islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5031
EURO
36,4292
ALTIN
2.955,81
BIST
9.302,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

POLİS SORGUSU V

POLİS SORGUSU V
2 Eylül 2022 09:00
A+
A-

Ahlaksızlığın olduğu yerlerde yasalar aciz kalıyor ve her türlü suç işlenebiliyor. Nitekim ünlü komutan Napoleon  “Ahlak’ın olmadığı yerde kanun bir şey yapamaz,” diyerek bu gerçeği dile getirmiş.   İnsanlığın ortak tecrübeleri olan bu tür sözlerin anlamını sanıyorum benim gibi imtihanlara maruz kalanlar daha iyi idrak ediyor! İşte bir örnek daha!

Bir Hukukçu Brütüs Daha

2011 yılı rektörlük seçim süresince ve görev yaptığım ilk iki yıl içinde FETÖ’cü olarak bildiğim Araştırma Görevlisi Mehmet HATİPOĞLU ayrı bir vakadır. FETÖ sorunu ülkenin gündemine gelmeden önce FETÖ çevresinde itibarlı birisi olarak gördüğüm bir arkadaştı.  2011-2012 yıllarında Üniversite ile ilgili çıkan haberlerin altına beni kıyasıya eleştiren yorumlar yapıyordu.

O dönem “cemaat”, iplerin kendilerinde olduğu bir üniversite tahayyül ediyordu. İlk önce sempatik ilişki ile yanıma yaklaşmışlar, istediklerini alamayınca topluca istifa ederek tavır gösterecekleri yolunda beni tehdit etmişlerdi. 2-3 makam onlara yetmiyordu. Ülke genelinde yüz pozisyon varsa yüzünü de isteyecek kadar gemiyi azıya almış bir halleri vardı. Ben de buna boyun eğmemiş, paşa gönlünüz bilir, diyerek rest çekmiştim. O dönem Mehmet HATİPOĞLU’nun yaptığı kızgın muhalefeti bu gerçeklere yormuştum.

HATİPOĞLU, 2013 yılında doktorasını tamamlamaya çalışırken FETÖ dışında farklı dini kesimlerle de takılmaya başladı. Önceleri mutaassıp bir “cemaatçi” değil galiba diye düşünürken zamanla yeni takıldığı kesimlerden ve ikili görüşmelerimizde verdiği mesajlardan “cemaatçi” olmadığını düşünmeye başladım. FETÖ’nün falsolarını gördüğü ve bu yapıdan uzaklaştığı sonucunu çıkartmıştım.

O sıralar annesi de kanser hastası olmuştu. Bu sebeple de genç akademisyen HATİPOĞLU ile daha yakından ilgilenmeye, ona yardımcı olmaya ve teşvik etmeye çalıştım. Hukukçu olması nedeniyle ayrı bir değer veriyor onu kazanmaya matuf bir davranış sergiliyordum.  Tıp ve Diş Hekimliği Fakültelerini kurmuştum. Şimdi sıra Hukuk Fakültesine gelmişti. Bu nedenle hukuk doktoralı arkadaşları Üniversitede toplamak ve muhafaza etmek istiyordum.

Doktorasını bitirir bitirmez hem Yardımcı Doçentlik kadrosuna hem de hukuk doktoralı olmasından dolayı Adalet Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğüne atadım.   Artık HATİPOĞLU, her işimize koşturan bir prensimiz haline gelmişti.

Bu durumu Emniyet KOM’daki ifadesinde “2013 yılında doktoramı tamamlayarak Yardımcı Doçentlik kadrosuna geçtikten sonra doğal olarak üniversitede başka hukukçu olmadığından yeni açılan Adalet Meslek Yüksek Okuluna beni Müdür olarak Rektör Sait ÇELİK atadı. Bu dönemde ben Rektör’e ya da yönetimine hukuk alanında sormuş oldukları sorulara cevap vererek birçok konuda yardımcı oldum. Bu sebeple de hem Rektör’le hem de yönetimi ile aram iyiydi.” sözleriyle aktarmaktadır.

