EDİTÖRDEN

Osmanlıların Dünyaya Katkıları 2: Veri Yönetimi

Osmanlı Devlet-i Alisini anlamakta en çok zorlandığımız nokta bugün 40’a yakın ülkeye düşen topraklarda sayısız halk, din, mezhep, iktidar arzusu, düşmanlık, ekonomik çatışmaya karşın yüzyıllarca bu bölgelerde sömürge imparatorluğu ve talan olmaksızın hangi tekniklerle huzur ve refah oluşturabilmiş olduğudur

Seslendiren: Şaban Doğan

Prof. Dr. Kutluk Özgüven

Kuşkusuz Osmanlı devleti dünyadaki ilk büyük imparatorluk değildir. Daha önce İran Ahamenid ve Sasani devletleri, Batı ve Doğu Roma, Çin sülaleleri, Eski Mısır sülaleleri, Avrasyalıların Hun, Göktürk, Moğol gibi imparatorlukları sayılabilir. Ama bunlar arasında Osmanlı devleti diğerlerinden çok daha ileri gittiği bir konu kendi devletini diğerlerinden çok daha uzun, çok daha farklı halk, çok daha fazla din olacak şekilde yönetmesini sağlamıştır.

Bu da Osmanlıların devlet bilgilerini, verilerini insan aklına sığmayacak kadar hızlı işleyip hesaplayabilme yeteneğidir. Telgrafın telefonun olmadığı bir çağda başkent ile vilayetlerin arasında haftalarca sürecek mesafelerin bulunmasına karşın en kritik bilgileri, bir vatandaşın evindeki tavukların sayısına kadar anında bulabilmesi Osmanlının hasımları karşısında onun bu yöntemlerini taklit etmelerine değin büyük rekabet avantajı sağlamıştır.

Osmanlılar bugün veri yönetimi dediğimiz alanda bütün bölgelerini örgütlemiş ve bilgilerin yalan yanlış gelmemesi için önlemler almıştır. Bu önlemlerin başında veri tutarsızlığına karşı ağır cezalardır. Şeri defterlerden, Osmanlı resmi kayıtlarından tek bir sayfanın koparılmasının yani bilginin yok edilmesinin cezası ölümdü. Kayıtlar devlet yani insanlıkla ilgili olduğundan bireysel insan hayatından daha üstte tutulmuştur. Bu veriler dikkatle saklanmış, toplamaları tekrar tekrar denetlenmiş, bir istismar kaçırma olup olmadığı yüzyıllarca kontrol edilmiştir.

Bu ekonomik demografik ayrıntılı verilerin sonucunda Osmanlı devleti imar işlerinde, paranın değerini belirleme işlerinde, askeri sanayi ve operasyonlarda ne kadar harcayabileceğini, bir bölgeden bir dönemde ne kadar vergi toplayabileceğini kesin olarak saptayabiliyor, buna göre gerekirse çok cephede savaşa girebiliyordu. Günümüzde bile, artık imparatorluklar değil küçük ulus devletler olmasına karşın hala bu derece net ve emin adımların atılması mümkün değil. Bu nedenle Osmanlı’da ekonomiden sorumlu bakana veri kayıtlarının başkanı anlamında Reis-ül-Küttap denmekteydi.

Savaşa çıkılacağı zaman maliyetlerin ne olacağı tam olarak hesaplanabildiği gibi bunun acil finansmanının nasıl olacağı da biliniyordu. Hesaplamalar en uç noktalardaki memurlardan Osmanlı idari sistemi içinde yükselerek toplanırken, bunların sağlamaları ve sosyal durumla karşılaştırılmaları da yapılmaktaydı. Örneğin bir bölgede gelir artışı hemen farklı açılardan inceleme için bir sebep oluşturuyordu. Devlet verileri ulak gibi elden geleneksel yöntemlerle olduğu gibi acil durumlarda güvercinler, semaforlar gibi telgraf öncesi yollarla da eriştirilebiliyordu. Bilgiler Siyakat ve onun özel formları gibi sadece belirli kesimin anlayacağı kodlamalarla bazen şifreli olarak tutulmaktaydı.

Verilere ve kayıtlara olan bu hassasiyet, Osmanlı devletinin bütünüyle devraldığı Roma devletinde de kısmen görülse bile Osmanlıların titizlikleri, bunun çok ötesine gitmiştir. Osman Bey ve Kanuni dahil ilk 10 büyük padişahtan sonra gelenlerin çoğunun adını bile bilmememize rağmen kurdukları sistem yöneticiden bağımsız olarak yürüyen sıkı bir bürokratik düzen oluşturmuş ve bu dört asır daha işlerin sorunsuz ilerlemesini sağlamıştır.

Yeni oluşan Avrupa devletleri de, Rusya ve ardından gelen Stalin bürokrasisi de Osmanlı ilmiye sınıfına dayalı bu veri yönetim ve kayıt nizamının bir taklidi olmuştur. Osmanlı, ancak bu hassas bilgi koruma ve işleme sayesinde Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, İran Azerbaycanı, Irak, Türkiye, Güney Rusya, Güney Ukrayna, Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Emirlikler, Yemen, Kıbrıs, Mısır, Libya, Sudan, Eritre, Cibuti, Cezayir, Tunus, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Kuzey Makedonya, Kosova, Karadağ, Sırbistan, Bosna Hersek, Moldova, Macaristan, Slovakya, Hırvatistan gibi bugün yaklaşık 40 ülkede hüküm sürebildi.

Bugün bunlar bir ülkeye altın tepside verilse yönetmesi, çıkacak iş savaşları bastırması mümkün olmazdı.

Prof. Dr. Kutluk Özgüven

Recent Posts

  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

48 dakika ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

4 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

5 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

6 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

7 saat ago
  • Makale

Bünyamin’in Alıkonma Süreci ve Su Kabı Meselesi-2

Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…

7 saat ago