Mirat Haber’den
Sağlık Bakanımızca Sayın Fahrettin Koca’nın dün açıkladığı rakamlar Türkiye’deki gerçek vaka yani Covid-19 pozitif test sayısının gün itibariyle 28 bin 351 olduğunu gösterdi. Bugüne kadar 7 bine yaklaşan, sadece belirti gösteren hastaların sayısı açıklanıyor ve vaka sayısı belirtilmiyordu. Şimdi vaka sayıları açıklanınca Sonbaharda pandeminin patlama noktasına geldiği ortaya çıktı. Bu artış hızıyla Türkiye dünya liderliğine doğru ilerlemekte. Kuşkusuz 30 bin kendisi başvuran, filyasyonla testi istenenlerin sayısı. Gerçekte olan vaka sayısı bunun çok üzerinde. Bu gidiş, kış sonuna kadar bütün Türkiye’nin hastalığı kapabileceği tehlikesine işaret etmekte. Kuşkusuz bunu sorumluluğunun üstlenilmesi lazım.
Birinci sorumlu biziz, Türk halkıdır. Pandemi bitti sandık. Yazın düğünler, dernekler, plajlar, çılgın partiler, tekne gezileri, alt alta üst üste restoranlar, kahveler, kafeler, siyasi toplantılar, komşu ziyaretleri, kabul günleri, altın günleri, yas evleri, ev ziyaretleri, akraba ziyaretleri, toplu bayramlaşmalarla yapılmaması gereken her şeyi yaptık. Sokaklarda maskemizi takmadık. Polis durdurursa diye burun dışarıda göstermelik taktık. Ellerimizle her yere dokunduk. İnsanların dibine gidip konuştuk. Bağırarak konuştuk. Adam sende ne olacak dedik. Bu sayede dünya lideri olduk.
Ama halkın bilinçlendirilmesi, kuralların denetlenmesi devletin görevidir. Konuları bilmek, araştırmak külfeti yerine virüsün olmadığı, her şeyin yalan olduğu, uzaydan uydularla mikrodalgalarla tek tek insanların uyuşturulup öldürüldüğü, devletlerin olağan ölümleri Korona diye kaydettiği, doktorlar arasında gizli bir işbirliği olduğu, bunları İnternette bir videoda gördüğünü yazan yazarları suçlayamayız. Meydan boş bırakıldığı için bu kişiler ortadadır. Onlar tanınırlık aramaktadır, kendi anlayışları çerçevesinde dünyayı anlamlandırmaya çalışmaktadır. Halkı rehavete itenlerin başında gelen olsalar da onlar sorumsuzdur.
Bilim Kurulu sorumludur. Çünkü bu kurula girmeyi başaran değerli akademisyenlerimiz, seslerini yükseltme sorumluluğunu üstlenmediklerinden, patlayan pandeminin birinci sorumlusudur. Bu salgının farkını anlatmak, ardından tek ses olarak hükümete kesin olarak durumu bildirmek, anlatamazlarsa da istifa ederek durumun vahametini vurgulamak vazifelerini yapmaları gerekmekteydi. Birbirleriyle çelişen “bence” tarzı kanallarda açıklamalar değil tek bir bilimsel ses olmaları gerekirdi.
Diğer sorumlu yerel yönetimler, belediyelerdir. Gerekli denetlemeler yapılmamış, belediye toplu taşıma araçlarına konulan kurallara uyulmamış, otobüsler alınan kararlara rağmen tıklım tıklım gitmiş, toplu taşıma araç şoförleri maskelerini takmadan direksiyon sallamıştır. Belediye zabıtaları gerekli denetimleri yapmamış, dönerciler elle ağız maskesi düzeltmiş, kasada oturanlar ona bile tenezzül etmemiş, yemek yapılan yerler, toplu oturulan yerler, süpermarketler, bakkallar, dükkanlar pandemi yayma merkezleri haline gelmişlerdir.
