Geçen hafta telefonuma görüntülü bir haber düştü. Kendisinden çok giysisi ile bilinen ünlü bir hurafeci, Mehmet Görmez hoca’yı gelecekte vaki olacak olaylara ilişkin bilgiler içeren ” Fiten Hadisleri sorunludur; (güvenilir bilgi ve inanç yönünden problemlidir,) “ dediği için Kur’ân ve Sünnet’i inkârla suçluyordu.
İftirasına uğradığım için yakından tanıyabildiğim bu hurafeciye söz geçirilemez ama onu ilim adamı sanıp doğrulayanlara uyarı olur düşüncesiyle konuya eğilme gereğini duydum.
(Fiten : Gelecekte ortaya çıkacak sosyal kargaşa, iç savaş gibi önemli olaylar ve kıyamet alâmetlerine dair haberleri ifade eden terim.)
-Allah şanının artırsın – Peygamberimiz Hz. Muhammed Allah’ın son ve evrensel kıldığı Resûlü/Elçisidir. O, tebliğ ettiği Kur’ân gibi Peygamberliği de Kıyamet Günü’ne kadar geçerli kılınmış muhteşem bir önder şahsiyettir. Ama yüceliğine karşın O, diğer bütün Peygamberler gibi ”Tabiat Üstü Harikalara Güç Yetiremeyen, Günahları Bağışlatma, Sevdiklerini Hidayete Erdirme ve Doğrudan Şefaat Etme Hakkı Olmayan,” bizler gibi ama insan nevinin en gelişmişi bir beşerdir. (İsra 17/90-93; A.İmran 3/134;Kasa 28/56; Bakara 2/255;Kehf 18 /110) Beşer olarak yaptıklarıyla Rasûl / Elçi olarak yaptıklarını ayırır ve sahâbilerine de bu ayırımı yaptırırdı.
Peygamberimiz Gaybı Bilmezdi
O, Allah’ın Rasûlüydü .
Akıl ve duyu organları ile bilinemeyecek geçmiş ve gelecek anlamına Gayb’ı da bilmezdi.
Gaybı bilir olmayı peygamberliğinin gereği gibi görenleri Rabbimiz Kur’an’da, onun diliyle şöylece uyarır:
(Ey Peygamber! ) Şöyle de. Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Üstelik gaybı da bilmem. Size, ben bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz? (En’âm 6/50)
“ De ki, ben kendi kendime Allah’ın dilediğinden başka ne bir menfaat sağlamaya, ne de bir zararı önlemeye malik değilim. Ben eğer gaybı bilseydim daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı. Ben iman edecek bir kavme müjde veren ve uyaran bir peygamberden başka biri değilim.” (Araf 7/188)
Genelde Gaybı Bilmezdi Ama Ona Gayb Bilgileri Verilmişti
Rabbimizin beyanlarıyla açıkça öğrenildiği üzere Peygamberimiz gaybı bilmezdi. Nûh a.s. gibi diğer Peygamberler de bilmezdi. (Hûd 11/31) Ne var ki Onun gaybı bilmez oluşu ona gayb bilgilerinin verilmediği anlamına gelmez. Ona indirilen Kur’ân, mesela yaratılışa ve peygamberlere ilişkin ayetleriyle geçmişe ve Âhiret Hayatı ile ilgili ayetleriyle de geleceğe ait gayb haberleriyle doludur.
Allah’ın bildirmesiyle yalnızca Ona değil, imanları ve İslâmî çizgideki amelleriyle Salih kullar arasına giren (Ankebût 29/9) insanlara da gayb bilgisi verilebilir. Kur’ân bize, Rabbimizin Hz.Musa’ın annesine doğrudan ve Hz.İsa’nın annesi Meryem’e de melekler aracılığıyla gaybî bilgiler verdiğini açıklamaktadır.(Kasas 28/7; Al-i İmran 3/45-48) Çünkü Allah insanlarla vahiy indirerek, örtü arkasından ve elçi göndererek konuştuğunu/konuşacağını bildirmektedir. (Şura 42/51) Ne var ki bu bilgiler okunan vahye dönüşmedikçe kişisel bilgi olarak kalır, insanlığı bağlamaz.
Bilinmesi gereken hakikat Peygamberimize gaybî bilgiler verilmediği değil hayatının doğal akışı içinde gayb nitelikli bilgileri bilmediğidir. Gerçek bu iken Cin suresinin 26 ve 27. ayetleriyle ve Al-i İmran sûresinin 179. ayetiyle delil getirerek Peygamberimizin gaybı bildiğini söylemek, başkalarını cehalet ve inkârla suçlarken inkâra açılan cehalet sergilemektir.
