Türkiye’de temel sorunlardan bir tanesi insanlarımızın eğitimini almış olduğu alanlarda topluma hizmet edecek istihdam sahasının oluşturulamayışıdır. Kuşkusuz bunun makroekonomik planlarla direkt ilişkisi vardır. Sorunları çözmede mevcut bakış açımızı yeniden gözden geçirmemiz, farklı bakış açıları ile sorunlara karşı çıkış yolu aramak gerekiyor.
Israrla denenmiş olan yöntemlerin küçük dokunuşlarla farklı bir sonuç oluşturacak umudunu oluşturarak topluma anlatılması, çok da iyi niyetle bakılacak bir yaklaşım değildir.
Yönetime talip olanlar, STK’lar üzerinden toplumu büyük bir aile olarak düşünmek zorundadır. Herkes nasıl kendi ailesinin ihtiyaçlarını karşılamada hassasiyet gösteriyorsa, çalışıp kazandığını ailesinin refahı için harcıyorsa, toplumun refahını oluşturacak olan genel yapının da buna hizmet etmesi gerekir.
Peki, biz nasıl bir sorunla karşı karşıyayız?
Söze gelince kimse mangalda kül bırakmıyor. Konuşulan şeyler hep olumsuz sonuçlardır. Kamuoyu önüne çıkıp halka şikâyette bulunanlar çözümden çok yanlışları söylüyorlar. Evet, yanlışları fark etmek ilk adım olabilir. Ancak ikinci adımı atmadığınız sürece, bunu fark ettim söylemeniz herhangi bir sonucu değiştirmeyecektir.
En çok şikâyet edilen konulardan bir tanesi eğitim. Eğitimdeki başarısızlığı hükümetin en üst makamı Sayın Cumhurbaşkanı da dile getirdi. Muhalefet eğitimi eleştiriyor iktidar memnun değil, eğitim camiasındaki en alttan en üst kademesine kadar herkes eğitimden şikâyet ediyor.
Acaba sorun sık sık değiştirilen model demi yoksa sistemde mi?
Eğitim sisteminde bir sorun olduğunu kabul edenler de sistemin model sel değişikliğini öneriyor! Yani sistemin temel paradigması içerisine sadık kalacak şekilde öneriyor.
Siyasi partiler eğitimi kendi dünya görüşüne göre şekillendirmeyi hedeflerler. Buda her siyasi partinin yönetime gelmesi, kendi eğitim felsefesi ekseninde yeni düzenlemeler yaparak, eğitim yapboz tahtasına döner. Siyasilerin bu aldığı kararlar, eğitimdeki sistematik kaosu sürdürülmesine neden olur.
Oysa eğitim yerli ve milli anlamında sadece isimle değil tam bağımsız olması gereken bir alan iken otorite ve kabul gören ilim adamlarına açıklamalarının da bu süreçten geçtiğini göz ardı etmememiz gerekir. Yani değişken eğitimin sonucu siyasiler, ilim adamları…
Aynı konuda Bir doktorun birinin ak dediğine biri kara diyebiliyorsa bu sadece kişisel bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir şey değildir. Eğitim ve öğretimde ciddi bir problem var demektir.
Eğitim verilecek olan bilgilerin insan hayatında insanî temel ilkeler ekseninde bireyselci olmaktan öte toplumsalcı bir yaklaşımı vermesi gerekirken, bilginin verilmesi ile yani başka bir ifade ile öğretilmesi ile aynı anlama getirilir hale geldi. Oysa insan eğitimi başka bir şeydir.
Bir insanın varoluş amacını ona kavratmak yaşam süreci içerisinde insanî temel değerleri ona özümsetmek, ahlaki kriterleri toplum için temel kriter olarak kabul etmek, toplumsal ilişkileri hem bireyler hem kurumlar arasında yüceltecek eğitimin kendisidir.
Bu eğitim herkesin kabul edebileceği kriterler ekseninde insan fıtratına uygun bir şekilde verildiği zaman karşımıza kurgulanmış sistemsel sorunları çözmede güçlü kadrolar çıkacaktır. Aksi halde kadrosu erdemli insanların toplumun içerisinde oluşması son derece zordur.Oluşacak olan erdemli bireysel topluluk hareketleri, belli bir kabul ekseninde gelişerek eğitim-öğretim içinde sağlıklı bir öncelik zemini oluşturabilir.Ne ilginçtir ki bütün bu konuda yapılan şikâyetlere rağmen kaynağı ile ilgili adamlar atılmıyor.
Selam ve dua ile…
Yunus EKŞİ