Bu sözlerinde FETÖ’cü rektör, seni müdür olarak atamışsa sen de FETÖ’cüsün eleştirisinden kurtulmak için hile yapmakta, sanki kendisini doğal olarak atamak zorundaymışım gibi sunmakta!  Hukuk nosyonu olduğunu varsaydığım ve liyakat prensibine daha uygun olduğunu düşündüğüm için Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürlüğüne atadığım doğruydu.  Ancak üniversitedeki başka bir hukukçuyu veya bir sosyal bilimciyi de atayabilirdim.  Bu atamaların tamamen rektörün tasarrufu ve takdiri sonucu olduğunu bütün akademik camia bilir.

Yönetim kadromdan olduğu halde Mehmet HATİPOĞLU rektörlük seçimlerinde çekimser davranışlar sergilemeye başlamıştı. YÖK Yürütme Kurulu Üyesi İbrahim HATİPOĞLU onu da ayartmış, o da Belediye Başkanı CAHAN’ın operasyon ekibine dâhil olmuştu. Ancak belli etmemeye gayret ediyordu. Emniyet KOM ifadesinde gördüm ki; HATİPOĞLU bana ihanet ve iftira etmekle kalmamış, akla ve mantığı da ihanet etmişti.

FETÖ Şakirtliğinden Menzil İhvanlığına!

2011 yılından 2014 yılının sonuna kadar Nurullah CAHAN grubunun düzenlediği tarikat etkinliklerinin hiç birinde görmediğim Mehmet HATİPOĞLU, nasıl olmuş ise olmuş, aniden hızlı bir Menzil ihvanı olmuştu. Dahası yeni yerinde de tıpkı FETÖ içinde olduğu gibi itibar gördüğünü gözlediğim HATİPOĞLU, Emniyet KOM’a koşarak aleyhimde ifade vermişti.

Bu hızlı FETÖ avcısı ifadesinde: “Ancak 17-25 Aralık süreci ile birlikte Rektör’ün yanında ve çevresinde akademik veya idari personellerin makbul olmadığını ve söz konusu FETÖ-PDY terör örgütü ile ilintili kişilerin daha çok söz sahibi olmaya başladığı kanaatine vardım ve bu nedenle rektörlük seçim sürecinde Sait ÇELİK’i desteklememe kararı aldım demiş.

Anlayacağınız,  daha önce değil de 17-25 Aralık sürecinden sonra FETÖ’cülerin Uşak Üniversitesinde söz sahibi olmaya başladıklarını iddia edecek kadar işin mantığını tersine çeviren bir ifade vermişti. Hâlbuki bu çetenin bazı akıldaneleri 17-25 Aralık sonrasında FETÖ’cüleri tasfiye ettiğim konusunu gündeme getirmiş, ancak göstermelik olarak onları görevden uzaklaştırdığımı iddia ederek iftiralarını işin mantığını gözeterek atmışlardı!

Dahası Mehmet HATİPOĞLU  “… seçim sonuçlarında Sait ÇELİK’in almış olduğu oy sayısını da dikkate alarak yapı ile irtibatı olan bütün hocaların blok halinde Sait ÇELİK’e oy verdiklerini, bu sonucun FETÖ’cü yapılanmanın Uşak Üniversitesinde hangi boyuta geldiğini gösterdiğini….” söyleyerek sözün namusunu kirletmekte bir beis görmemişti.

Şecaat Arz Ederken Merd-i Kıpti Sirkatin Söyler

HATİPOĞLU, Uşak Üniversitesinde FETÖ yapılanmasının hangi boyutlara ulaştığını göstermek için, mahkûmiyetini muhakkak gördüğü FETÖ’cü üzerinden, bir misal ile ifadesine şöyle devam ediyor:

Seçimden önce ben Adalet Meslek Yüksek Okulu Müdürü olmam hasebiyle personel alımı yapacaktım. Bu sırada FETÖ/PDY mensubu halen cezaevinde olduğunu öğrendiğim Alpaslan Şahin Görmüş beni çok sık telefonla aradı. Ben de birkaç kez telefonu açmak istemedim. En son aradığında telefona baktığımda benimle görüşmek istedi. Ve evinin önünden geçerken uğramamı istediğinden dolayı uğradığımda, kendisi ile yaptığımız görüşmede bana hitaben hatırlamadığım iki ismin Adalet Meslek Yüksek Okuluna alınması için talepte bulunduğunda kendisine şu an hukuksal olarak alımların hukuka uygun şekilde olacağını bunda dekanlığın ve rektörlüğün de bilgisi çerçevesinde hareket edeceğimi beyan ettim. Konuşma esnasında tavrını değiştirerek bunu mutlaka yapmam gerektiğini sanki güç gösterisi yaparak ifade etti.”

