Osmanlı devletinde siyasal ve ekonomik sistem esnafın aşırı zenginleşmesine ve ekonomik olarak işlerini büyütmesine olanak tanımıyordu. Dolayısı ile nesil’den nesil’e mal aktarımı pek mümkün değildi.
Aşırı derecede zengin Osmanlı üst düzey yöneticilerinin maaşı ise ölümü ya da görevden alınması ile müsadere ediliyordu. Yine Osmanlı devleti beylikler döneminde kalma, her bir beyliğe ait ekonomik ve siyasi yapıyı dağıtarak ve yok ederek, mevcut olan ekonomik ve siyasi yapıyı kendi mevcudiyeti içerisinde ortadan kaldırmış ve sindirmiştir.
Osmanlı’da Müslüman halk tarımla uğraşıp çiftçilik yaparken ticaret ise gayrimüslimlere bırakılmıştı. Askeri bir devlet olan Osmanlı savaşlar dolayısı ile Müslüman halkı cepheden cepheye sürerken ve Müslüman halk bu savaşlarda bir bedel ödeyip fakirleşirken bu zor süreçlerde gayrimüslimler her daim zenginleşmiş, birikim yapmış, ekonomik olarak zayıf ve güçsüz düşen halk içerisinde önemli bir konum elde ederek maddi bir güç unsuru olmuşlardı. Yaptıkları ticaretinde bunda önemli bir etkisi vardır.
Coğrafi keşifler ile Hindistan, Amerika gibi ülkeleri yer altı ve yer üstü kaynakları ile birlikte köle ticaretiyle önemli ölçüde sömüren Avrupalı devletler önemli oranda zenginleşme ile ülkelerini yeniden inşa ettiler. Sanayi devriminin de etkisi ile Hindistan’da, Mısır’da, Osmanlı devleti sınırları içerisinde çeşitli yerleri ele geçiren ve önemli imtiyazlar elde eden şirketler, “şirketler imparatorluğu” dönemini başlatmış oluyordu. Bu şirketleri tanımak ve bilmek içinde bulunduğumuz zamanın sosyal, politik, ekonomik, kültürel kodlarını yani içinde bulunduğumuz sistemi bilmek adına çok önemlidir.
Osmanlı devletinde çeşitli sebeplerden ötürü kurumsallaşmış, ekonomik olarak büyümüş ve yurt dışı pazarlara açılmış ve markalaşmış şirketlere bu dönemde rastlamak pek de mümkün gözükmemektedir. Osmanlı devletinin yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte devlet eli ile kurulan kit’lerle kurumsallaşma ve markalaşma çabaları başlamış eş zamanlı olarak da devlet desteği ile yerli özel sektör oluşturulmaya ve canlandırılmaya başlanmıştır. Bu değişen siyasi ve ekonomik modelin katkısı ile olan bir canlanmadır. Lakin Türkiye Cumhuriyetini’ de Osmanlı’nın bir devamı olarak ele aldığımız için bu zaman zarfında 1950’lere kadar küresel rekabet koşullarında pazardaki mevcudiyetimiz yok denecek kadar azdır( arada ikinci cihan harbi de vardır.
Bu tarihsel süreç içerisinde bazı örnekler vermek gerekirse Selanik’in kaybedilmesiyle birlikte İspanya’ya yerleşen Musevi kökenli Osmanlı vatandaşı İzak Karasu’nun İspanya’da meşhur ( Türk ) Yoğurdu üretimi ve ticaretine başlaması ve yoğurdu bilmeyen İspanyollara ( Türk ) yoğurdu öğretmesi ve bunu sağlık için eczanelerde dahi satması ve markalaşması süreci ve bir gıda devi Danone’nin doğuşu ile küresel pazarda yer edinmesini, ikinci örnek olarak Türk tütününü ithal edip Amerika’da markalaşan ve bir tütün imparatorluğu kuran Moris Şinasi’yi ( Şinasi Kardeşleri ) bir başka örnekte ise Türkiye’de yetişmediği halde adı Türk kahvesi olan Batı’ya bizden geçen kahvenin serüvenin de şu an dünya markası kahve markalarının, kahve kültürü ile oluşan konseptlerin Avrupa menşeli olması ve Starbucks gibi markaların çıkması şüphesiz bizler için kurumsallaşma, markalaşma, pazarlama açısından ve kadar zayıf olduğumuzun göstergesidir.
