani aşırı gam, keder ve tasadan kaynaklanan asabî bir rahatsızlık olduğunu anlar. Melankolik tabiatlı padişahtaki ani depresyonunu, psiko-somatik emarelerden yola çıkarak, teşhis edebilen Şeyhî,psikolojik rahatsızlığının sevinmesine ve ferahlık sağlamasına vesile olabilecek müjdeleyici bir olay ile geçeceğini vaat eder. Bu teşhisiyle aslında, uygulamalı hekimlik yapan ve bilhassa göz hastalıkları dalında mütehassıslığı ile tanınan Şeyhî,ruh hastalıkları alanında da tecrübe sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Şeyhi,padişahın rahatsızlığı ile ilgili bilgileri “Harname” isimli mesnevisinde anlanmaktadır.
Nitekim günlerden beri alınması istenildiği halde bir türlü ele geçirilemeyen ve bundan dolayı da Padişahı fazlasıyla üzen bir kalenin fethi haberi kendisine ulaşması ile Sultan Çelebi Mehmet,bu müjdenin üzerine üzüntülerini unutmaya başlar ve iyileşmesi için uygun bir süreç başlar. Aşırı üzüntüden depresyona giren Sultan Çelebi Mehmet’in psikozu, takriben 2 hafta sonra tamamen kaybolup kısa sürede yeniden eski sıhhatine kavuştuğuna göre, hastalığının kısa psikoz türlerinden birisi olduğu söylenebilir.
Padişahı büsbütün sevindiren hadisenin kahramanı, Anadolu Beylerbeyi olan Bayezid Paşaidi. Çünkü bu paşa, Karamanoğlu Beyliğini ele geçirmişti. Bunun üzerine Padişah ferahlamış ve hatta Karamanoğlu Beyliğinin hükümdarı olan Mehmet Bey’i affetmişti. Konya’yı da kendisine bırakarak sulh yapmıştı. Fetret Devri’nden sonra Anadolu’daki beylikleri tekrar bir araya toplamakta muvaffakiyet gösteren Sultan Mehmed Çelebi, Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu olarak da anılır.
Çelebi Mehmet, 1421 yılında henüz 32-33 yaşlarındayken attan düşerek felce uğrar ve bu sakatlık yüzünden Edirne’de hayatını noktalar. Ölümü, oğlu II. Murad‘ın tahta oturabilmesi için, 41 gün gizli tutulmuştur. Yerine padişah olan II. Murad, babasının cenazesini Bursa’ya getirdi Yeşil Türbeye defnettirdi.
Sultan I. Mustafa (1591–1639) ve Kalıcı Aklî Rahatsızlığı
Osmanlı Sultanlarının on beşincisi olanSultan I. Mustafa,Sultan III. Mehmet’in ikinci oğludur. Zayıf ve dayanıksız bir vücut yapısına sahip olduğu rivayet edilmektedir. Yüzü solgun, küçük ve güzeldi. İri gözlü, sönük bakışlı ve seyrek sakallıydı. Tarihçilerin çoğuna göre, aklî dengesinin yerinde olmadığı noktasındadır. Devletin ileri gelenleri tarafından bu tuhaf hâli bilindiği halde yine de iki kez tahta çıkartılmıştı. Ağabeysi I. Ahmet’in ölümünden sonra 22 Kasım 1617’de İlk kez padişah olduğunda 96 gün, ikincisinde ise 15 ay 22 gün tahtta kalabilmişti.
Rivayetlere göre, I. Mustafa çocukluğundan beri büsbütün budala ve azılı olmayan bir akıl hastasıydı. I. Mustafa’nın cülusu, şuurunun yerinde olmayışı sebebiyle bazı devlet adamları arasında anlaşmazlığa yol açtı. Ancak, onu tahtta görmek isteyenler, hâlinin geçici olduğunu savunmuştu. Uzunçarşılı‘ya göre, “Mustafa akıllı olmaktan çok, kutsal (yani mecnun) olduğu için, saygı görüyordu ve ona, aslında kafesten çok hücre yakışırdı.”
Ağabeysi Sultan I. Ahmet, Osmanlı tahtına oturduğu zaman yaşının küçük olması dolayısıyla çocukları yok idi. Bu sebepten dolayı, biricik kardeşi Mustafahakkında Fatih Kanunnamesi uygulanmayarak, kendisinin hayatta kalması sağlanmıştı. Padişah olduktan sonra evlenen ve oğulları olan Sultan I. Ahmet, 14 yıllık saltanatı süresince, zaman zaman kardeşini öldürmeyi düşünmüş, ancak devlet erkânı, Mustafa‘nın aklî dengesinin yerinde olmadığını ve yönetime zarar veremeyeceğine taahhütte bulunarak, böyle kanlı bir teşebbüsü engelleyebilmişti.
