İtalya’da bulunan Müslüman bir hanımefendiden bir soru geldi. Şöyle diyordu bu hanımefendi:
“-Hocam, ben şu an İtalya’da bulunmaktayım. Buradaki Hristiyan arkadaşlarımıza İslam dinimizi nasıl anlatabilirim? Nasıl gösterebilirim? Onları korkutmadan, yanlışa sevk etmeden, en doğru en güzel şekilde nasıl onları dinimize yönlendirebilirim? Sorum budur. İtalya’da kalma surecim yaklaşık 3 aydır. Teşekkür ederim.”
Bu kardeşimizin bu sorusu bana Hollanda’da kaldığım günleri ve papazlarla yaşadığım macerayı hatırlattı. Önce macerayı arz edeceğim. Daha sonra da Avrupa İzlenimlerimi kaleme aldığım kitaptan ilgili bölümleri dikkatlerinize sunacağım.
Avrupa’nın Hollanda’sında kaldığım günlerde beni davet eden dostlara dedim ki:
Sizden bir ricam var. Lütfen beni bu bölgenin Hıristiyan din otoriteleriyle bir görüştürün.
-Ne yapacaksın hocam, dediler.
-Sorularım var, onlara soracağım ve fikir teatisinde bulunmak istiyorum.
-Boş ver hocam, onlardan bir şey çıkmaz, dediler. Ben ısrar ettim. Nihayet, aradılar, ayarladılar. Belirlenen tarihte, yer ve zamanda buluşmak için harekete geçtik. Görüşmeye gitmeden önce dört soru hazırladım. Sorularım şunlardı:
1-Gittikçe ateşten bir küre haline gelmekte olan dünyanın ateşini nasıl söndüreceğiz? Dünyayı, nasıl daha insanca yaşanır bir ülke haline getirebiliriz?
2-İslamiyet ve Müslümanlar hakkındaki düşüncelerinizi rica edebilir miyim?
3-Türkiye’nin Avrupa birliğine girmesini ister misiniz? Neden?
4-Kur’an-i Kerim’in ve son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v) sizlere daveti var. Bu davet sizlere ulaştı mı? Budan haberiniz var mı?
Buluşmak için tesbit edilen yere vardık. Güzel bir mekândı. Karşımızda değişik yerlerde görevli dört papazı bulduk. Güzel karşıladılar. Sohbete başladık. O şahıslardan birinin sözleri adetâ bir itirafın ifadesiydi. Şunları söyledi:
“Biz savaş istemiyoruz, anarşi ve terör istemiyoruz. Bu hususta söz birliği ve iş birliği yapmalıyız. Biz Müslümanları önceleri şeytan görürdük. Okudukça öyle olmadığını anladım. Bize yanlış bilgiler verilmiş. Dünyada din aslında tek olmalıdır. Bizim papazlar yanlış yollara çektiler, İncil’i de erittiler. 400, 500 sene haçlı seferleri düzenledik, onca insan kanı döktük, yanlış yaptık.”
Ben de bu sözlerin sahibine dedim ki: Sizinle İslamiyet arasında fazla mesafe kalmamış. Dünya fani, ömür bitiyor, çabuk olalım, hakkı bulmuş bir insan olarak kabrin öbür tarafına geçelim ki, hesabımız çetin olmasın.
Muhatabım bu sözümü tasdik etti. Kalkıp bir broşür getirdi. Broşürün üstünde şu anlamda bir vecize vardı: “Araştır, incele, ama iyileri al.”
Ben, Kur’an’da bu manayı içeren bir ayetin olduğunu söyledim ve şu ayeti okudum:
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
“Onlar, öyle kimselerdir ki, her sözü dinlerler, ama en güzeline uyarlar. Onlar Allah’ın yol gösterdiği kimselerdir ve akıllı insanlar da onlardır.”[1] Mealindeki ayeti okudum. Muhatabım çok heyecanlandı, kalktı hemen telefonun başına geçti ve Kiliseler Birliği başkanı Eva Vande Pol’u aradı. Bizim geldiğimizi, tatlı bir sohbetin cereyan ettiğini ve kendileriyle de görüşmek istediğimizi bildirdi. Bir müddet sonra Eva hanım da geldi. Dört papaz, bir de kiliseler birliği başkanı hanımla sohbeti derinleştirdik. Meğer kiliseler birliği başkanı Eva hanım, aynı zamanda bir doktormuş. Sorularıma tatmin edici cevaplar alamadım. Ya konuşmaya izinli değildiler ya da sorularımla pek ilgili değildiler. Ancak Eva hanım şöyle bir talepte bulundu:
Bizim İslamiyet hakkında fazla bilgimiz yok, gelip bize anlatmanızı, özellikle de İslam’da kadının yerini anlatmanızı istiyoruz.