“Ben bu yaşadığım olay sonrasında FETÖ/PDY terör örgütüne 17-25 Aralık süreci ile daha çok anlam vererek kafamda bazı şüpheler net bir şekilde yerine oturdu ve anladım ki Üniversite içerisinde bu yapı mensuplarının organize olarak kritik görevlere getirilen üyelerince bir personel politikası oluşturularak kendilerinden olanlara ayrıcalıklar tanımışlardır.”

KOM Ve Savcılık Hatipoğlu’nu Nasıl Akladı?

Emniyet görevlileri ve savcılar bir dolarcı Adil KARAMAN’ın üzerine gitmediği gibi HATİPOĞLU’nun da çelişkilerinin üzerine gitmedi. Hâlbuki HATİPOĞLU bu ifadesinde FETÖ ile irtibatını verdiği örnek üzerinden alenen itiraf etmekte, GÖRMÜŞ ile kurduğu yoğun telefon irtibatlarından çıkacak HTS kayıtlarını kendince mantıklı bir temele oturtmaktaydı!

Şimdi bu ifadeden sonra, emniyet ve savcılığın sorması gereken soruları onlar adına biz soralım:

a) Alpaslan Şahin GÖRMÜŞ, hangi samimiyetle ve hukukla sizi çok sık telefonla arıyordu? Birkaç kez telefonu açmak istemediğinizi söylüyorsunuz. Neden?

b) FETÖ mensubu olduğu konusunda şüphe olmayan biri size “Evimin önünden geçerken uğra.” Siz de uğruyorsunuz! Adalet Meslek Yüksek Okulu Müdürü olarak böyle bir talep olduğunda, “Yarın makamıma gelin orada görüşelim.” gibi bir tavır göstermek varken, bu FETÖ’cünün evine uğramanızı nasıl açıklayacaksınız?  Aranızda ast üst ilişkisi mi var? Makamda görüşmenin sizi ifşa edeceğini mi düşündünüz?

c) Görüşmede GÖRMÜŞ size isim telkin etme cüretini nereden alıyor? Rektöre dayandığından mı yoksa sizinle olan özel hukukundan mı? Sizce hangisi hayatın olağan akışına daha uygundur?

d) Paralel Yapı ile mücadelenin zirvede olduğu bir dönemde mimli bir FETÖ’cüden gelen böyle bir görüşme talebini rektörünüzden neden gizlediniz? İddia ettiğiniz gibi rektörünüz FETÖ’cü olduğu için mi?

e) Yüksekokulda kadrolaşma için sizden alınmasını talep ettiği, terör örgütü üyesi şüphesi taşıyan kişilerin isimlerini veriniz? Hatırlamadığınızı söylüyorsunuz. Sınav dosyasını üniversiteden getirttiğimizde 7-8 kişi içinden GÖRMÜŞ tarafından refere edilen muhtemel örgüt üyelerinin isimlerini hatırlamanız mümkün mü?

f) GÖRMÜŞ’e “Alımların hukuka uygun şekilde olacağını bunda dekanlığın ve rektörlüğün de bilgisi çerçevesinde hareket edeceğimi beyan ettim.” Bir bakıma rektörlüğün hukuka uygun hareket etme stratejisine atıf yaparken, rektöre FETÖ isnadında bulunma çelişkinizi nasıl açıklarsınız?

g) Rektör FETÖ’cü ise, Yüksekokula alınmasını istediği kişilerin ismini GÖRMÜŞ size neden rektör üzerinden vermedi?