Cin sûresinin delil olarak ileri sürülen ilgili ayetlerini görelim:
“ O/Allah bütün gaybı bilir. Fakat gaybını hiç kimseye açmaz.
Ancak seçtiği elçiye açar.
(Seçtiği elçiye Gayb bilgisini indirirken şeytanlaşmış cinlerin müdahale edememesi ve kulak verme yöntemiyle çalıntı bilgiler edinememesi için de) O, elçinin önünden ve ardından koruyucu gözetleyiciler salar.”
Bu ayetler Allah’ın seçtiği elçiye gayb bilgilerini okunan vahiy yoluyla açıklayabileceğini bildirmektedir. Al-i İmran 179 da bu anlamdadır. Biz değil peygamberlere Salih kullara da gaybî bilgiler verilebileceğine işaret ettik. Meselemiz vahiy yoluyla bildirilmediği sürece Peygamberimiz dahil hiç kimsenin gaybı bilemeyeceği hakikatidir.
Fiten ile ilgili hadislerin içerdiği Gayba ait bilgilerin bağlayıcı itikadî delil olamayacağı açıktır. Çünkü Usul-ü Hadis ölçülerine göre hadislerin Sahih, Hasen ve Zayıf olarak tasnifi hadislerin içeriğinin değil senet zincirinin doğruluğu veya zayıflığına ilişkin tesbitlerdir.
(Mesela ünlü hurafecinin suçlama içeren konuşmasını hafızası güçlü ve dini bütün onlarca kişi dinleyip aktarsa rivayetleri meşhur veya mütevatir olur. Ama içeriği batıl olmaktan kurtulamaz.)
Bu sebeple içerik olarak Kur’ân’ın doğrulamayacağı rivayetler iman esaslarına ilişkin – delili olarak görülemez.
Peygamberimize ve hiçbir kişiye yarınında ne kazanacağı ve nerede öleceğine ilişkin bilgiler dahil Beş Bilinmez’i açıklamayan (Lükman 31/34) Rabbimizin geleceğe ilişkin bizi bağlayıcı Kur’ân dışı vahiy indirdiğinin delili nedir? Yalnızca Sened zinciriyle Sahih görülen rivayetler mi? Kaldı kendisine indirilen Kur’ân’ın hükümlerini uygulamakla yükümlü olup risalet görevini gereğince yapıp yapmadığından sorgulanacak olan Peygamberimiz (Enam 6/106; Araf 7/6) nasıl sorguya çekileceğini bile bilmemektedir:
“Ey Peygamber! Kendinle ilgili şu gerçekleri de açıkla: Ben hakikate çağıran peygamberlerin ilki değilim Üstelik ben bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Ben ancak bana vahyedilene uyarım. Çünkü ben yalnızca apaçık bir korkutucu uyarıcıyım.” (Ahkaf 46/9)
Fiten Hadislerinin Kur’ân İle Örtüşmesi Gerekir
Kendisine el-Kitap olan Kur’ân yanısıra el-Kitabın hikmeti yani anlama ve yorumlama bilgisi de inzal edilmiş/indirilmiş olan Peygamberimize (Nisa 4/113) Fiten’e ilişkin gaybî bilgiler vahyedilmiş olabilir, ama okunmayan vahiyle bildirildiği ileri sürülen bu rivayetlerin kabul edilmesi ve gereğine inanılması için okunan vahiy olan Kur’an ile asla çelişmemesi hatta yüzde yüz örtüşmesi gerekir. Doğruları en iyi bilen Allah’tır.
***
Temel konular dahil her bir meselede inanıp inanmamakta özgürüz ama insanları cahilce yerme hakkımız yoktur.
Şimdi biz yukarıda değindiğimiz hurafecinin gayb konusunu Kur’ân ve Sünnet’e göre anlayamadığını söyleyebiliriz de her hangi bir ayeti veya ayetlerle örtüşen bir Sünnet’i inkâr etmediği sürece Kur’ân ve Sünnet’i inkâr ediyor diyebilir miyiz?
Bu, su-i zan, gıybet ve iftira olmaz mı?
Siyasilere doğruyu söyleyen pek çıkmıyor anladık da Mustafa Kemal’e Kutbul Aktab diyen Haydar Baş kardeşe ve Allah acil şifalar versin Mahmut Ustaosmanoğluna Kutup/Gavs diyen kardeşlik hukuku tanımaz ünlü hurafeciye bilgi verecek ve edeb öğretecek kimse yok mu?
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Ortaya karışık bir yazı olmuş 🙁
Net biçimde cevaba ulaşamadım !