İslâm’ın terör ve teröristlere bakışını sordular. İslam’ın terörü kabul etmediğini, İslam’da terörün olmadığını Kur’an’dan ayetlerle ve Peygambermizin ahlakından örneklerle izah ettim. Merakla beni dinlediklerini görünce tebliğ adına söylenmesi gerekenleri söylemek istiyordum.
Sözlerime devam ettim:
Din savaşları çağdaş dünyaya yakışmıyor. Birbirimizi anlamalı ve tanımalıyız. Savaşları durdurmalı, savaşanların arasını bulmalı, anarşi ve terörü dünyamızdan uzaklaştırmalıyız. Kişi bilmediği ve tanımadığı şeyin düşmanıdır. Bizim sizin değerlerinize inandığımız kadar siz de bizi tanısanız ve değerlerimize inansanız, problemlerin yüzde doksanı çözülmüş olacaktır. Mesela biz, Hz. İsa’ya (a.s) ve İncile inanıyoruz. Son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v) ve Kur’an’a inandığımız gibi inanıyoruz. Peygamberler arasında bir fark gözetmiyoruz. Hz. İsa’ya ve bütün peygamberlere (a.s) iman, imanımızın esaslarındandır. Peygamberlerden birine, diyelim Hz. İsa (a.s) ya inanmazsak imanımız Allah katında geçerli olmamaktadır. Peygamberlik mesleğinde Hs. İsa, Hz. Muhammed’in (s.a.v) kardeşidir. Bütün peygamberler kardeştir. Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an hep bir kaynaktan, Allah’tan gelmiştir. Bizim sizin inandıklarınıza inandığımız gibi, siz de bizim inandıklarımıza inansanız, bu sizin için artı bir değer olacak, nur üstüne nur olacaktır. Ve siz böylece hem Hz. İsa’nın (a.s) ve hem de Hz. Muhammed’in (s.a.v) davetine icabet etmiş olacaksınız.
Eva bir cümle ile konuşmamı kesti:
-Hıristiyanlık İsa’ya daha farklı bir rol vermektedir, dedi, ben o rolün ne olduğunu bile bile konuşmama devam ettim:
-Değerli Eva, Allah’tan gelen son kitap Kur’an’ın ve Kur’an’ı bize öğreten son peygamber Hz. Muhammed’in size ve bütün Hıristiyanlara ve de Yahudilere açık bir çağrısı var, müsaadelerinizle arz etmek istiyorum.
-Buyurun, dediler. Kur’an’ın ehl-i kitaba yani Hıristiyan ve Yahudiler çağrısı şu:
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْاْ إِلَى كَلَمَةٍ سَوَاء بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُولُواْ اشْهَدُواْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
“-De ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda aynı olan bir kelimeye gelin! Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Ve Allah’ı bırakıp birbirimizi rabler edinmeyelim. Buna rağmen onlar yine de yüz çevirirlerse artık şahit olun ki biz gerçekten Müslümanlardanız, deyin.”[2]
Bu ayetle kast edilen gerçekleri iki maddede özetleyebiliriz:
1-Hiçbir şeyi Allah’a ortak saymamak,
2-Allah’ın dışında hiçbir merci, kişi veya gücü rab kabul etmemek.[3]
Kur’an böyle diyor. Aslında Tevrat ve İncil de Allah’ın bir olduğunu ve Hz. İsa’nın İsrail oğullarına gönderilmiş bir peygamber olduğunu söylemiştir.[4]
Hem sizin ve bizim iman ettiğimiz Hz. İsa’nın size yönelik bir mesjı ve çağrısı var, hem de bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) yine size yönelik bir mesajı ve çağrısı var. Hz. İsa’ın (a.s) size yönelik mesajını Kur’an bize şöyle bildiriyor:
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
“Hani bir zaman Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! (Ey Hıristiyanlar!) Ben, benden önce gönderilmiş olan Tevrat’ın onaylayıcısı ve benden sonra gelecek Ahmet adındaki Peygamberin de müjdecisi olmak üzere Allah’ın size gönderdiği bir Peygamberiyim.” demişti.[5]
Son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v) size yönelik mesajı ve çağrısı da şu: “Ehl-i Kitaptan İslâmiyet’i kabul edenlere iki ücret vardır. Biri kendi din ve peygamberlerine imanın ücreti, diğeri de Allah’ın gönderdiği son din ve son peygambere imanın ücretidir.”[6]
Değerli Eva hanım ve arkadaşları,
Siz eğer Kur’an’a ve onu getiren son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v) iman ederseniz bizden daha kârlı olacaksınız. Hem kendi dininize ve peygamberinize imanın ücretini, hem de bizim dinimize imanın ücretini alacaksınız.