Sorumlu sağlık hastane yönetiminde ve koordinasyonunda başarısını yadsıyamayacağımız Sağlık Bakanlığımızdır. Gerçek vaka sayıları yerine bunun beş katı civarındaki hasta sayılarını vererek paniği önlemek istemiş olabilir. Ancak paniği önleyeyim, ülke turizmini, ekonomisini ve hizmet sektörünü ayakta tutayım derken durumun önemi unutulmuştur. Pandemi bitmiş gibi yaklaşımda bulunulmuştur. Bu da halkı rehavete sürüklemiştir.
Diğer bir sorumlu İçişleri Bakanlığımızdır. Sokaklarda, toplu taşımada, belediyecilikte, yeterli denetimler yapılmamıştır. Çin, Japonya, hatta Tunus bile sokaklarda robotlarla denetim yaparken, ana arterlerde bile maskesiz insanların cezalandırılması bir yana uyarı dahi çok nadir yapılmıştır. Emniyetin daha ciddi işleri vardır havasında yanından geçen maskesize bakmayan bazı polislerimiz kendileri maskesiz, çene maskeli, ağız maskeli gezmiştir.
Sorumlular arasında bu konuda ana adımları atmayan, bu konuyu öncelikli mesele olarak görmeyen komisyonlar kurmayan, gereken yeni yasaları çıkarmayan, yeni yasa düzenlemelerinde bulunmayan, İçişleri bakanlığının bu konuda yetkilerini artırmayan, ortak ses olamayan Türkiye Büyük Millet Meclisimiz vardır.
Kuşkusuz eğer devlet yönetiminde organize çalışan AK Parti değil de başka bir parti olsaydı, bütün bu hataların yapılmayacağı, daha başarılı olunacağı konusunda bir iddiada bulunmak hiç mümkün değildir. Muhalefet yapıcı eleştiriden ziyade kolay yoldan gündemde kalma arayışıyla sansasyonel iddialarda bulunmuş, katkı yağmak yerine çalışmaları baltalamıştır.
Kurullarımızın, vekillerimizin, bakanlarımızın, müdürlerimizin hepsinin ardına sığındığı kişi, her kararı, her adımı onun atmasının beklendiği Cumhurbaşkanımız olunca, Türkiye’nin bütün yükünü tek bir insan taşıyınca, günde 18 saat çalışıp sayısız bilimsel rapor ve hassas ayrıntılar üzerine yıkılan Cumhurbaşkanımız da neticede insan olduğundan kararları ancak gelen uzman görüşleri kadar isabetli olur.
Herkes sorumluluğunu başkasını üzerine atıp kaçmış, her zamanki gibi o atılan bütün topların ağırlığı yine Cumhurbaşkanı makamı üzerine binmiştir.
Dolayısıyla tepeden tırnağa halkıyla, devletiyle, bilim adamlarıyla, yazarlarıyla hepimiz bu tedbirsizlikten sorumluyuz. Elbette yüce Rabbimiz yegane karar vericidir, ölümün ne zaman geleceğine O karar verir, her şey Kitab-ı Mübin’de yazılıdır. Ama Allah tedbirini alanları sever.
Şu anda artışları çoğumuz bir sayı olarak görmekteyiz. Ama kısa süre içinde bu gidişle hastaneler ve sağlık çalışanlarımız yetersiz kalırsa, sokaklarda hastalar bekletilirse, solunum cihazı garibandan çıkarılıp kodamana takılırsa, cenazelerimizi gömmede elimiz ayağımız dolaşırsa o zaman resim de değişebilir.
Unutmayalım ki bu hastalık içimizdeki az sayıda doğal bağışıklığı olan bir kesim dışında hepimizi eninde sonunda ziyaret edebilir, hatta edecektir. Diğer hastalıklardan farklı olarak defalarca, her ziyaretinde tahribatını artırarak, eğer mucize ilaç bulunmazsa yaş cinsiyet farkı olmadan can çıkana kadar bizi yoklayacak. Kaçış yok. Mesele, sağlık sistemi çökmeden, fedakarca çalışan sağlık çalışanlarımız şehit düşmeden bunun yavaş ilerlemesi
Bu nedenle devlet-millet birbirimize kenetlenmeli, tedbirlerimizi sonuna kadar almalıyız. Allah devletimize milletimize zeval vermesin.