Ekonomi, içinde en çok safsataları barındıran alandır. Kur, faiz oranları, çeşitli parametreler, grafikler, bol rakamlar gibi sanal ve sadece perdeleme amacı olan ağdalı ağızlarla konuşmaya başlanıldığında kullanılan ekonomik jargonların ağırlığından kaçarız. İşte bu kaçışlar arasında farkına varamayacağımız şekilde bazı gerçekler ustaca gizlenir ve yerine safsatalar yerleştirilir.
Bu safsatalardan en önemlisi parayı devletlerin bastığı yanlış anlayışıdır. Bu, o kadar ustaca gizlenir ki bırakın paranın devletlerce basılmadığını bilmeyi insanlar paranın nasıl üretildiğini bile bilmezler.
Paranın devletçe basıldığını sanmanızı istemelerinin asıl nedeni paranın borca dayalı olarak üretilmesidir. “Issız Adanın Tek Dişi Kalmış Canavarı”. Başlıklı yazımızda anlattığımız bu Borca Dayalı Para Sistemini (BDPS) anlayanlar bunun içinde para üretme yönteminin neden gizlendiğini anlamışlardır.
Evet! Dünyanın her yerinde insanların ilkokuldan başlayarak gerekli gereksiz her şeyle beyinleri doldurulur. Ancak insanlar kendileri için gerekli olan ve sürekli kullandıkları para denilen aracın nasıl üretildiğini bilmezler.
Bunu doğrulayan bir anket Kanada’dan…
Yine ilginç şekilde hepsi parayı devletin bastığını zannediyormuş. Ayrıca paranın büyük oranının (%90) bankalarca havadan “yaratıldığından”* haberleri yokmuş.
Şöyle bir iddia da ortaya atılabilir. Anketi Türkiye için yapalım ve içine ekonomi öğrenimi görmüş olanları da dahil edelim. Çıkacak sonuç pek farklı olmayacaktır. Hatta daha ileri gidip devletin üst düzeyinde görev yapan insanlarında işin fazlaca farkında olmadığı söylenebilir.
İddiayı destekleyen çok sayıda kanıttan birisi zamanın İngiltere Başbakanı David Lloyd George’un hikâyesi.Diğeri ise Malezya’nın efsanevi başbakanı Mahathir’e ait. Malezya’yı içine sokulduğu 1997 krizinden IMF’ye rağmen çıkarmayı başaran efsanevi liderin krize kadar paranın nasıl üretildiğine dair bilgisinin olmadığının itiraf edilmesi anlamlı. Evdeki doktorkitabında bunu açık yüreklilikle ifade ediyor.
İnsanların bu kadar yoğun şekilde hayatının parçası olmuş para gibi bir ölçü aracının nasıl üretildiğinin öğretilmemesi veya öğrenilememesini hele üniversite mezunu insanların bu konuda bilgisizliğini nasıl izah edebilirsiniz? Özellikle bu bilgisizlik dünya çapındaysa…
Süreci açıklayalım. Öncelikle ortalıkta dolaşan parayı çeşitlendirmek gerekiyor. Bunlar; çok azını teşkil eden madeni paralar, kâğıt paralar ve bankalar tarafından “yaratılan” diğer para şeklinde. İlk iki kısımdakiler fiziksel olarak elimizde bulundurduğumuz para. Bu kısım mevcut paranın %10’dan az bir kısmını oluşturuyor. Kalan %90’ın üzerindeki kısmı ise kısmi rezerv (fractional reserve) dediğimiz yöntemle bankalar havadan üretmektedirler.
Önce ceplerimizde fiziksel olarak dolaştırdığımız parayı ele alalım. Cebinizden madeni bir para çıkarın (örneğin 50 kuruş ya da 1 TL). Üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” yazmaktadır. Yani devletin ürettiğini gösteriyor. Bu madeni paralar tüm para içinde çok az bir miktardır.
Gelelim asıl fiziksel meblağa yani kâğıt paralara. Cebinizden rastgele bir kâğıt para çıkarın. Üzerinde “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazmaktadır. Dikkat edin “Türkiye Cumhuriyeti” değil zira “Cumhuriyeti” ifadesi devlete aidiyeti belirtir. Oysa “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.” ortaklarınıdevlet bankaları, özel bankalar ve özel şahsiyetlerin ve kuruluşların oluşturduğu anonim şirkettir. Kâğıt paraları basmada tekel olan tek kuruluş olup yarı özel bir yapıdadır. Eğer ülkelerdeki Merkez Bankalarını devlete ait zannediyorsanız bu anket grubu içindesiniz. Örneğin ABD’deki para basımında tekelleşmiş kuruluş olan FEDözel bankaların kendi aralarında kurduğu bir birliktir.
Diyelim ki devlet 1 milyar TL’lik para basmak istedi. Ne var canım basıversin diyeceksiniz. Hayır! Öyle kolay değil. Koca devlet baba aynı sizin gibi bir konumda. Borç verecek kurum aramaya başlar. Bu amaçla adına hazine bonosu veya devlet tahvili denen kâğıtlar üretir. Ne olarak isimlendirildiğine ve küçük farklara bakmayın. Devlet tahvili denen şey işlevsel olarak faizli borçlanma senedinden başka bir şey değil. Yani bankadan kredi aldığınızda size imzalatılan senedin benzeri..
Sonra o ülkedeki çeşitli düzenlemelere göre Merkez Bankası, diğer bankalar veya dış ülkeler bu cicili bicili kâğıtları belli faiz geliri elde etme karşılığı satın alırlar. Yani devlete bu faiz yüzdesiyle borç verirler. Devlet, borçlanabildiği miktardaki tahviller karşılığında Merkez Bankasından para basmasını talep eder. Merkez Bankası da bu parayı havadan borca dayalı olarak “yaratır”.
Devlet, borçlanma senedindeki 1 milyar tutarındaki paranın fiziksel karşılığını kâğıt para olarak basan Merkez Bankasından alır ve kullanıma sokar. Sistemin en büyük problemi paranın borca dayalı olarak üretilmesidir. Yani bu sistemde borç eşittir paradır (borç=para). Diğer bir deyişle devletin borcunun tamamını ödemesi piyasadan tüm parayı çekmesi demektir ki ekonominin çöküşü anlamına geleceğinden hiçbir devlet bunu yapamaz. Bu durum “ABD borçlarını neden ödeyemez?” başlıklı yazıda rakamlarla açıklanmıştı.
Burada dikkat edilmesi gereken diğer önemli nokta şu: Devlet borçlanma yoluyla Merkez Bankasının ürettiği kâğıt parayı temin etmekte ancak ödenecek faiz miktarı para sistemde hiçbir şekilde üretilmemektedir. “Issız Ada” yazısını anlayan okurlarımız hiç üretilmeyen bu para tutarında servetin insanlardan vergi gibi yollarla çıkacağını ve mutlaka yeni faiz parasının katlanarak basılması gerektiğini anlamışlardır. Sistemi anlamak için ada hikâyesindeki ilk yıl ada halkından çıkan 50 ada lirasını anlamalısınız.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
MİRATHABER.COM – YOUTUBE