Mustafa‘nın varlığı, I. Ahmet‘e başka taht varisi olmadığı için, ilk zamanlarda gerekliydi. Ancak I. Ahmet‘in tahtta çıktıktan sonra artarda çocukları olmuştu. Böylece Mustafa‘nın hanedan için siyasî önemi giderek azalıyordu. Bununla beraber her an öldürülebilme ihtimali de başlangıç halindeki akıl hastalığını da tetiklemekteydi. Gençliğini daima öldürüleceği korkusu ve endişesi ile geçiren I. Mustafa, tahtta çıktıktan sonra da aklî dengesinde ciddî bir düzelme görülemedi. Saray hekimlerinin tüm ihtimam ve dikkatlerine rağmen normal hayata bir türlü dönemedi.
Divan toplantılarında vezirlerin kavuğunu çıkardığı, yollara altın savurduğu, hatta balıklara altın serperek dualarını kazanmak istediği rivayet olunur. Bu gibi garip, yersiz ve anormal hareketler, devlet erkânı arasında hoşnutsuzluğa sebebiyet verdiği için, ulema ve vezirler, I. Mustafa‘nın tahttan indirilmesine karar verdi. Bundan dolayı I. Mustafa’nın saltanatı uzun sürmemiş ve 3 ay gibi bir süreden sonra kapıkulu ve divan erkânı tarafından II. Osman(Genç Osman: 1604-1622) Padişahlığa getirilmişti.
26 Şubat 1618’den itibaren Topkapı Sarayının bir odasında gözaltında tutulan “Deli Mustafa”, Genç Osman‘ın tahttan indirilip öldürülmesinden sonra, 18 Mayıs 1622’de ikinci kez Osmanlı Sultanı oldu. Genç Osman’ı tahttan indiren yeniçeriler, I. Mustafa‘yı bulup, ilmiye mensuplarına baskı yaparak biate zorladılar.
Rivayetlere göre, isyan çıkaran yeniçerilerden âsi bir grup, I. Mustafa‘nın hücresine tavandan zorla girdi ve onu yine zorla “kafes”ten taht odasına sürükleyerek götürdü. Bu arada karışıklar gün boyu ve ertesi günü de devam etmiş, bazı vezirler de hayatlarını kaybetmişti. Yeniçeri’nin Saray Darbesi ve Genç Osman‘ın tahttan indirilip katledilmesi esnasındaki terörü andıran silahlı karışıklıklar, zaten bozuk olan “Deli Mustafa“nın ruh yapısını tamamen alt üst etmiştir. Sarayın içinde bilinçsizce dolaşan, kapıları vuran ve “Osman, Osman!…”diye ölen yeğeninin arkasından haykıran “Deli Mustafa”,devlet işlerine hiç bakamadığından dolayı, Valide Sultanın yanında darbeci askerlerin ve menfaatperest devlet adamlarının dedikleri oluyordu.
Kemankeş Kara Ali Paşa,Sadaret makamına oturur oturmaz, içinde bulunan ekonomik ve siyasî bunalımının yanında Padişahın otoritesizliğine son verebilmek için, Sultan I. Mustafa‘nın tahttan indirilmesi yönünde faaliyetlere girişir ve bunda da başarılı olur. Yerine müteveffa I. Ahmet’in ikinci oğlu 4. Murat‘ı tahtta çıkarmak gayesiyle Sultan 1. Mustafa,10 Eylül 1623’de tahttan indirilir ve ölümüne kadar Topkapı Sarayı’ndaki dairesinde yaşamaya mahkûm edilir. Aklî rahatsızlığından bir türlü kurtulamayan ve geride hiçbir çocuk bırakmayan 1. Mustafa,1639 yılında vefat eder Sultan Ahmet türbesine defnedilir.
Velhâsıl-ı Kelâm
Bir büyük devleti yönetmenin zorluğu bir yana Osmanlı’da siyaset arenasında sürekli olarak bitmez bilmeyen taht kavgalarının ve haricî/dâhilî kaynaklı karışıklıkların/müdahalelerin varlığı, şehzadelerin ve(ya) Sultanların psikolojik sağlıklarını hiç etkilememiş olduğunu kim söyleyebilir? İşte mizacı gereği veya girift olayların vahametinin derecesine göre yeterince ruhî/iradî mukavemet gücünü ve basiretini gösteremeyen kimi padişahlar/şehzadeler de bazen geçici, bazen de kalıcı olarak bunun psikolojik/aklî/ruhî zararını görmüş ve yaşamıştır.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi