Belediyeler halkın hizmeti için tasarlanmış kamusal alanlardır. Bu alanlar mevcut sistemde partilere seçim üzerinden paylaşılır.
Bu paylaşım sonucu, halkı aldatan, ikna edebilen ve 5 yıllığına seçilen partililer tarafından halkın bütününe sözde hizmet etmeye çalışır.
Oysa her siyasi parti kendi partizanlarını kamunun bütün alanlarını, rant alanlarını açar. Belediye Başkanı seçilip de hırsızlıklara katkı sunmayan halkın hakkını yemeyen, maalesef çok azdır. Onlar da adalet, hak, hukuk üzerindeki gösterdiği hassasiyete karşı kendi partilileri tarafından büyük baskı altında tutulurlar.
Devletin güvenliği konusunda tehlike oluşturacak kadar ilişkileri belediye kurumları üzerinden kullananlar, devletin kayyum atamalarına kadar neden olmaktadır. Bu kayyum atamalarının haklılığı ve yanlışlığı ayrı bir tartışma konusudur.
Bölgemizde planlanan büyük oyunun bir parçası halkın üzerindeki baskıyla oluşturulabileceği gibi, terör elebaşısını meclise davet eden Cumhur ittifakının ortağına karşı da bir devlet refleksi olarak da okunabilir.
Bir başka senaryo belki de oyunun bir parçası olarak başlatılan Türkiye Büyük Millet Meclisine terör elebaşının davet edilmesi bir sürecin zemini olarak da okunabilir.
Bu politikalar bir sürecin yumuşak geçişine de zemin olarak okunabilir.
Belediyelerin partilerin rant bahçesi olarak kullanılmasının önüne geçecek ve hangi siyasal iktidar olursa olsun devlet güvenliği ile ilgili bir tehlike oluştuğunda bunun oradaki halkın güvenliği ile açık ilişkisini ortaya koyacak şekilde yeni bir belediye başkanı seçim sistemine geçilmesi gerekir.
Cumhuriyet, halkın kendi iradesi ile kendisini yönetmesidir. 5 yıl iradesini sözde kendilerini temsil eden siyasi partilerin genel başkanlarının iki dudağı arasına teslim etmesi demek değildir. Halkın iradesi cumhuriyet yönetiminde en üst düzeyde yansıtılması gerekir.
Partilerde, partiler yasası gereği zaten bir demokrasinin adaletin olmadığını, genel başkanı avucunun içine alanın bütün partinin politikalarını belirlediğini bütün halkımız bilmektedir.
Bu gerçekler ışığında belediyelerin yönetimlerinin oluşması partilerin elinden alınması ve bölge halkının halk meclislerinin oluşturularak 2 yıllık bir döngü içerisinde yeni bir belediyecilik anlayışı ile halkın içerisinde olduğu gerçek bir yönetim anlayışı ortaya konulmalı.
Burada en büyük halkın kazanımı partilerin rant merkezi olmaktan belediyelerin çıkartılması ve bütçelerinin tamamen bölge halkına harcanmasını sağlamak olacaktır.
Yerel yönetimleri güçlendirmek, halkı aldatan siyasi partilerin belediye başkanlarını güçlendirmek demek değildir.
Halk kurulacak yeni belediye yönetim sistemi içerisinde kendi kendisini yönetebilir. Partilerin egemenliğinden kurtulmuş olan bu kamu kurumu, merkezi yönetimle de hangi siyasi yapı iktidarda olursa olsun karşılarında direkt halk olduğu için çatışmasız bir şekilde uyum içerisinde demokrasinin tam temsiliyet alanı olarak belediyeler halka hizmet edebilir.
Bu önerilerimize en çok itiraz edecek olanlar bugün sözde birbirleriyle kavga eden partilerdir. Onlar birbirleriyle rant için kavga ediyorlar. Bugün hangi belediyeyi Sayıştay masaya yatırsa orada birçok siyasi partilinin hırsızlıkları, yolsuzlukları ahlaksızlıkları açığa çıkacaktır. Çünkü sistem alışmışı kudurmuştan beter hale getiriyor.
Bunun için belediyecilik anlayışında partileri tamamen dışarı bırakacak bölge halk meclislerinin oluşturularak; Türkiye’nin önceliği olacak büyük Türkiye Kalkınma Projesi içerisinde belediyelere halkın el koyması gerekir.
Belediyeler, özerk yönetim gibi Milli Birliği parçalayacak hiçbir adım için zemin olmamalı.
Önerdiğimiz ve geliştirilebileceğini düşündüğümüz partilerden arındırılmış belediye yönetim biçimi çok daha adil çok daha özgürlükçü ve millete ayrım yapmadan en üst düzeyde hizmet edebilecek bir hale getirilebilir.
Yeni belediye yönetim sistemi önerimizi tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
Halkın olduğu yerde, kayyum olmaz.
YUNUS EKŞİ
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-