Eva hanım bu arada söze girdi:
-Bunlar derin konular, başka platformlar gerektirir? diyerek gündemi değiştirmek istedi. Ben tekrar sözü aldım:
-Siz Avrupalıların aklına güvenerek diyorum ki: Eğer siz, Kur’an’ı ve O Kur’an’ı insanlığa getiren Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’i (s.a.v) bir okusanız, onu bir tanıma fırsatını kendinize verseniz inanıyorum ki biz Müslümanlardan daha çok Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e bağlanacak ve daha çok sevecek ve sarılacaksınız.
Benim bu samimi davetlerimle Eva ve arkadaşları adeta köşeye sıkışmışlardı. Tebessüm ettiler. Kısa bir sessizlikten sonra papazlardan biri, sessizliği bozarak enteresan bir söz söyledi. Papazın bu sözü de beni ve bütün Müslümanları köşeye sıkıştıracak çapta ve heybette idi. Hak verdiğim o söz şu idi:
-Arkadaşım, biz güzel olan her şeyi alırız. Sizin hak dininizi ve güzel dediğiniz peygamberinizi kabul ederiz. Fakat, ne yazık ki hak dininizi hakkıyla öğretecek ve temsil edecek, Peygamberiniz Muhammed’in güzel ahlakını yaşama biçimiyle gösterecek Müslümanlar arıyoruz, onları bulamıyoruz!”
İslam aleminin ve Müslümanların bu sözden alacakları çok ders ve ibretler vardı. Adam demek istiyordu ki dininiz güzel, peygamberiniz güzel, kitabınız hak. Sizden ricamız bu güzellere ayna olmanız, o güzellerin güzelliğini güzel ahlakınızla göstermenizdir.
Bu sözlerden sonra söylenecek bir şey kalmamıştı. Onlar hak dini tercihte sıkıntı yaşıyorlardı, Müslümanlar da hak dini talim ve temsilde sınıfta kalmışlardı. Allah ehl-i kitaba İslam’la şereflenmeyi, Müslümanlara da dinlerini hakkıyla takdir edip temsil etmeyi, okuyup yaşamayı, güzellikleriyle bezenmeyi nasip eylesin.
Zaman su gibi akıp gitmiş ve biz görüşmemizin sonuna gelmiştik. Başka platformlarda görüşme temennileriyle müsaade istedik ve ayrıldık.
[1] Zümer, 39/18
[2] Al-i İmran, 3/ 64
[3] bkz. Karaman, Hayrettin, Dinler Arası Diyalog Nedir?, s. 93, Da Yayıncılık, İst. 2005
[4] Bkz.” Şöyle ki: “Dinle ey İsrail! Allahımız Rab bir olan Rabdir. Onu bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün kuvvetinle seveceksin. (Tesniye, 6/4); “Allah dedi: Karşımda başka ilahların olmayacaktır.” (Çıkış, 20/1-3).
[5] Saf, 61/6
[6] Bkz. Buhari, İlim, 31; Müslim, İman, 241; Tirmizî, Nikah, 25
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…
Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…