Yolanda, başarılı bir öğrenciydi. Notları yüksekti. Veli toplantılarından ailesi güzel sözler duyarak ayrılırdı. Öğretmenleri de onun bu başarısından ve derse olan alakasından çok memnundu. Bu durum da onun özgüvenini destekliyordu. Liseden sınıf birincisi olarak mezun olmuştu. Başarıya önem veren Yolanda, üniversitede psikoloji bölümünü okumaya başladı. Başlangıçta çok çalışarak yüksek notlar aldı. Ancak bu durum çevresindekilerin dikkatini çekmemiş ve taktir edilmemişti. Başarılı olduğu için artık ödül ya da sertifika almıyordu. Bu da onun okul başarısını etkilemiş, ortalaması düşmüştü. Kaldığı birçok ders oldu ve okulu bırakarak iş hayatına atılmaya karar verdi. Ancak işte de mutlu olmadı. Az para kazanması, istemediği türden insanlarla muhatap olması ve ailesinin ondan beklentisini karşılamıyor olması onu tekrardan okula dönme fikrine itti. Evlerine yakın, küçük bir üniversiteye başladı. Bu okulda hocalar ve öğrenciler daima iletişim içindeydi ve birbirlerini yakından tanıyorlardı. Bu üniversitede psikoloji alanında çok başarılı oldu ve kısa sürede hocaların gözdesi oldu. Çalışmaları ile önce yüksek lisans sonrasında da doktora yapmaya hak kazandı. Şimdi daha küçük bir üniversitede profesör olmak için çalışıyor.
Bu vakaya Skinner’ın gözünden bakalım. Skinner, davranışçı kuramı savunuyordu. Skinner ise kişinin davranışlarını T-U(tepki-uyarıcı) ile açıklar. Özetle bu düşünce için diyebiliriz ki birey, bir davranışı sergilediğinde ödüllendiriliyorsa o davranışı yapmaya devam eder. Davranış ödüllendirilmediği takdirde ise sönme gerçekleşir.
Yolanda, üniversiteye kadar küçük okullardaydı. Okuldaki hocalar da ailesi de onun başarısının farkındaydı. Onu başarılı buluyor, övüyor ve ödüllendiriyorlardı. Ancak üniversitede hocalar öğrencilerinin ismini dahi çok zor bilirdi. Bu sebeple onun başarısı hocalar tarafından fark edilip taktir edilmedi. Yani davranış pekiştirilmedi. Pekiştirilmeyen davranış ise söndü. Bu sebeple de Yolanda, ilk gittiği üniversitede başarısız oldu. Daha sonrasında garsonluk yapmak da dışsal olumsuz pekiştireç oldu onun için. İşi de devam ettirmek istemedi. Küçük bir üniversitede okula başlaması ve hocaların onu tanıyıp başarısını fark etmesi, sönen davranışın tekrardan geri gelmesine ve pekiştirilmesi sebebiyet verdi. Dolayısıyla eski başarısı geldi ve başarı ile gelen tanınırlığı arttı.
Bu vakaya birde Adler’in kuramından baktığımızda Yolanda’nın içinde bulunduğu aşağılık psikolojisinden kurtulmaya çalıştığını görürüz. Onun başarısının fark edilip övülmesi onun üstün olma arzusunu besleyen bir durum olarak ortaya çıkar. Bu aşağılık duygusundan kurtulmak için ise başarı ve onun getirdiği övgü onun için vazgeçilmez olur. O duygu yokken kendini değersiz ve işe yaramaz hissedebilir.
Bu vakaya baktığımızda görürüz ki davranışlarımızın desteklenmesi ve sürdürülebilirliği için pekiştireçler hayati önem taşır. Bu nedenle yalnızca çocuk eğitiminde değil sürdürülebilir birçok davranış için pekiştireçlerin doğru oran ve yerlerde kullanılması gerekir.
Çok değerlisin, sevgiyle kal.
Anahtar Kelimeler
Pekiştireç, Pekiştirme, Olumlu Pekiştirme
Yararlanılan Kaynaklar
Donna Ashcraft, Kişilik Vaka İncelemeleri, (İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2014)