Ramazan ayının farklı bir ay olduğunu, bu mübarek ayın maneviyatının her dönemde farklı yaşanabileceğinin mükemmel bir örneğidir diş kirası.
Diş kirası geleneği bile, Osmanlı Devletinin Kur’an ve sünneti referans alarak büyük bir medeniyet kurduğunun göstergesidir.
Osmanlı devleti zamanında yaşadığımızı bir düşünelim. (Hani bu arada bir zaman makinası olsa da o döneme gidebilsek) Ramazan ayındasınız ve iftar vaktine az bir zaman kalmış. Herhangi bir konağın ya da evin önünden geçerken, kapıların arkasına kadar açık olduğunu görüyorsunuz ve içeriye giriyorsunuz. Ev sahibi sizi güler yüzle karşılıyor ve sofrasına oturtuyor. İftar vaktine az bir zaman kala öyle bir acıktınız ve susadınız ki… Yani iftar ettiğinizde dişleriniz, tatlısı ve tuzlusuyla fazlasıyla mesai harcayacak.
Akşam ezanları okunuyor ve siz girdiğiniz o evde mükemmel bir iftar yapıyorsunuz. Ev sahibi “ben sizi tanımıyorum kardeşim!” deyip suratını falan da ekşitmiyor. Tam tersi sizi, Allah’ın bir misafiri olarak görüyor ve daha fazla ihtimam gösteriyor size… Ramazan ayının güzellikleri ve bereketinin mimiklere yansıdığı o güzel atmosferi bir rüya(!) gibi yaşıyorsunuz.
İftardan sonra tatlılar yeniliyor, kahveler içiliyor ve cemaatle Akşam namazı kılınıyor. Artık teravih namazının yaklaşmasıyla, sizin de o evde iftar misafirliğiniz nihayetlenecek ama o da ne? Ev sahibi, elinde küçük keselere koyduğu altın ya da akçeleri “ Diş Kirası” adı altında, iftara gelen misafirlerine ikram ediyor. Keseden, ev sahibinin ekonomik durumuna göre bazen değerli bir tespih, bazen başka bir değerli hediye de çıkabiliyor.
Hediyeyi hem veren hem de alan için mükemmel bir duygu… Büyük bir nezaket ve incelik…
Yani ev sahibi bu davranışıyla, “Benim misafirim olarak sevap kazanmama vesile oldunuz ve dişlerinizi benim için yordunuz” diyerek, size diş kirası adı altında bir ikram da daha bulunurken, kendisi de manevi kazanımlarına böylece devam ediyordu.
Emin olun hayal ya da kurgu değil bunlar! Bir döneme damgasını vurmuş, sıra dışı olaylar ve bunu bizim dedelerimiz yapmış.
Gerek diş kirası olsun, gerek sadaka taşları olsun bu güzel gelenekler, Osmanlı’nın ince düşüncesinin tezahürüdür.
Düşündüm de; toplumda ki yardımlaşma ve dayanışmanın nezaket diline dönüşümü olarak görülebilecek “Diş Kirası” geleneğini, bugün uygulamaya kalksak, olur mu acaba?
Siz de benim gibi düşünüyor ve olmaz diyorsunuz zannediyorum…
“Neden olmaz ya da olamaz” sorusuna cevap bulmak için gelin hep birlikte biraz düşünelim…
Düşünüyoruz değil mi? Birkaç sebep geliyor aklınıza herhalde… İşte bulduğumuz o sebepler, koskoca Osmanlı Devletini yıkan sebepler sevgili Mirat Haber takipçileri…
Siz öyle siyasi çıkar için “Osmanlı bir kilo şeker bile üretemiyordu” yalanını atan siyasetçilere itibar etmeyiniz lütfen. Onların tek hedefi, geçmişi kötüleyerek, kendilerine pirim sağlayacakları düşüncesine sahip olmaları. Yoksa Osmanlı Devleti gibi bir devlet, yeryüzünde kurulmadı…
Diş kirası, sadaka taşları, yabani hayvanların korunması ve doyurulması için vakıflar kurulması vb. şeyleri günümüzde uygulamayı tahayyül bile edemiyorsak, ecdadımızı kötülemenin bir anlamı ve gereği de yoktur.
Herkese hayırlı Ramazanlar
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…