ğ) Senin amirin Rektör Sait ÇELİK, sana alman için herhangi bir isim telkin etmemiş olduğu halde FETÖ ile mücadelenin zirvede olduğu bir dönemde GÖRMÜŞ, size isim telkin etmiş! Bu konudaki çelişkinizi nasıl açıklarsınız?

h) İfadenizde GÖRMÜŞ ile yaşadığınız bu olaydan sonra, “…bunu mutlaka yapmam gerektiğini sanki güç gösterisi yaparak ifade etti.” demekte ve buradan 17-25 Aralık süreci ile birlikte Üniversitede FETÖ mensuplarının kritik görevlere geldiğini ve kadrolaşma çalışması yaptıklarını söylüyorsunuz. Yaşadığınız bu olayla çıkardığınız sonuç arasında mantık ilişki kurabiliyor musunuz? GÖRMÜŞ, Üniversitede herhangi bir kritik görevde olmadığına göre bu sonuca nasıl vardınız?

ı) Üniversitede FETÖ’cü addettiğiniz ve kritik görevlerde olduğunu iddia ettiğiniz kişiler kimlerdir?

i) FETÖ’cü olduğu için sizi telefonla aramasından rahatsız olduğunuzu, telefona çıkmak istemediğinizi söylediğiniz bir öğretim üyesi, sizi evine çağırdığında gitmenizi nasıl açıklarsınız?

Uşak emniyetinin ve adliyesinin FETÖ ile mücadele diye bir dertleri olsa elbette bu soruları ve daha nicelerini ona sorarlardı. GÖRMÜŞ’ün telkin ettiği isimlerin Üniversiteye alınıp alınmadığının peşine düşerlerdi. Ama yapmadılar.

Bu ifadeleri üzerine gidilmeyen HATİPOĞLU sanki Üniversiteyi ve GÖRMÜŞ’ü daha önceleri tanımıyormuş, bu görüşme sonucunda ayıkarak FETÖ’cülerin böylece Üniversitede kadrolaştıklarına hükmetmiş!

Şayet bir FETÖ üyesi,  Adalet Meslek Yüksek Okulu Müdürünü evine çağırıp şu adamları al diyor ve  “Bunu mutlaka yapman gerekiyor, diyebiliyor ve güç gösterisi yapıyorsa” bu durum Müdür’ün üzerinde GÖRMÜŞ’ün amir olduğunu göstermez mi?

Resmiyette müdürün amiri, bu görüşmeden haberdar edilmeyen Rektördür. HATİPOĞLU’nun ifadelerinden benim çıkardığım sonuç ise HATİPOĞLU’nun resmi amiri olduğum halde fiili amiri olmadığımdır!

GÖRMÜŞ’ün bu gücü, Rektörden kaynaklanan bir güç olsaydı HATİPOĞLU’nun vardığı sonucun doğru çıkma ihtimali olabilirdi! Bu takdirde jürilerin oluşmasından sınavların yapılmasına kadar Rektörün müdahalesi olması gerekirdi!

HATİPOĞLU niçin böyle bir görüşmeyi FETÖ ile mücadelenin zirvede olduğu kritik bir dönemde ita amirin olan rektörden sakladı? Neticede böyle bir itirafı yaparak nasıl olsa mahkûm olacağını bildiği GÖRMÜŞ üzerinden kendini ve arkadaşlarını mı akladı?

Evet, HATİPOĞLU, 2011 yılında kendisi bizzat FETÖ içerisindeyken, FETÖ’nün ayrı bir rektör adayı çıkardığını ve benim kendi “cemaatlerinden” olmadığımı gayet iyi biliyordu. Özellikle 17-25 Aralık sürecinde FETÖ’cü olanları tek tek temizlediğimi de çok iyi biliyordu. Bugün net olarak görüyorum ki 17-25 Aralık süreci başladığında yanımdan uzaklaştırmam gerekenler içinde bizzat HATİPOĞLU ve ona yakın olan kişiler de varmış.

FETÖ’cü olup olmadıkları mutlaka araştırılması gereken bazı kişiler bana FETÖ iftirası atarak kendi FETÖ’cülüklerinin üstünü örtmeye kalkmış olabilirler. Kim bilir belki de FETÖ’cü emniyet amirleri ile işbirliği içinde bana FETÖ’cü demeleri karşılığında FETÖ dosyalarının kapatılmasını ödül olarak aldılar…

 

 

Yorumlar
  1. Feride Kılıç Ateş dedi ki:

    Mücadeleniz Allah yar ve yardımcınız olsun. Er ya da geç hak yerini bulacaktır. En kısa zamanda inşallah mücedelenizde muavaffak olursunuz. Kaleminize sağlık.