islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5176
EURO
36,4214
ALTIN
2.963,66
BIST
9.142,22
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Peygamberimiz (Sav) Medine’de Ensar ile Muhacirler Arasındaki Sosyal Bağı Nasıl Kurdu?

Peygamberimiz (Sav) Medine’de Ensar ile Muhacirler Arasındaki Sosyal Bağı Nasıl Kurdu?

Müslümanlar, Mekke döneminde 13 yıl boyunca hem sosyo-ekonomik, hem de dinî özgürlükler açısından çok sıkıntılı bir dönem geçirmişti. Hicretten sonra başlayan Medine hayatı ise Müslümanlara yaşama ve inanç özgürlüğü getirdi ise de ilk dönemlerde ekonomik refah sağlayamamıştı. Medine’ye hicretle birlikte hemen hemen bütün muhacirler, bütün varlıklarını Mekke’de bıraktıkları için, maddî sıkıntılar içinde kalmıştı. Hicret edenler; Mekke’de evini, bağını, bahçesini, iş yerini topyekûn her şeyini bırakarak yeni bir hayata başlamıştı. Hicretle birlikte Medine’de âdeta nüfus patlaması olmuştu. Yerli halkın zor hayat mücadelesine, bir o kadar işsiz güçsüz, evsiz barksız göçmen ilave edilmişti. Üstelik Müslümanlar arasında zengin olanların sayısı da o dönemlerde çok az idi.

Dolaysıyla yoksullukla mücadele noktasında toplum nezdinde sosyal dayanışma açılımlarına ihtiyaç vardı. Hz. Peygamber (sav), Medine’ye gelmesinden beş ay sonra, zor durumda kalan muhacirlerin durumlarını iyileştirmeye yönelik olarak Muhacirlerle Ensar arasında bir kardeşlik anlaşmasının yapılmasını önerdi. Bu öneri, Kur’ân’ın “Ancak müminler kardeştir” temel ilkesine tamamen uygun olduğu gibi kardeşliğin sosyal ve siyasî birliğe dönüştürülmesinin somut tezahürü idi. Bu bağlamda kardeşlik, İslâm birliğine ve hatta devletine inanmış şuurlu Müslümanların müşterek vasfıdır.

Ensar, İslâm kardeşliğinin şuuruyla muhacirlere her türlü yardım yapma konusunda âdeta yarış halindeydiler. Hayır yapmakta o kadar ileri bir konumda idiler ki, ev ve bahçeleri dâhil her şeylerini bütünüyle vermeye razı idiler. Hz. Peygamber (sav), bunu fazla buldu ve şöyle bir fikir önerdi: Muhacirler, Ensar’ın evlerinde ikamet edebilmeli, bağ ve bahçe işlerinde onlara yardımcı olmalı ve elde edilen gelirlerden yarı yarıya yararlanmalıdır. Bu fikir doğrultusunda her iki Müslüman grup, sosyal kardeşlik şuuruyla birbirleriyle kaynaşmış oldu.

Hicretin getirdiği sosyo-ekonomik sıkıntılar, Ensar’ın cömertliği ve fedakârlığı ile giderilebilmiştir. Yüce Allah’ın Medine’de vahyolunan aşağıdaki âyette belirttiği gibi, yurtlarından ve mallarından edilmiş olan muhacirlerin ekseriyeti yoksulluğa düşmüştü. Bu sosyal sorununun giderilmesi için elde edilen gelirlerin önemli bir kısmı da öncelikli olarak yoksul göçmen Müslümanlara verilmeli idi. İlgili âyet, bunu açıkça emretmektedir:

“(Allah’ın verdiği bu ganimet malları), özellikle, Allah’tan bir lütuf ve hoşnutluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.” (Haşr: 8).

Ensar, göçmenlerin lehine düzenlenen bu dağıtım emrinden hiç rahatsızlık duymadığı gibi fedakârlıklarını İsâr düzeyine çıkarmıştı. Sosyal Sünnetin hedeflerinden belki de en önemlisi, ileri seviyede sosyal duyarlı bir toplum meydana getirmektir. Bunun için de toplumun üyelerinde bireysel fedakârlık duygularının en üst seviyede olması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle sosyal duyarlı toplum inşasında isâr bilincinin varlığı şarttır. Ensar da bu geçiş döneminde sosyal görevlerini en üst düzeyde yerine getirmiştir.

Birbirlerine her hususta azamî derecede yardımcı olan bir toplumun inşası her ne kadar ütopik gibi görünse de İslâm tarihinde isâr örnekleri çoktur. Bu bağlamda şüphesiz asr-ı saadette Ensar’ın Mekke’den Medine’ye hicret etmek mecburiyetinde kalan muhtaç Müslümanlara, Hz. Peygamber (sav) tarafından kurulan kardeşlik bağı sayesinde sergiledikleri iyilikleri ve cömertlikleri bir örnek olarak gösterilebilir.

Yukarıda ifade edildiği üzere Ensar, muhacirlerle her şeylerini paylaşmakla kalmadı, elde edilen ganimet mallarından da feragat göstererek, muhacirlerin sosyal hayata ekonomik yönden de tam uyum sağlamalarına yardımcı oldu. Bu fedakâr tavırlarından dolayı Allah, ev sahibi durumunda olan Ensar’ın bu iyiliklerini ve cömertliklerini şu şekilde övmüştür:

“Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) ve imana yerleşmiş olan kimseler (Ensar), kendilerine hicret edenleri sever. Onlara (muhacirlere) ilaveten verilenlerde (ganimet mallarında) gözleri yoktur, buna ihtiyaç duymazlar! Kendileri ihtiyaç içinde olsalar da, onları (kardeşlerini) kendi nefislerine tercih ederler! Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!”(Haşr: 9).

Şüphesiz bu âyet, günümüz işar ruhlu fedakâr Müslümanlar için de geçerlidir. Hz. Peygamber (sav), Ensar ve muhaciri birbiriyle kardeş ilan etmek suretiyle, sosyal kaynaşma sürecinde Medineli ve Mekkeli Müslüman topluluğun zayıf ve güçlü yönlerinin buluşmasını ve her iki tarafın zayıf yönlerinin diğer tarafın güçlü yönleriyle ortadan kaldırılmasını sağlamıştır. Böylece karşılıklı sosyal dayanışma içinde olan ideal bir İslâm toplumu meydana getirilmiştir. Bu ideal İslâm toplumu da ümmet şuuruyla pek yakında devletlerine kavuşacaktı.

Prof. Dr. Ali SEYYAR