Keza Maraş dondurması gibi lezzet varken Algida gibi global markaların çıkması yine kurumsallaşma, markalaşma, pazarlama, satış, reklam vb konularda ne kadar yetersiz olduğumuzu ortaya koymaktadır. Verilen örneklerde global markalar yaratmak aslında bizler için hiç de uzak değil iken bu konularda değer yaratamamak üzerine düşünmemiz ve düşüncelerle paralel politikalar üretmemiz gerekir. Yatırımcılarımızın eylemlerde bulunması gerekir. Zira Osmanlı devletinden kalan 3 kıtada önemli bir pazar o kadar çok ortak kod var iken bizler için hala uzak değildir.
Avrupalılar emperyalist bir gelenekle 200 yıl öncesinden eğitim alanında bile kolejler, özel okullar ile kurumsallaşırken bizim bu kadar pasif kalmamız düşündürücüdür. Hâlbuki Türk mutfağı et ve sebze yemekleri ile şerbetleri ile baklavası ile kebabı ile sucuğu ile dondurması ile başlı başına bir hazine iken bizim markalaşma, kurumsallaşma ve pazarlama süreçlerinde bu kadar etkisiz oluşumuz geçen yıllar açısından çok önemli bir kayıptır. Bu süreçleri müzik için, sanat için, tekstil için de söyleyebiliriz.
Bankaları ile Petrol, Enerji şirketleri ile Gıda Şirketleri ile Fast Food şirketleri ile Ulaşım, Taşımacılık şirketleri ile Tütün, İçecek, Tekstil vb şirketleri ile birçok alanda kurumsallaşan Avrupalı şirketler bu atılım ile dünya pazarını ele geçirmişlerdir. Ve ülkelerin sömürgeleşmesi bu şirketler aracılığı ile gerçekleşmiştir.
Örnek vermek gerekirse tarihimizde önemli bir yeri olan tekstil’e rağmen hala dünya çapında global bir tekstil firmasına sahip olmayışımız ne kadar büyük bir eksikliktir Türk ekonomisi için. Katma değerli ürünler üretmek aynı zamanda devletlerin vizyonları’nın önemli bir parçasıdırlar. Bir başka örnekte dünya çapında bir Türk Mutfağı egemenliği eminim birçok fırsata da kapı açacaktır.
Bu noktada Simit Sarayı yakın dönem tarihimiz için önemli bir gurur vesilesidir. Devletimizin bu noktalarda markalara gereken desteği vermesi son derece önemlidir. Microsoft ile Amerika Yandex ile Rusya Alibaba ile Çin’in olduğu global yarışta Türk markalarına devlet olarak vereceğimiz destek son derece önemli ve hayatidir. Bu arena’da devlet desteği ve himayesi sembolik dahi olsa olmadan barınmak son derece güçtür.
İçinde bulunduğumuz zaman için markalaşma ve kurumsallaşma süreçlerinde web ekosistemini önemli mecralardan biri olarak büyük bir fırsat olarak görüyor ve global de büyük Türk web markalarının çıkacağına dair inanç taşıyorum. Web ekosistemi için içinde bulunduğumuz zamanı çok iyi değerlendirmeliyiz. Yatırımcılarımız bu treni kaçırmamalı ve göz ardı etmemelidirler. Çünkü web hala büyük sürprizlerle dolu ve hala emekleme evresinde.
Girişimcilerimizi ve yatırımcılarımızı web ekosisteminde ki büyük resmi görme noktasında global’e açılma ve markalaşma süreçlerinde büyük bir başarı beklediğine dair inancımı paylaşıyorum.
Sizlere bu noktada yerli bir internet girişiminden de kısaca bahsetmek isterim. Addvio.net video cv, video referans, prompter, online görüşme, online mülakat, videolu şirket rehberi vb özellikleri olan yeni nesil bir insan kaynakları sitesidir.
Hükümetimizin markalaşma, kurumsallaşma ve global’e açılma noktasında geçmiş zamanda özel sektör için büyük ölçüde kaçırdığımız treni ve pazarı web ve yeni teknolojiler piyasası için oluşturulan politikalar ve teşviklerle kısa zamanda yakalamasını temenni eder endüstri 4.0 için yapacağımız hazırlığın yakın bir zamanda markalarımıza ve ekonomimize yapacağı geri dönüşlerin çok da uzun sürmeyeceğini ifade etmek isterim.
Bitirmeden bir ilave daha yapalım:
Dünyanın neresinde olunursa olunsun yoluna güç yetiren örneğin 15 yaşındaki Müslüman da hac yapmakla yükümlüdür. Yani her Müslüman hac ile evrenselleşebilmektedir. Böyle iken Müslümanların dünya ölçeğinde markalar üretememesi İslâmî bilgi ve bilinç yoksunluğunun ifadesidir.
Batıl inançlıların yaptığını Hak bağlıları niye yapamasın?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi