Bir Başka Brütüs de Adem DURU
Emniyet Müdürlüğü, şahsıma iftira atacağını umduğu isimleri tespit etmiş ve KOM’a davet etmişti. Bunlardan biri de göreve başladığımda Dekan Yardımcısı olarak atadığım Adem DURU idi. DURU’nun yüksek lisans hocası, köylüsü ve aynı zamanda akrabası olan mevcut Rektör Ekrem SAVAŞ, 2011 yılı rektörlük seçimlerinde benimle birlikte adaydı. Aynı siyasi menşeden iki kişinin aday olması uygun değildi. SAVAŞ, lehimde adaylıktan çekilerek oyları bölmeme ferasetini göstermişti.
Ben rektör atandıktan sonra, bana verdiği destekten, hukukumuzdan ve arkadaşlığımızdan cesaret alan Ekrem SAVAŞ, üniversiteyi uzaktan yönetmek eğilimine girdi! Rektör Yardımcılığı ve Dekanlık gibi atamalarda önerdiği her teklifi istisnasız kabul ettim. Bunlardan birisi de Rektör Yardımcısı olarak atadığım Prof. Dr. Salih ÇELEBİOĞLU’ydu.
ÇELEBİOĞLU 17-25 Aralık’tan epey önce Uşak Üniversitesinden ayrılmış ve geldiği yer olan Ankara’ya dönmüştü. 15 Temmuz sonrasında Ankara’da FETÖ’den işlem görmesini aleyhime kullanmışlardı. Hâlihazırda bir üniversitede görevine devam etmekte olan bu hoca üzerinden yapılan uydurma kurgular mahkemece aleyhime delil sayılmıştı!
Ekrem Hoca İle Aramız Neden Bozuldu?
Ekrem SAVAŞ, özellikle akademik personel olarak alınacak kişileri tamamen kendisi belirlemek istiyor, bizim bulduğumuz isimlere de bir kulp takıp Üniversiteye alınmaması konusunda ısrarcı davranıyordu. Bu yüzden pek çok sorun yaşıyorduk.
Örneğin, üniversitemize gelmek isteyen Sayın DALKIRAN, 2011 yılı rektörlük seçimlerinde aleyhime çalışmış ve rektör adayı Ekrem SAVAŞ’ı desteklemişti. Ancak SAVAŞ’ın benim lehimde adaylıktan çekilmesi üzerine DALKIRAN’ın Ekrem SAVAŞ için yaptığı yatırım boşa gitmişti! DALKIRAN daha önce de Uşak Üniversitesine gelmek istemiş ancak o dönemin Rektörü Adnan ŞİŞMAN tarafından kabul edilmemişti.
Ben göreve başlar başlamaz DALKIRAN kapımı aşındırmaya başladı. Uşak Üniversitesine gelmek için adeta yalvarıyordu. Ekrem SAVAŞ’a, Sayın DALKIRAN’ın gelmek istediğini söylediğimde SAVAŞ: “Sayın hiç rahat durmaz, üniversiteye zarar verir.” diyerek almamam için ısrarcı davranıyordu.
Nur Cemaatinin Kırkıncı koluna mensup önde gelen bazı isimler ise DALKIRAN’a kefil oluyor, “Yüzünü kara çıkartmaz” diyerek ısrarla tavassutta bulunuyorlardı. SAVAŞ’ın karşı çıkmasına ve rektörlük seçim sürecinde sağda solda söylediği hakkımdaki incitici sözlerine rağmen onu üniversiteye kabul ettim. Uşak’a gelmesi için mücbir sebepleri var diye düşünerek nefsanî davranmaktan imtina ettim. DALKIRAN söz konusu ettiği ailevi sorunlarını çözebilsin, yaşlı anne ve babasının ahir ömürlerinde yanlarında olabilsin diye Erzurum’dan Uşak’a gelmesini sağladım. Güya özel nedenlerden dolayı o kadar acele ediyordu ki Profesör kadrosu için YÖK’ten izin alma, basın yolu ile kadronun ilanı, jüri raporlarının gelmesi ve atamasını yapma sürecine bile tahammülü yoktu! Derhal gelmeliydi! Bu yüzden Erzurum Atatürk Üniversitesinden Rektör Yardımcısı olarak Uşak Üniversitesine görevlendirme talep ederek jet hızıyla atamasını yaptım. İyilik yapma güdüsüyle felaketimizi kendi elimizle hazırlamıştık! Camiasının kuvvetle refere ettiği bir ilahiyat profesörünün ayaküstü kırk yalan söyleyebileceğini ve çetenin bir parçası olarak beni arkadan vuracağını nereden bilebilirdim.
Yine Ekrem SAVAŞ ile aramızın bozulmasına neden olan bir başka örnek ise Prof. Dr. Ramazan ALTINAY’ın getirilmesidir. 2011 yılında Van depremi dolayısıyla oradan birçok akademisyen Uşak Üniversitesine gelmek istiyordu. Aleyhime yaptığı yalancı şahitliğiyle Brütüslüğünü gösteren Adem DURU, Ramazan ALTINAY’ın üniversiteye alınmasını kuvvetle refere ederken, Ekrem SAVAŞ ise Van ilinden onu çok iyi tanıdığını ve asla üniversiteye sokulmaması gerektiğini söylüyordu.
Neticede ALTINAY’ın Uşak’lı olması ve anne babasının da yaşlı olması nedeniyle Uşak Üniversitesine gelmesini makul karşıladım ve atamasını yaptım. Bu olay üzerine Prof. Dr. Ekrem SAVAŞ ile ilişkimiz daha da gerildi.
Ancak kaderin garip bir cilvesidir ki rektörlük seçim sürecinde, dekanımız olan Ramazan ALTINAY, kendisinin Uşak’a gelmesine şiddetle karşı çıkan Ekrem SAVAŞ’ın 2. Rektörlük seçim organizasyonunun önemli isimlerinden biri olarak ortaya çıkmış, vefanın İstanbul’da bozasıyla meşhur bir semt ismi olduğunu bize hatırlatmıştır. Yanlış anlaşılmasın. Yönetimde olmasına rağmen demokratik hakkıdır tesellisiyle vefasızlığa çoktan razıyız biz. Hiç olmazsa, ona referans olan Adem DURU gibi Emniyet’e koşup FETÖ’cü diye ifade vermediğine şükrediyoruz! Bu arkadaşa teşekkür bile borçlu olabiliriz. Zira ben cezaevine girdikten sonra FETÖ’cü olmadığıma dair bazı mahfillerde tanıklık etmiş. Yine de eyvallah!
Ayrıca Ekrem Hoca, kız kardeşinin de üniversiteye alınmasını talep ediyordu. Etik bulmadığım için kabul etmedim. Neticede aramızdaki dostluk ve arkadaşlık ilişkisi, bu ve benzeri personel alımları nedenlerle gittikçe zayıfladı ve bir süre sonra da tamamen koptu. Hatta onun açısından tamamen düşmanlığa dönüştü!
İlişkiyi Kestik Ama Sorunlar Bitmedi
Ekrem SAVAŞ ile ilişkilerimizi bitirmiş olsak da sorunlar bitmiyordu. Adem DURU zaman zaman gelip Ekrem SAVAŞ’ın kendisine Dekan Yardımcılığından ayrılması için baskı yaptığından bahsediyordu. Bir gün “Hocam doçentlik sınavına gireceğim, şayet görevi bırakmazsam Ekrem SAVAŞ jürime müdahale eder ve asla doçent olamam. Alanımdaki bütün matematikçileri tanıyor.” mealinde sözler söyledi. Ben de kendisine “Endişelerinde haklısın, en iyisi istifa et. Doçent olunca sana başka bir görev düşünürüz.” dedim.
Emniyetteki ifadesinde bu olayı, perde arkasındaki gerçeği söylemeksizin: “Doçentlik sınavımın yaklaşmasından dolayı Dekan Yardımcısı olarak görev yapamayacağımı kendisine ilettim ve 2012 yılının Mart ayında istifa ettim.” demiştir.
Doçent unvanını aldıktan sonra hiç bekletmeden kadrosunu verdim. Ayrıca daha önce söz verdiğim gibi yan geliri iyi ve itibarlı bir görev olan ÖSYM’de Meteksan koordinatörü olmasını sağladım. Ayrıca Açıköğretim Fakülteleri Koordinatör yardımcılığı görevine de atadım. Bu görevler Anadolu Üniversitesinin ve ÖSYM’nin yaptığı sınavları koordine etmek gibi oldukça hassas ve kritik görevlerdi. DURU bu görevi 2015 yılı Nisan ayında yapılacak olan rektörlük seçimleri sathı mailine girene kadar da devam etmiştir. Bu durumu Emniyet KOM’daki ifadesinde “Ağustos ayında ÖSYM’deki görevimi yürütemeyeceğimi Rektör’e ilettim, daha sonra 2014 yılının sonunda rektör adayları belli olmaya başladığında yüksek lisans hocam Ekrem SAVAŞ rektör adayı olunca yanında yer aldım.” diyerek açıklamıştır.
İnsanların hemşericiliğini, akrabalarını tutmasını, kabileciliğini ve aşiretçiliğini anlıyorum. Bu konularda Müslüman kimlikli insanlar önemli ölçüde sınıfta kalıyorlar. Nihayetinde Rektör Ekrem SAVAŞ’ın akrabası ve köylüsü olan Adem DURU gibi sözde dindarlarımız bile feodal bağların pençesinden ve güdüsünden kendilerini kurtaramıyorlar diye düşünmüştüm. Ancak onun kuşandığı iftira ve ihanet kılıcıyla bir Brütüs olacağı hiç aklıma gelmedi!
DURU Bana FETÖ’cü Demiş!
İşte bu sahip çıktığım arkadaş, Emniyet ifadesinde: “Ekrem SAVAŞ, FETÖ bağlantılı olduğunu düşündüğümüz hiçbir Öğretim Üyesiyle görüşme talebinde bulunmamış ve oy istememiştir. FETÖ ile bağlantılı Öğretim üyelerinin çok büyük oranda Rektör Sait ÇELİK’i desteklediğini düşünüyorum, bu da aldığı oydan anlaşılacaktır.” diyerek FETÖ’cülerden oy aldığımı söylemesine ve lafını evirip çevirerek bana FETÖ imasında bulunmasına pes doğrusu demekten başka bir söz bulamıyorum. Hâlbuki Ekrem SAVAŞ’ın seçimini koordine eden birisi olarak kimlerin kapı kapı dolaşarak SAVAŞ için oy topladığını bilmiyor değildi! Kimin kimden oy aldığı ve FETÖ’cülerin kime oy verdiği Uşak Üniversitesi’nde aşağı yukarı bütün akademinin bildiği bir husustur.
En azından ona şöyle seslenmek hakkımdır. Ey Adem DURU, vefasızlığı kendine yakıştırdın onu anladık ama gerçeği bildiğin halde dilini eğip bükerek nasıl FETÖ iftirası atabildin? Beni yakından tanıyan kendi öz ağabeylerine “Rektör’ün FETÖ ile uzaktan yakından alakası yok” dediğin halde Emniyetteki bu gayretin niyeydi? Evde doğru söyleyip karakolda şaşanlardan mısın?
Adem DURU ifade verirken kendince başkalarını FETÖ’cü ilan ederken beni de yerel haber sitesindeki haberlerdeki yorumlara dayanarak FETÖ’cülükle etmişti. Sanki yanımda değildi? Sanki gerçekleri bilmiyordu? Kurnazlığa bakar mısınız? DURU, İfadesinde şöyle demektedir: “… Ben YÖK’ün Mevlana Projesi altında yurt dışında bulunan üniversiteler arasında karşılıklı anlaşmalar yaptığını basından öğrendim. Bu projenin yürütülen soruşturmalar kapsamında halen tutuklu bulunan daha önce de FETÖ’nün yurt dışında bulunan kurumlarında ve Uşak ilinde bulunan dershanesinde çalışan buradan Uşak Üniversitesine geçen, Kenan AKARBULUT 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimine kadar yürüttü. Darbe girişiminden sonra görevden alındı, bu protokollerde Bosna Hersek’te bulunan Burç Üniversitesi, Azerbaycan’daki Kafkas Üniversitesi ve Arnavutluk’ta bulunan ismini hatırlayamadığım bir üniversitenin protokolleri apar topar tek taraflı feshedildiğini yerel haber sitesindeki yorumlardan öğrendim.”
Şimdi sen bu işin aslını bilmiyorsun öyle mi Adem DURU? Hedefe Kenan AKARBULUT’u koyup kendine yakın adamlarının FETÖ irtibatlarını gözden kaçırdın öyle mi? AKARBULUT’un FETÖ dershanelerinde çalıştığını iddia ediyorsun ama aynı iddialar meğer senin hakkında da varmış. Samsun’un Çarşamba ilçesinde ve Adıyaman ilinde FETÖ dershanelerinde çalıştığın söyleniyor.
Protokol imzalandığını söylediğin üniversitelerle anlaşmalar Kenan AKARBULUT tarafından değil de sizin bir türlü soruşturmasını yapmadığınız Mahmut Ünsal ŞAŞMAZ’ın Mevlana Koordinatörlüğü döneminde yapılmıştı! Bu üniversitelerle anlaşmanın arkasında kim olduğunu, kimin aracı olduğunu en iyi o bilir. Sen de iyi biliyorsun aslında. Değil mi?
ŞAŞMAZ, senin Hakyol Vakfından olduğunu söylediğin Prof. Dr. Faysal GÖKALP’ın referansıyla göreve getirdiğim biriydi. Yine sanıyorum Burç Üniversitesiyle protokol yapılmasında aracı şahıs Faysal GÖKALP, EPOKA üniversitesiyle aracı olan hoca da bizzat oraya gidip görüşmeleri yapan ve senin yakın arkadaşın Prof. Dr. Hakkı ODABAŞ’tı. Senin de çok iyi bildiğin üzere ŞAŞMAZ, ODABAŞ’ın Araştırma Görevlisiydi. Yani bunların hepsi ŞAŞMAZ döneminde GÖKALP ve ODABAŞ gibi hocaların aracılığıyla olmuştu. 17-25 Aralık 2013 öncesinde yapılan bu protokoller farkına varıldığında feshedilmişti. Bu üniversitelerle yapılan anlaşmalarda ne öğrenci ne hoca alışverişi olmamıştı. Sen de biliyorsun ki 17-25 Aralık öncesinde YÖK onayı ile gerçekleşen bu anlaşmalar FETÖ’cülüğe delil değildi.
Bu konuda bir suçlu aramak gerekirse senin en yakın arkadaşların ŞAŞMAZ ve ODABAŞ’a bakmak gerekir. Emniyet KOM’da ŞAŞMAZ’dan niye bahsetmedin? Ancak mahkeme huzurunda bu isnatlar ŞAŞMAZ’a yapıldığında, kendi sorumluluğunu, Kenan AKARBULUT’un üstüne yıkması bir iftira ve ahlaksızlıktır.
Ey Adem DURU! Sen Emniyet ifadende nasıl bir senaryoya imza attın? Nasıl “duydum” uyanıklığıyla AKARBULUT üzerinden işi bana getirdin? Kendine yakın adamların FETÖ ile ilişkisini gösteren delilleri örtbas edip AKARBULUT üzerinden bana yürüme uyanıklığın nasıl bir köylü kurnazlığıdır? Bu arada ŞAŞMAZ’ı kurtarmak için üniversitede ve tüm Türkiye’de kimlerin araya girdiğini, senin bu adam için nasıl cansiperane uğraştığını biliyorum. Neden?
Meğer ben Adem DURU’yu tanımıyor ve hakkındaki birçok şeyi bilmiyormuşum! O dahi bana FETÖ’cü diyerek bir şeyleri gizlemeye ve hatta birilerini aklamaya çalışmış. Uşak’ta FETÖ’cülerle FETÖ mücadelesi yapmaya kalkan devlet maalesef FETÖ’cülerin ve istismarcı hırsızların eline düştü!
Adem DURU ve Ekrem SAVAŞ’a Sitemimdir…
Ey Adem DURU; Sen ve rektörün, kamuda göreve dönmek için açtığım davada, iftiralarınıza nasıl Uşak Üniversitesi tüzel kişiliğini alet edebildiniz. İdare Mahkemesine müdahil sıfatıyla iki kez resmi yazı yazarak FETÖ’cü olduğumu iddia ettiniz. Bu yüzden sizleri Allah’a havale ediyorum. Belki “Ben değil onu Ekrem SAVAŞ yazdı. Ben o günlerde Rektör Yardımcısıydım.” diyeceksin. Ama ne fark eder? Hepiniz gerçeği bilmiyor musunuz? Yönetim sorumluluğunu paylaşmıyor musunuz? Yuh olsun sana.
Ayrıca elan rektör olan Rektör Ekrem SAVAŞ gerçeği ayan beyan bilmekteydi. Memleket davamızın menfaat ve ahbap çavuş ilişkisine dönüşmediği günlerden beri beni çok iyi tanımaktaydı. Buna rağmen 35 yıllık arkadaşına FETÖ’cü terörist demesi, olsa olsa kötülüğün sıradanlaşması ve İslami kimliğinin çürümesi olarak yorumlanabilir.
Sayın SAVAŞ’a hitabım ise şudur: Rektörlük seçimlerinde rakip olduğumuz doğrudur. Doğrudur da bu rekabetin oluşturduğu husumet hissinin sonucu, hakkımdaki bu iftiran mı olmalıydı? Şu camiada benim FETÖ’cü olmadığımı en iyi bilenlerden birisisin! Bunu bildiğine dair birçok ortak arkadaşımız var. Hiç mi Allah’tan korkmadın? Kaç yıl daha yaşayacaksın? Resmi evraklara husumetini değil de Hakk’ın hatırına gerçeği yansıtarak faziletini ortaya koyabilirdin. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın (Fatır 5) ilahi uyarısına muhatap bir Müslüman’ın bütün bunları yapabildiğine hâlâ inanamıyorum! Beni bir yana bırak, çoluk çocuğumun ekmeğine ve haysiyetine düşmanlık edebilecek seviyeye ne zaman ve nasıl geldin? Gerçekten şaşıyorum. Ne diyeyim daha? Sana da yuh olsun Ekrem SAVAŞ! Aklım havsalam almıyor. Rahmetli Necip Fazıl’ın:
Kuyruğu etrafında dönen kedi hayrette;
Âlim ki, hayreti yok, ne boş yere gayrette!
Şiirini hatırlattınız bana. Ne siz ne de köylünüz ve öğrenciniz Adem DURU bu imtihandan sağlam çıkmadınız.
Kıymetli hocam, yaşadığınız haksızlıkları okuyunca, insanın aklına, bürokraside kim bilir bu tarz iftira kampanyalarını sürdürüp kendine makam, mevki ve çıkar için yer açan ne kadar çok ahlaksız vardır? sorusu geliyor. En acısıda bu ahlaksızların isminin, müslüman dernek, vakıf, kuruluşlarla anılıyor olması.
“Fe eyne tezhebûn” (Tekvir 26)
“Nereye bu gidiş?”
Sayın Çelik bu iddialarını daha önce de yazmıştın susmuştum ikinci defa yazınca cevap verme gereği duydum. Seninle ilgili olarak ağabeyime söylediklerimin aynısını KOM’da da yani “ben Sait ÇeliK’in FETÖ’cü olduğunu düşünmüyorum” demediysem boşluk bırakıyorum…….Buraya isteğin hakareti, küfrü ve bedduayı yazabilirsin ancak sen beni iyi tanıyorsun, dediysem de boşluğa yazdıklarının hepsi senin için geçerlidir. Ancak sorulan özel bir iki soruya verdiğim cevaptan alınganlık göstermişsen de o senin sorunundur. Yine özel sorulara verdiğim cevaplarda yalan ve iftira varsa da isteğini belgeli olmak şartıyla söyleyebilirsin.Diğer taraftan benim Çarşamba’da ve Adıyaman’da FETÖ dershanelerinden çalıştığımı belgesiyle ispat etmezsen en hafif tabirle müfterisin. Sana bir hafta süre veriyorum bir hafta sonra SGK dökümünü verirsen mailine gönderirim, değilse de https://twitter.com/ademduru18 den yayınlayacağım.
Sayın çelik, “Bu arada ŞAŞMAZ’ı kurtarmak için üniversitede ve tüm Türkiye’de kimlerin araya girdiğini, senin bu adam için nasıl cansiperane uğraştığını biliyorum.” demişsin Senin bu iddia rahmetli Hasan Karakaya Abinin fıkrasını aklıma getirdi: 😂😂😂
Hikâye malûm;
İki kör, karşılıklı “dolma” yiyorlarmış…
Körlerden biri, diğer köre, “fırça” dozajında bir ses tonuyla demiş ki;
“Dolmaları çift çift yemekten utanmıyor musun?”
“Suçlanan kör” demiş ki;
“Allah’tan kork be adam!..
Sen kör, ben kör!.. Dolmaları çift çift yediğimi de nereden çıkardın?”
“Suçlayan kör” cevap vermiş;
“Ben çift çift yiyorum da!”
Eğer Uşak/Ankara adli veya emniyet bürokrasinde ya da YÖK bürokrasisinde ya da Uşak/Ankara siyasetinde bu kişi için birisiyle görüşmüşsem, referans olmuşsam, görüşmesine aracı olmuşsam alçak, ahlaksız ve şerefsizim bunun için de yüzleşmeye hazır olduğumu ifade edip bir hafta içinde belgesiyle ispat etmezsen aynı ifadelerin bu sefer de senin için geçerli olduğunu söylüyorum.
Kenan Akarbulut ile ilgili de söylediklerimin neyi rahatsız etti? Paralel yapının yurt dışındaki okullarında görev yaptığı iddiası ile ilgili malumatım olmadığı söylediğin, kullandığı 2 telefonda baylock olan Kenan AKARBULUT benden yaklaşık 40 gün önceki ifadesinde;
Üniversiteye başladığı dönemde Altan Buğdaylıgil’in cemaatin üniversite sorumluluğunu yürüttüğünü, bu kişinin FETÖ’nün Uşak Uzem Dershanesinde çalıştığı 2003-2004’lü yıllarda birkaç kez kendisini ziyaret ettiğini, FETÖ’nün Feza kolejinde incelemelerde bulunmak üzere beraber gittiğiniz Tanzanya gezisinin iyi geçtiğini söylediğini, Mevlana Projesi çerçevesinde üniversite yönetimi tarafından daha önce Kazakistanda çalışması ve bölgeyi biliyor olması sebebiyle Kazakistan’da bulunan üniversitelerle anlaşma yapmak için görevlendirildiğini, 10 üniversite ile görüştüğünü, 3 ya da 4 üniversite ile protokol imzalandığını…. Söylemiş bu ifade seni rahatsız etmedi de benim söylediklerim niye rahatsız etti ki sayın Çelik !!! Ayrıca en hafif tabirle de insafın varsa imzalarına da sahip çık Sayın Çelik yok o getirmişmiş de yok bu getirmişmiş de birisi yanılmıyorsam Georgia State University hariç bütün protokolleri imzalayan sizsiniz başarı da başarısızlıkta Rektör olarak size aittir. Ayrıca bu protokollerinde benim dediğim gibi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 22 Temmuz 2016 tarihinde iptal edildiği devlet ve mahkeme kayıtlarında var benim söylediklerimin neyi yalan iftira Sayın Çelik ben parça parça cevap vereceğim çünkü yazdıklarınızın doğru olduğunu zanneden ahmaklar varda! çok zor bir süreçten geçtiniz size en samimi ve gerçekten kalpten gelen tavsiyem oğlunuzun hocalarına muayene olmanızdır. He bu ara Ramazan Altınay hocanın babası 1968 yani siz doğduktan 4 yıl sonra annesi de 2005 yılın da rahmetli olmuş Allah rahmet eylesin hatırlatmak istedim.😂😂😂
Sayın Çelik, “…Ayrıca daha önce söz verdiğim gibi yan geliri iyi ve itibarlı bir görev olan ÖSYM’de Meteksan koordinatörü olmasını sağladım. Ayrıca Açıköğretim Fakülteleri Koordinatör yardımcılığı görevine de atadım…. DURU bu görevi2015 yılı Nisan ayında yapılacak olan rektörlük seçimleri sathı mailine girene kadar da devam etmiştir” demişsin evet doğru bir Cuma günü Cuma çıkışında o zaman ki OSYM temsilcin için ÖSYM ye şikayet gittiğini benim bu işi yürütüp yürütemeyeceğimi sordun ben de uygun görürseniz yürütebileceğimi ifade ettim hatta şimdilik hiç kimseye söyleme diye de ricada bulundunuz ben de yanılmıyorsam aynı gün apar topar Antalya’ya ÖSYM bilgilendirme toplantısına katıldım. Ancak geri geldiğimde ÖSYM temsilciliğini kendinizin aldığını benim de METEKSAN temsilcisi olduğumu söylediniz ben de siz nasıl uygun görürseniz dedim. Yani aslında ben ÖSYM temsilci değil rahmetli Vedat YEŞİLÇİÇEK hocanın görevini üstlenmiştim. Yine de minnettarım. Ancak doğruları çarpıtma noktasında gördüğüm en becerikli kişilerden birisiniz sayın ÇELİK!!!! …Ayrıca Açıköğretim Fakülteleri Koordinatör yardımcılığı görevine de atadım… demişsiniz bu yalanı söylerken siz hiç Allahtan korkmaz kuldan utanmaz mısınız? Bununda belgesini ya da üniversiteden sadece bir tanığını göstermezseniz size ne söylenebilir okurlara bırakıyorum. Ben size hatırlatayım ÖSYM ve Anadolu Üniversitesi sınav koordinatörü sizdiniz METEKSAN temsilcisi ben, Anadolu Üniversitesi Koordinatörü de Ali Galip Baltaoğlu’ydu.
Neden ayrıldığıma gelince siz yine “DURU bu görevi 2015 yılı Nisan ayında yapılacak olan rektörlük seçimleri sathı mailine girene kadar da devam etmiştir” şeklinde ifade ederek istifamı rektörlük seçimlerine bağlamışsın. Hayır Sayın Çelik istifa sebebi rektörlük seçimi değil formasyondan yönetim kurulu ve senato kararlarını https://twitter.com/ademduru18 de göreceğiniz üzere %7 yönetici payının yanında girmediğiniz halde 2014 koşullarında saati 300 TL den ve hafta da 24 saat ders ücreti yani aylık ise 300*24*4= 28800 TL 2014 ağustos ayında doların 2,15 olduğu dikkate alındığında 13395 dolar bugünkü değeri ise 246474 TL para alma çabanızdır. Evet Buckingham asilzadesi Çelik önce kendim geldim yanınıza hocam lütfen sizi savuna savuna bir hal oldum artık bunu ben savunamam nedir bu deyince ellerinizi de açarak benim haberim yok kim yapmış bunu dediniz oysa dekan yardımcısı arkadaş bu dağılım direkt number one’dan geldi demişti o zaman olayı rektör yardımcınıza, Ramazan Altınay ve Bilal Sezer’e söyleyince beraber bir daha geldik aynı şeyleri onlara da söylediniz eee .. bunun makulü nedir diye sorunca yönetici payının yanında yanılmıyorsam 5 saate düştü girmediğiniz halde yönetici payının yanında yine o parayı aldınız ancak sonra sayıştayın size 110000 TL civarında zimmet çıkardığını duydum (bu sadece duyumdan ibaret gerçeğini siz biliyorsunuz yalan sa yalan dersiniz eyvallah). Evet, Buckingham asilzadesi Çelik ayrılma sebebimin bu olduğunu siz çok iyi biliyorsunuz KOM da neden istifa ettin diye sorulunca bunu anlattım kayda geçirmedim bunu duyduklarında hemen hocam bu çok önemli bizim için dediler çünkü paranın olduğu yerde FETÖ vardır mutlaka deyince yine ben sizin hakkınızdaki kanaatimi söyledim bu işin FETÖ yle ilgisi yok sadece insanların daha fazla kazanma arzusu dedim. Buckingham asilzadesi Çelik özellikle ..”Ayrıca Açıköğretim Fakülteleri Koordinatör yardımcılığı görevine de atadım…” şeklindeki ifadenizle ilgili cevap ve belge ya da üniversiteden tek bir şahit göstermeni bekliyorum. yazdıklarını yavaş yavaş okuyorum okudukça size gerçekten üzülüyorum biliyorsun vicdan sahibi birisi olduğumu defalarca siz söylediniz, durumunuzu iyi görmüyorum kendinizi ihmal etmeyin tekrar söyleyeyim sizin yazdıklarınız doğru sanan ve ciddiye alan ahmaklar olmasa cevap yazmayacağım …kusura bakmayın gerçek okumadım son yazdıklarınıza benimle ilgili yazdıklarınızın dışındakileri de okumayacağım son yazının başlığını gördüm insanlara ahlak dersi veriyorsunuz ona da yuh diyorum bir de Sayın Alirıza DEMİRCAN hocaya size bu iftiraları atmanıza olanak sağladığı için kul hakkına girdiğini de buradan ifade etmek isterim.
DEKAN YARDIMCILIĞINDAN NEDEN AYRILDIM?
Öncelikle dünkü cevabında sehven yapılan bir yanlışlığı düzelmek isterim “ÖSYM ve Anadolu Üniversitesi sınav koordinatörü sizdiniz METEKSAN temsilcisi ben, Anadolu Üniversitesi Koordinatörü de Ali Galip Baltaoğlu’ydu.” Demiştim hem sizi hem de Baltaoğlunu Anadolu Üniversitesi Koordinatörü diye yazmışım Baltaoğlu koordinatör yardımcısı olacaktı. Sayın Çelik 35 yıllık kadim arkadaşınla (hakikaten de iyi arkadaşmışsınız ikinizi yakından tanıyınca birçok ortak yönünüzün olduğu görme fırsatım oldu Bana Arkadaşını Söyle Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim atasözünü hatırlattınız) yaşandığını iddia ettiğin bir takım şeyleri anlattıktan sonra “Emniyetteki ifadesinde bu olayı, perde arkasındaki gerçeği söylemeksizin: “Doçentlik sınavımın yaklaşmasından dolayı Dekan Yardımcısı olarak görev yapamayacağımı kendisine ilettim ve 2012 yılının Mart ayında istifa ettim.” demiştir.” Yahu bunun neyi sizi rahatsız etti? 35 yıllık kadim arkadaşınla ilgili İddia ettiğiniz şeylerin bir kısmını ben söyledim bir kısmını da siz söylediniz büyük bir oranda da doğru. Bunlarla ilgili olarak ben 2011 Eylül ayında ayrılma talebinde bulunmuştum. Sonra konuşarak devam kararı almıştık. Ancak 2011 in son günü anam 40 gün sonrada babam hakkı yürüdü okulun ben de dekanlığı sizin yürütmeniz ve işlerin büyük bir kısmının bize kalması ve iş yükünün ağır olması, çok yakın bir zamanda hem anamı hem de babamı kaybetmenin üzüntüsüyle gerçekten doçentliğe hazırlanmıyordum. Nitekim mart ayında ayrıldım ve haziranda yaklaşık 75 gün sonra doçentlik sınavına girdim. Evet, Sayın Çelik dekan yardımcılığından değil de velefki sizin dediğiniz dediğiniz sebeplerden ayrıldım gözaltındayken bunu söylememin size ne faydası olacaktı onu anlayamadım belki sebebi sizin gibi asilzade değil de köylü olmadır ha ne dersin? Evet, Sayın Çelik hem meteksan temsilciliğinin hem de dekan yardımcılığından ayrılmamda FETÖ’cülerin bir etksi var mı onu araştırıyorlardı? Asilzadem ben kötü niyetli olaydım hani bürütüsüm ya örneğin size söyle bir iftira atabilirdim: Evet Rektör Sait Çelik Üniversitede ve Eğitim Fakültesinde FETÖ’cü kadrolaşma yapıyordu onun için kavga ettim ondan ayrıldım ya da ÖSYM görevlendirmelerinde üniversitede ya da Milli Eğitimde FETÖ’yle bağı olan kişileri görevlendirmem için baskı yapıyordu onun için ayrıldım diye iftira atabilir miydim? Evet atabilirdim. Bak sen benim Çarşambada ve Adıyaman’da FETÖ dershanesinde çalıştığın söyleniyor diye yapılan iftiraları sözde köşene taşıyorsun, ancak asilzadem ölüm var ölüm size yapacağım iftiranın hesabının bu dünya da olmasa ahirette görüleceğine inanan birisiyim gerçi sen kendini de ilah yerine koyup bana sözde dindar demişsin ama ben yazdıklarının birçoğunu içinde bulunduğu haleti ruhiyene bağlıyorum onun için hoş görüyorum.
REKTÖRLÜK SEÇİMLERİNDEN SARAYIN UŞAKLARINA GİDEN YOL
Asilzadem önce şunu söyleyeyim nedir o Tanzanya’da Afrikada Halkbank’ı itibarsızlaştırmaya çalışan (https://www.15-temmuz.net/feto-afrika-dan-halkbank-a-saldiriyor-kim-bu-876-kisi/13442/) ve Türkiye deki gibi orada da soru hırsızlığı yapan (https://www.yenisafak.com/gundem/feto-tanzanyada-soru-calmis-3502639) Feza kolejinde incelemelerde bulunurken Hindistan cevizinin içine elinizi sokarak elinizle yemek? hiç sizin gibi asil bir soyluya yakışıyor mu? Bunu size gerçekten yakıştıramadım doğrusu. (http://www.usakyasam.com/gundem/usiadin-duzenledigi-tanzanya-gezisi-h136.html) (https://www.usakhabermerkezi.com/usak-universitesi-rektorunun-tanzanyada-isi-ne-makale,211.html)
Her neyse tekrar ciddi meselelere döneyim. Buckingham asilzadesi Çelik benim emniyet ifademde “Ekrem SAVAŞ, FETÖ bağlantılı olduğunu düşündüğümüz hiçbir Öğretim Üyesiyle görüşme talebinde bulunmamış ve oy istememiştir. FETÖ ile bağlantılı Öğretim üyelerinin çok büyük oranda Rektör Sait ÇELİK’i desteklediğini düşünüyorum, bu da aldığı oydan anlaşılacaktır.” Dediğimi yazmışsınız. Evet dedim Sayın Buckingham asilzadesi bugünde aynısı söylüyorum. Sayın Çelik, Ekrem Savaş akrabam değil dediğin gibi köylüm ve yüksek lisans hocamdır doğru. Bundan dolayı bir vefa borcum vardı yetişme tarzım ve inandığım değerler gereği senin de ifade ettiğin gibi birbirine çok benzeyen 35 yıllık iki arkadaş arasında kaldığımda yüksek lisans hocamı seçim sürecinde destek olduğum doğrudur. Benim bunu anlamadığım şey bunu senin yadırgaman, ne yapsaydım? Onu değil de seni mi destekleseydim? Ona da oyum nasip olmadı biliyorsun. Benim senden de beklentim “Adem hoca, benim de abi dediğim 35 yıldır tanıdığım aynı camianın iki insanı olarak Ekrem Savaş senin de hocan köylün, senin onun yanında yer alman yakışır ancak birbirimize kötü şey söylemeyelim birbirimizi yıpratmayalım bu işler nasip işi Allah kime nasip ederse o olur demendi”. Ama sen bunu demeyi bırak seçimi bir kan davasına dönüştürdün 25 yıllık arkadaşım ve şu anki AK parti il başkanına danışmanlığını yaptığım İHH öğrenci topluluğundan ayırmalarını talep etmişsin ve hala da bu yazdıkların oluşturduğun kan davasının devamıdır Sayın Çelik. Son kez ifade edeyim evet, FETÖ’cüler seni desteklediler nokta. Ancak bu senin FETÖ’cü olduğun ya da benim sana FETÖ’cü dediğim anlamına gelmez devlet herkesin ne olduğu biliyor değil mi? nitekim benim KOM’daki ifadelerimin hiç birisi senin iddianamene girmedi. Bana göre senin hatan Devlet/Akparti ile PDY/FETÖ arasına koyduğun çok keskin bir bıçağın üzerinde yürümendir. Denge siyaseti gütmen ve kim kazanırsa ben koltuğumu koruyayım düşüncendi. O bıçakta seni bir gün geldi kesti iş bundan ibaret (bu benim yorumum ve gözlemimdir). FETÖ’cüler sana oy sen de onlara kadro verdin. Sadece bir örnek vereceğim Sayın Çelik bu örneği çoğaltmam mümkündür.
21 Aralık 2015 tarihinde (https://ilan.memurlar.net/ilan/34312/usak-universitesi-ogretim-uyesi-alim-ilani.html) “Kamu Yönetimi alanında doçentlik ünvanı almış olmak. Yönetime halkın katılımı ve kamu politikalarının uygulanması konularında çalışmalar yapmış olmak” özel ilanıyla kadro verdiğin kişi ben tanımıyorum ama nerden geldiğini ve şimdi nerelerde olduğunu siz çok iyi biliyorsunuzdur. Hatırlaman için yardımcı olayım doçent olarak atadıktan yaklaşık beş ay ve darbe girişimden 5 gün sonra soruşturma açmak zorunda kaldığın Bclock kullanıcı hatırladın demi….?
Şimdi gelelim ben o ifadeyi KOM’da neden verdiğimeve FETÖ’nün sana oy verdiğinin belgesiyle ispatına; şunu söyleyeyim ki beni senin iddia ettiğin gibi sana iftira atar diye çağırmamışlardı. Rektörlük seçimiyle ilgili ifademin sebebine gelecek olursak öncelikle FETÖ’nün operasyon ve tetikçi hesabı https://twitter.com/sarayusaklari hakkında basına yansıyan iki haberden alıntı yaparak bilgi vermek isterim.
İlki hürriyet gazetesinden alıntı olup haberde: “Emniyet Terörle Mücadele Müdür Yardımcısı Bayram Çiftçi, itirafçı oldu her şeyi anlattı. Çiftçi. Soruşturmalar hakkında bilgi verdiğini belirterek “Verdiğim bir bilgi ‘Sarayın Uşakları’ adlı hesaptan yayınlandı” https://www.hurriyet.com.tr/gundem/emniyetin-onemli-isminden-darbe-ve-twitterdaki-hesap-icin-muthis-itiraflar-40219966 ), ifadeleri yer almaktadır ikinci alıntı ise Yeniçağ gazetesinden olup haberde: “Türkiye’deki her türlü adli yazışmaların üzerinde yapıldığı UYAP projesinde görevli olan ve halen Ankara Emniyet Müdürlüğü KOM Şubesi’nde gözaltında tutulan şüphelilerin 17-25 Aralık sonrasında başlatılan soruşturmalarla ilgili “Fuat Avni” ve “Sarayın Uşakları” gibi sosyal medya hesapları başta olmak üzere dosyalarda adı geçen ve haklarında yakalama kararı olan şüphelilere adli soruşturma bilgilerini sızdırdıkları belirlendi.” (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/uyap-ile-operasyonlar-sizdirilmis-143440h.htm ) ifadeleri bulunmaktadır ayrıca bu hesaptan https://twitter.com/sarayusaklari 15 temmuz 2016 tarihinden sonra bir daha twit atılmamış olup tescilli FETÖ operasyon hesabıdır.
FETÖ’nün bu tetikçi operasyon hesabından darbe girişimine 17 gün kala 28 haziran 2016 tarihinde üniversiteden 7 akademisyenle birlikte rektörlük seçimleriyle ahlaklı olarak tehdit edildik sayın ÇELİK!!! Söz konusu hesaptan benzer şekilde sizin de zaman zaman savunduğunuz O dönemin Uşak Kom müdürü de bizim gibi iki kere tehdit edilmiş. O zaman KOM da konuşurken denildi ki bana “hocam atılan twitlerden anlaşılıyor ki siz de FETÖ’nün hedefindeymişsiniz. Sizi neden hedefe koydular” diye sorulunca ben de içeriğin okunması durumunda rektörlük seçimlerinden dolayı olduğu rahatlıkla görüleceğini söyledim. Bakın Sayın Çelik atılan twitlerin bir kaçını aynen buraya aktarıyorum. Atılan 5. Twitte “Prof. Dr. Sait Çelik’in rektör seçilmemesi için yaptıkları çalışmalar ve hocaların konuşmalarını yasadışı kayda almalar herkesçe biliniyor” Atılan 17. Twitte “Şebekenin tetikçileri Şerif Öner, Hakkı Odabaş, ve Adem Duru destekledikleri rektör adayı ile fişleme tezgahını oyuna sürdüler.” 25. Twitte Yrd. Doç. Dr. Mehmet Hatipoğlu ve AKP Uşak Millet vekili Alim Tunç’un SRC kurslarında evrakta sahtecilik yaptıkları bilinen bir gerçek” 27. Twitte bütün bu hukuksuz işlemler fişlemeler suç uydurmalar ve kurulan tezgahlar herkes tarafından görülüyor, biliniyor” 28. Twitte ağababalarına yaranmak uğruna bütün bu suçlara ortak olanlar yaptıklarının hesabını tarafsız hakim ve savcılar önünde verecekler” ve son olarak ta 29. Twitte afişe edilen herkes gibi “işte o zaman Erken, Gökerik, Öner, Odabaş Duru ve Hatipoğlu gibiler ömürlerini zulmün hesabının vermekle geçirecekler” diye tehdit ile bitiriyorlar.
Bak hele bak Sayın Çelik FETÖ’nün operasyon twitter hesabı son üç twitte 7 öğretm elmanın isimlerini kullanarak tehdit ederken özellikle 5. Twitte seni nasıl da savunuyor? Birileri yasa dışı ses kaydı alıyormuş bak hele bak!!! Bu arada Sayın Vali Seddar Yavuz ile aran niye bozulmuştu dur ben söyleyeyim ses kaydı aldığın için değil mi? Ayrıca geleni gideni izlemek ve kayda almak için bilgi işlem daire başkanına rektörlük makamına kurdurduğun kamerayı da ben kurdurmadım der misin? İnkâr etme! ayağı terlikli şekilde daire başkanından nasıl çalıştığını gösteren görüntüleri bizatihi izledim.
Twitler hala duruyor isteyen merak eden herkes tamamını bakabilir. Sayın Buckingham asilzadesi üniversite içindeki tasmalılar buradan da bir çamur atacaklardı ama yapamadılar çünkü senin her gün dua ettiğin ve ömür boyu dua edeceğin kişinin ismi de geçiyordu. Üniversite de kime sorarsanız sorun FETÖ’cülerin size oy verdiğini söyler atılan twitlerden de yine zeka kırıntısına sahip olan herkes kimin kime desteklediğini anlar. Yine FETÖ’nün hedefindeki kişilerin en azından FETÖ’nün yanında yer almadığını, FETÖ’cü birini korumadığını, birini savunuyorsa da FETÖ’cü olduğuna dair hukuken geçerli delil ve tanıklığının olmadığı için savunduğunu yine zeka kırıntısına sahip olan ve vicdan sahibi herkesin anlaması beklenir. Mağduriyet yaşadığını iddia eden birisi olarak bu düşünceyi en başta senin savunman gerekir. Seninle ilgili bir kanaatim olsa da vicdani kanaatimi zorlayan ve bir türlü cevabını bulamadığım bir takım sorular; “Bir rektör Pensilvanyaya neden gider?, Ekibe baktığımda pikniğe bile gidilmeyecek tiplerle bir rektör Tanzanya/Feza kolejini gezmeye neden gider?, Hele hele bir rektör makam odasına neden gizli kamera kurdurur?, Arkadaş ortamında Uşak tepe yöneticilerine ait konuşmaları neden ses kaydına alır? bu kadar sıkıntı yaşamış bir adam 2020 yılında birisinde 2 bylock olan üniversiteden KHK ile ihraç olmuş iki FETÖ’cünün ve KHK ile kapatılan FETÖ kurumlarından gelen kişilerin etüt merkezine LGS’ye hazırlanan kızını neden gönderir (evimin etüt merkezine yakın olması hasebiyle arabayla geçerken etüt merkezinin önünde kızını alırken bizatihi yine kendim gördüm dedikodu filan değil)”, suçladığı kişiler arasında neden bir tane FETÖ’cü yokta hepsi Akpartiye ve inançlı insanlar veya bürokrasiden kişiler? gibi sorularda yok değil Sayın çelik!!!
Bugün için son olarak “Ey Adem DURU; Sen ve rektörün, kamuda göreve dönmek için açtığım davada, iftiralarınıza nasıl Uşak Üniversitesi tüzel kişiliğini alet edebildiniz. İdare Mahkemesine müdahil sıfatıyla iki kez resmi yazı yazarak FETÖ’cü olduğumu iddia ettiniz.” …. Yönetim sorumluluğunu paylaşmıyor musunuz? Yuh olsun sana. Demişsin; Hakikaten durumuna çok üzülüyorum Sayın Çelik!!! Siz KHK ile OHAL döneminde atıldınız. OHAL döneminde atılanların idari mahkeme hakkı var mıydı yok diye hatırlıyorum sizin kamuya dönüş için OHAL komisyonuna başvurmanız gerekiyordu her neyse burası teferruat varsayalım ki idari mahkemeye başvurdunuz. Böyle bir başvuru yaptığınızı ve üniversiteden böyle bir yazı istendiğini ve üniversiteden cevap yazıldığını sizin bu yazıyla %99 benzer yazınızdan öğrendim. Bu yazının ne zaman yazıldığı imzalandığı ve içeri hakkında zerre bilgim yok Üniversitede görev dağılımına bakarsanız 5 yıldır hukuk müşavirliğinin direkt rektöre bağlı olduğunu görürsünüz. Bu arada Sayın Çelik imza TDK da “bir kimsenin, bir yazının altına bu yazıyı yazdığını ya da onayladığını belirtmek için, her zaman aynı biçimde ve kendi eliyle yazdığı kendi adı ya da adının imi.” Olarak tanımlanıyor siz FETÖ’nün Uluslararası Burch Üniversitesi ile 23/12/2013 tarihinde 2018 yılına kadar olan 5 yıllık protokolü Uşak Üniversitesi adına siz, Burch Üniversitesi adına da Mehmet UZUNOĞLU imzalamış olmasına rağmen imzanızı kabul etmeyip ben yapmadım o yaptı bu yaptı derken bırakın imzamın olmasını içeriğinden ve yazıldığı tarihten bile haberimin olmadığı yazıdan bir sorumlu tutulmam ne yaman çelişki değil mi? Ama kendi içiniz de tutarlısınız çünkü sizin imzaladığınız evraktan, atattığınız dekandan, rektör yardımcısından, müdürden ve diğer idarecilerden kendini sorumluluğunuzu inkâr ederek başkalarını suçlarken Ekrem Savaş’ın imzaladığı bir yazı için de bir başkasını suçlamanız kendi içinde tutarlı tebrik ediyorum. Eğer sen atadığın rektör yardımcılarının birisini Ekrem Savaş, birisini Ankara’daki bir üst düzey bir bürokrat, onu şu, şunu bu önderdi demeyip imzana sahip çıksan senin bana bilmesem de haberim olmasa da Yönetim sorumluluğunu paylaşmıyor musunuz? Sorusunu sorma hakkın var diyeceğim ama kendin imzana çıkmazken beni suçladığında Cennet Mekân Rahmetli Erbakan Hocamın tabiriyle Hadi ordan, hadi ordan derim. Sizinle ilgili olarak bana emekliliğinizle ilgili bir yazınız varmış 7 kasım 2019 tarihinde akşam mesai dışı bir saatte ortak bir tanıdığımız ricacı olmuştu hak olduğu bilinciyle vicdani ve bulunduğum konum gereğince kısa sürede yazının gönderilmesini sağlamıştım onun dışında da idarecilik yaptığım dönemde sizinle ilgili ne bir yazıdan haberim oldu ne de sizinle ilgili bir yazıda imzam oldu haberim bile olmayan bir yazıdan beni sorumlu tutup …iki kez resmi yazı yazarak FETÖ’cü olduğumu iddia ettiniz dediğiniz için Sayın Çelik ben de size en hafif tabirle yuh olsun diyorum…
Ben Kenan AKARBULUT. Burada çok iyi tanıdığım bir profesör olan Adem DURU tarafından adım geçirildi. Dolayısıyla cevap hakkım doğdu. Sayın editörden ricam bu cevabın buraya asılmasıdır.
Toplumumuzun en büyük sorunlarından biri uzun vadeli hafızanın güçsüz olması ne zaman, nerede ne olduğunu , ne konuştuğunu unutması ve kendisi unuttuğu için herkesin unuttuğunu zannetmesidir. Dahası Açık, mert ve korkusuzca yapmış gibi görünen açıklamalarla(?) içine düştüğü durumdan kendisini kurtarabileceğini, zannetmesi, haklı olduğunu ve inandırıcı dürüst biriymiş gibi gözükmeye çalışmasıdır.
Öncelikle Profesör ünvanı almış bu şahsın hangi hakla benim ifadelerimi burada kullandığını bilmek istiyorum? Elbette kendisi hakkında suç duyurusunda bulunma hakkımı saklı tutuyorum. Benim mahkeme ve kollukta verdiğim ifadelerimin bu şahsın elinde olduğu anlaşılmaktadır. Rektör yardımcısı sıfatını kullanırken üniversitenin hukuk birimleri tarafından ifadelerimin kendisine servis edildiği anlaşılmaktadır.
Sayın Adem DURU: İfademi yazdın bari tam yazsaydın. İfadeleri keserek algı oluşturmak ve muhataplarına örtülü fetöcü demek için kullanmasaydın . İfademin bir parçasını yarım okuyarak kendi kişisel ifadelerinizle ve öyle zannedilmesini istediğiniz bilgilerle birleştirerek sunmanız çok ilginç! Örneğin ben Tanzanya gezisindeki okulun adını sayenizde öğrendim!!!! Siz o okulun adını nereden biliyorsunuz? Benim “gezi iyi geçti” şeklindeki ifademi “okul gezisine” çevirip okulun adını da eklemişsiniz! Siz müneccim misiniz Sayın Adem DURU? Siz o okulun adını nasıl bildiniz? İfadelerde yok! Sizin FETÖ ile ilginiz yoktu değil mi?
Sait Çelik hocaya neden daha önce cevap vermediğiniz belli oldu da, bugün cevap verme cesaretini nasıl gösterdiniz! Gerçekten size şaşıyorum.
Ben bu FETÖ denen örgütün, FETÖ olmadığı dönemlerde 2008’lere kadar içinde bulunmuş bir kardeşinizim. Bu yapıdaki şeytani tipteki insanların zihninin nasıl işlediğini bilirim. Özellikle gizli kalacak ve kalmak durumunda olan kişilerin ne tür ayrıntıları nasıl düşündüğünü ve gizlendiğini çok iyi bilirim.
Sayın Adem DURU; bende iki bylock olduğundan bahsetmişsiniz. Herhalde bilerek baylock yazdınız. Akademik olarak ingilizce bilen biri böyle yazmaz. Bak programın adını bile bilmiyorum demeye çalışmanız için baylock yazdığınız düşünüyorum. O kadar uzağım ki, bak adını bile bilmiyorum numarası öyle mi? Ayrıca ben bylock kullanmadım. İki bylock diye bir şey söz konusu değil. Bana bylock isnat etmek için adıma düzenlenen bylock iddiasına delil sözde raporun hatalarla dolu olduğunda biliyor olmanız gerektir. Biliyorsunuz zira benim belgelerimin gayri yasal olarak sizin elinizde olduğu anlaşılmaktadır Hiç Allah’tan korkmadan kuldan utanmadan hakkımda algı meydana getirecek şekilde burada yorumda bulunuyorsunuz. Devam eden davama etki etmek ve algı yaratmaktan muradınız nedir sayın profesör!
Biliyorsunuz bana isnat edilen bylock bir eski arkadaşımdan aldığım numara üzerinden çıktı. Arkadaş kollukta bu numarayı bana verdiğini söylemiş ki doğrudur. Bana sorulduğunda elbette doğruyu söyledim ve raporu sıkıntılı ve çelişkili bu bylock iddiasına karşı savunma verdim.
Sayın Profesör Adem DURU bizler sizler gibi kolaylıkla yalan söyleyemiyoruz. Arkadaşımız numarayı kullan diye bize vermişse, vermedi diyemeyiz. Zira o numarayı aldım ve Kazakistan’dan bir arkadaşımın burada bir dönem öğrenci olan oğluna kullansın diye verdim. Gerçek bu! Telefon numarasını aldığım bu eski arkadaşımın kendi kullandığı numaradan da bylock çıkmış! Bunlar bizim dosyamızın ayrıntıları. Ancak sizin gibi adamların sunumuyla bambaşka bir manzara ortaya çıkıyor. Sonuç olarak ben bylock kullanmadım. Kullanıcı adını ve mesaj kayıtlarını istedim. Bunlarda getirilemedi. Bunlar dava dosyasında mevcuttur.
Bilin ki, FETÖ davalarında esas delillerin çoğu kişi beyanlarıdır. Ben de sizin hakkınızda bir beyanda bulunayım. Yanlış hatırlamıyorsam bizzat kendi arabanızın içinde bana “Adıyaman da 1 yıl dershanede çalıştım ve yurtlarda kaldım.” demiştiniz. Şimdi diyorsunuz ki ispat edin. Ya bunadınız ya da FETÖ ile hiçbir ilgim yok demek için yalan söylediniz veya takiye yaptınız. Şimdiki gibi.. Tek delil bu değil. Samsun Çarşambada da fetö dersanelerinde çalıştığınız hakkında tanık var bilesiniz. Savcılığa çekerlerse başınız çok ağrır! Hal böyle iken benim dershanelerde çalıştığımı kendi ifadenizde ve burada söz konusu yapmanızın sebebi, Sait ÇELİK’e FETÖ isnadında bulunmanızdan kaynaklanıyor. Ben bunu biliyorum. Olaylara vakıf olan herkes biliyor. Ben 2008’e kadar cemaat dershanelerinde çalıştığımı hiçbir zaman saklamadım ki!
Ben doğrusu dürüst ve ahlaklı görünme çabanıza, yanında çalıştığınız sizin velinimetiniz olan ve hiçbir ahlaksızlığı bilinmeyen, tek bir akrabasını üniversitenin kapısından sokmayan, hizmetli ve güvenlikçi alımlarını dahi İŞKUR’dan gelen listeler üzerinden kura ile alan, asgari ücretle çalışmaya razı olmuş insanların vebalini din gününde taşıyamam diyen bir kişiye ahlaksızlık isnat etmeniz ve olayları çarpıtmanız gerçekten ilginç!
Devlet malına dikkat eden kul hakkı yemeyen sizsiniz öyle mi Adem DURU? Hafızanızı tazeleyelim sizin. Hatırlıyor musunuz? Fen Edebiyat Fakültesi dekanı ve Matematik Bölümü Başkanı rektöre gitmiş, hocam tüm üniversitedeki matematik derslerini merkezi olarak dağıtalım. Herkes eşit ücret alsın ve matematikçiler arasında adaleti sağlayıp ihtilafları da çözelim deyince rektör bu teklifi haklı bulmuş, derhal bir yazı yazmış ve bu derslerin matematik Bölümünden dağıtılmasını emretmişti. Bunun üzerine yeni gelen bölüm başkanı ve dekanın üzerine mahalle kabadayısı gibi yürümüş sen bizim ekmeğimizle nasıl oynasın diye hır çıkartmıştınız. Hatırladınız mı? Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu müdürü H.O. işle ahbap çavuş ilişkisi içinde ile tüm dersleri ekonometri bölümü ile beraber 12 gündüz +12 gece şeklinde kendinize yazdırmıştınız. Bu dönemde müdür H.O ve asistanı MÜŞ ile yakından görüşmeye başladınız. İşbirliği yaptınız kişilerden biri de Mevlana Koordinatörlüğünü saklayarak ifadenizde faturayı bana çıkarttığınız ŞAŞMAZ’la son derece yakındınız. Bunu inkar ediyorsunuz bugün öyle mi? Bu 12+12 gece dersinin parasını alamayacağınızı anlayınca bir kısmının O.B. üzerinde kalmasını sağlayıp, Fen edebiyat fakültesi matematik Bölümüne buradan ders gitmesin dediğinizi ne çabuk unuttunuz? Halbuki siz Uygulamalı Bilimlerin değil, Eğitim Fakültesi hocasıydınız.
Hatta siz Rektör Beye gidip “AÖF Matematik derslerine neden Öğretim Görevlisi giriyor biz varken” deyip o dönem için aylık 300 liraya minnet eden bir insandınız! Hatta o dersler de çoğunu yapmadan aldığınız 300-400 liradır. Buradan name yapıyorsunuz. Siz istemeden rektör vermiş de falan da filan. Sizin arka planınız bilindiğinde, Sınav koordinatörlüğü için kaç takla atacağınızı okurlar takdir ederler. Sait ÇELİK yazıyor ona inanıyorlar diye “Ahmak” diye küçümseyip hakaret ettiğiniz okurlar! Kimse ahmak değil sayın DURU!!! Herkes herşeyi biliyor.
Burada velinimetiniz olan bir rektöre, yaşı sizden epey büyük bir rektöre hitap şekliniz kolaylıkla yalan söyleyebilmeniz, başkalarına ait özel belgeleri hoyratça algı yaratmak için kullanmanız seviyenizin düşüklüğünü gösteriyor zaten. Yorumlarınızdaki sistematiğinizden anlaşıldığı üzere birkaç doğru ifadenin arasına sıkıştırdığınız çarpıtmalarla bilgi kirliliği oluşturmaktasınız. Kısaca “kirli ” bir metot uyguluyorsunuz. Bu siyaset “kripto Fetöcülerin” taktiğidir bilesiniz. 2008’e kadar bu tür adamların arasında yaşamış onların bazılarını gözlemlemiş tecrübe sahibi biri olarak söylüyorum. Ne zaman deşifre olsalar , ibre ne zaman kendilerine dönse ya konu değiştirir, ya da “şu fetocu” diyerek masumları yaftalama taktiği güderler. Rektör yardımcılığı elinizden alınınca koruma perdelerinizin bazıları kalktı galiba.Herhalde etrafınızdaki çember daraldı! Bu panik niye?
Mevlana koordinatörlüğünde madem ben suçluyum neden o zaman Mahmut Ünsal ŞAŞMAZ ve Yılmaz B beraber ofise gidip onun dönemine gelen Mevlana Koordinatörlüğüne dair atama yazılarının aslı belgeleri oradaki memurdan hakları olmadığı halde istediğini çok iyi biliyorum? Siz o dönemde rektör yardımcısıydınız! Bu adamlar belgelerin aslını memurdan istedi ancak memur devlet terbiyesi almış sağlam bir kişi çıktı ve bu belgeleri buradan çıkaramazsınız diyerek yanlışa alet olmadı. Gerektiğinde o memur arkadaş savcıya gerekli bilgiyi verecektir.
Ayrıca o protokollerin hepsini rektör hazırlayacaksa koordinatör niye var ve tüm protokolleri zaten YÖK onaylıyor. Bu konu üzerinden nereye varacaksın Adem DURU?
Ayrıca ifadenizde Kenan Akarbulut’un 15 Temmuz 2016 ya kadar Mevlana Koordinatörlüğü görevi yürüttüğünü söylüyorsunuz fakat yalan söylüyorsunuz. Ben bu görevi 30 Eylül 2015 e kadar bir yıl yürüttüm. FETÖ’cü üniversitelerle protokollerin biri hariç hepsi tam 17-25 aralık 2013 tarihleri üzerine denk gelmektedir. Ki bu dönemde Mevlana Koordinatörü Mahmut Ünsal ŞAŞMAZ’dı. Koordinatörlüğüm döneminde Fetö iltisaklı hiçbir anlaşma imzalanmadı. Siz bunu çok iyi biliyordunuz.
Sonuç olarak hafızanız bazı konularda çok zayıf, bazı konularda ise benim ifademin arasına, taa Tanzanya’da okulun ismini (feza koleji ) yerleştirecek kadar dipdiri! Bazen de bylock’un yazılışını baylock yazacak kadar İngilizceni bile yitirebiliyorsun. FETÖ ile ilgili her şeyde hafıza problemi yaşadığın anlaşılıyor. Şimdi siz 17-25 Aralık öncesi bana gelip sen Ali Galip Hocayla neden bu kadar samimisin, o adam hocaefendiye ve onun gibilere hakaret eden bir adamdır diye, Ali Galip hocayla samimiyeti kes anlamındaki konuşmanızı da hatırlamıyorsunuz değil mi? Hafıza önemlidir sayın profesör.
Kendin söylüyorsun, formasyon konusunu rektöre şikayet ettim. Rektör hoca başka üniversitelerde nasıl yapılıyor diye araştırdı. Sonra da fazla tahakkuk ettirilen paraya hem kendi iade etti hem başkalarına da iade ettirdi!! Sonra da sizin maddi konulara zaafınız çok iyi bilindiği halde karşınızdaki hayatınız kararttığınız, ocağını söndürdüğünüz iftira ettiğiniz insanlar (örnek ben ve Sait ÇELİK) hakkında sanki şaibe varmış hissi uyandıracak yayınlar yapıyorsunuz. Başkaları üzerinde ahlaki zaaf var algısı oluşturma için kurnazca yazılar yazıyorsunuz. Allahtan korkun. Lütfen dürüst olun.
Bir de Ali Rıza DEMİRCAN hocaya kul hakkıma girdiniz bana iftira attırdınız diye çıkışınız var ya! Çok hoş! Kimlerin kimlerin hakkına girdiğini biz çok iyi biliyoruz.
Siz yazdıkça biz sizin hafızanızı tazeleriz Sayın Adem DURU!
Herkes seni tanıyor.
İnşallah makale ve tezleri de böyle yazmıyorsundur. Yoksa vay gençlerin ve akademinin haline …
Kenan AKARBULUT
Sayın Sait Çelik uşakta yaşamıyorum üniversite camianızı da çok tanımam bilmem. Ancak Adem DURU hocamız Konya’da üniversite yıllarından ev ve yurt arkadaşımızdır. Arkadaşlığımız hala da devam etmektedir. Hocamızı FETÖ ile irtibatlandırma gayretinize bir anlam verebilmiş değilim. Hocamızın öğretmenlik yaptığı ilçe ÇARŞAMBA değil TERME ve ÜNYE dir. Çalıştığı dersaneler de FETÖ nün her daim düşman bellediği camianın GENÇLİK dersaneleridir. Buradaki öğretmenlik yıllarından sonra da Akademik hayatına başlamış başka bir dersanede de çalışmamıştır. Kendinizi aklamaya çalışırken başkalarını karalama gayretinizi de akademik kimliğinize yakıştıramadım. Vesselam
Adem DURU, Emniyet Müdürlüğünde ve diğer yorumlarında yaptığı gibi son yorumunda da bir kadro ilanı örneği vererek bylokçu aldın diye bana dolaylı yoldan FETÖ’cülük isnat ediyor.
İşin aslı şudur. 17/25 Aralık sonrası Paralel Yapıyla mücadele başlamıştı. O dönemde kişiler hakkında güvenlik soruşturması yapma kuralı henüz getirilmemişti. Ancak kişisel olarak titizlikle araştırıyorduk. Bu elamanı bana İİBF dekanı Cemil ERTUĞRUL Hoca ile aynı fakültenin Ekonometri Bölüm Başkanı olan Suat Şahinler Hoca getirdi ve kefil oldular. Eleman azlığını gerekçe göstererek ısrarlı bir şekilde alınmasını istediler. Elemanı araştırdıklarını ve Paralel Yapı ile alakasının olmadığını belirterek birkaç defa da taleplerini yenilediler. Rektör Yardımcım Sayın DALKIRAN’a da Muğla’dan bu elemanı araştırmasını söyledim. Sayın DALKIRAN da Paralel Yapıyla ilgisi olmadığı raporunu verdikten sonra kadroya çıktım.
DURU’nun söylediği bu kişi Hakan Bakandır. Hakan BAKAN da olduğu gibi Üniversiteye kimi almışsam hepsinin referansları bende mevcuttur. Titizliğimiz ve Liyakate dayalı yönetim anlayışımız neticesinde Uşak Üniversitesi, FETÖ konusunda, Türkiye’nin en temiz üniversitelerinden biri çıkmıştır.
Ayrıca bildiğim kadarıyla, rektörlük seçimlerinden sarayın uşaklarına giden yol başlığı altında Duru’nun ve diğer bazılarının aklanma argümanı olarak kullandığını hususunda bir fikir beyan edecektim. Ancak Ali Galip Hoca benim söyleyeceklerimden çok ötesini söylemiş. Sarayın uşaklarında adı geçen herkesin FETÖ ile ilişkisi olabileceğini bana Ali Galip hoca söyledi. Belgelerini de gösterdi. Artık bunlar yargının konusu olacağı için girmiyorum.
Adem Duru burada yaptığım yorumlarla kendisini ortaya koydu. Bir takım senaryolar ortaya atarak kendinin FETÖ ile ilgisinin olmadığını ve benim ise FETÖ ile irtibatlı olduğumu anlatmaya çalışıyor. Yine söylüyorum ben Adem Duru’nun FETÖ ile zerre kadar ilişkili olduğunu düşünseydim yanıma sokmazdım. Ancak kendisi benim FETÖ ile uzaktan yakından ilişkili olmadığımı bildiği ve gerek aile çevresinde gerekse de beni tanıyan başka platformlarda net olarak konuştuğu halde yalanlarla hem Emniyette hem de bu platformda hakkımda algı oluşturmaya çalışıyor. Ancak ben kendisi hakkında çok açık bir şeyi öğrenmiş bulunuyorum. Kendisi hiç hakkı ve yetkisi olmadığı halde ÖSYM’ye ait hard diski söküp evine götürdüğünü söylüyor. Meğer biz kediye ciğer teslim etmişiz. Üstelik bu hard disk üzerinden bir başkasına (Ali Galip Hoca’ya) FETÖ tuzağı kurulmasına vesile olacak kadar işi ilerilere götürmüş vesselam.
Adem Duru kardeşimi Konya da Üniversite yıllarından (1994-1998) tanırım. O dönem Milli Gençlik Vakfı evlerinde birlikte kaldık. O dönem Konya da Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde okuyan herkes bizi iyi tanır. Üniversiteden mezun olduktan sonra ben Gençlik dershanelerinde çalışmaya başladım. Adem Kardeşimde önce Konya daki Gençlik Dershanesinde Stajer olarak çalıştı ardından Ordu Ünye deki Gençlik dershanesinde ve sonrada Samsun Terme de çalıştı. o dönemden bugüne Milli Gençlik – Anadolu Gençlik derneği mezunları ile ortak arkadaşlarımız vasıtasıyla görüşmelerimiz hep devam etti. Adıyaman ya da Çarşamba da FETÖ dershanelerinde çalışmadığı gibi ( kendilerinden olmayanları kendi dershanelerinde çalıştırmazlar) Üniversite döneminde de bu insanlarla fikir olarak sürekli karşı çıkmış bir kardeşimizdir. Buna ben Şahidim.
Prof. Dr. Adem Duru Hocam ile 1998-1999 yıllarında Terme Gençlik Dershanesinde bir yıl birlikte çalıştık. Çok samimi ilişkimiz oldu. Gençlik Dershanesi sahipleri, FETÖ denilen o yapıya dünyada en uzak ve karşı olan Milli Görüşçü idi. Adem Hocam ile biz de öyleydik. Ben, 28 Şubat postmodern darbesine eğitimci, Terme Eğitim-Bir Sendikası kurucularından, Ensar Vakfı Terme Şube Başkanı olarak karşı çıkan biri olarak istifaya zorlanıp Milli Eğitim’den istifa etmek zorunda kalmıştım 28 mağduru biri olarak. O dönemde FETÖ’nün dershanesi Sakarya, bizim çalıştığımız Gençlik Dershanesine, bize, Adem Hocama iftara atmak, karalamakla meşguldü. Bizim patronumuz, o dönemde Refah Partisinden Ünye Belediye Başkanı olmuştu. Ben, burada Sait Çelik ve Kenan Akarbulut’un yazdığı, iddia ettiği şeylerden hiçbirine vakıf değilim. Onları tanımam da, onlarla ilgili olumlu veya olumsuz iddiam da yok. Ama pProf. Dr. Adem Duru’nun FETÖ’cü olmadığını iyi biliyorum. Adem Duru Hocamın ömründe Çarşamba’da çalışmadığını da iyi biliyorum. Bir insan iftira atarken, yalan söylerken biraz doğruya yakın bir şey de söyler. Nasıl bir ahlak, nasıl bir Müslümanlık anlayışı bu, İlçesini bari doğru yazsaydınız! FETÖ zihniyetine karşı mücadele eden insanların kurduğu, çalıştığı bir dershaneyi FETÖ’cü gibi göstermek iftiradır, ahlaksızlıktır. Onunla Terme Gençlik Dershanesinde çalışan biz de mı öyle oluyoruz o mantıkla? Gençlik Dershanesinin, bizim onlarla nasıl mücadele ettiğimizi binlerce öğrencimiz de biliyor devlet de biliyor. Yazık, çok yazık! Allah ıslah eylesin müfterileri. İspatlanmayan iddiayı yazmak ifitra ve ahlaksızlıktır. Vesselam…
Sevgili okurlar yukarıda sunduğum yazımın altına, yayınlanmasından 13 gün sonra makalemde adı geçen müfterilerden biri olan Adem Duru tarafından yorum yapıldığını arkadaşlarımın hatırlatması üzerine yeni öğrendim.
Yorumlarında Emniyet KOM’da yaptığı gibi olayları çarpıtarak yine bir kurnazlık gösterisi yapmış. Buckingham asilzadesi gibi istihza içerikli hitaplar kullanarak müfteriliğini, nankörlüğünü ve gayri ahlaki konumunu saklamaya çalışarak haklıymış numarası yapmaktan da öte, “Bir de Sayın Ali Rıza DEMİRCAN Hoca’ya size bu iftiraları atmanıza olanak sağladığı için kul hakkına girdiğini de buradan ifade etmek isterim.” gibi haddini aşan bir duygu sömürüsüne ve haklılık gösterisine girdiğini görmek başıma gelenleri benim açımdan daha anlamlı kıldı! Sen kul hakkı nedir bilir misin Adem DURU. Kul hakkı bilseydin bu işlerin içinde olur muydun?
Bak Adem DURU, öncelikle senin hakkındaki iddialarım hem Uşak Başsavcılığında hem de YÖK Denetleme Kurulundadır. Kendine iyi bir avukat tutmanı öneririm. Haklı çıkabilmek adına, yine Emniyet ifadendeki gibi kurnazlık yaparak bana akçeli işler isnat edecek kadar olayları saptırdığını hatta bu nedenle seni kendi ekibinde yer vermiş bir rektörün yanından istifa edip ayrılma nedenini de bu akçeli işler yüzünden olduğu yalananı söyleyecek kadar ileri gittiğini görmek artık beni sukutu hayale uğratmadı!
Bak DURU; Şu cümleler sana ait: Sayın Çelik bu iddialarını daha önce de yazmıştın susmuştum ikinci defa yazınca cevap verme gereği duydum. Seninle ilgili olarak ağabeyime söylediklerimin aynısını KOM’da da yani “ben Sait Çelik’in FETÖ’cü olduğunu düşünmüyorum” demediysem boşluk bırakıyorum…….” İstediğini doldur demişsin.
Senin gibi iftiracıya ne denir ki?
O boşluğu sen doldur Adem. Zerre vicdani rahatsızlık çekmediğin belli. Yüzün kızarmadan bunca yalanı söyleyebiliyorsun. Bir müfteri olarak Emniyet KOM’da verdiğin ifadeni aşağıda aynen yayınlıyorum ki okuyucular da görsün. İmzan altına alınmış ifadende sen de bul da göster bakalım. Bu ifadenin neresinde “Ben Sait Çelik’in FETÖ’cü olduğunu düşünmüyorum” gibi bir cümle var? Ben göremedim!!! Bilakis kurnazca FETÖ’cü diyorsun. Gerisi okuyucunun takdiridir:
25.12/2014 tarihinde Adem DURU’ nun bilgi sahibi olarak alman ifadesinde;
“Yukarıdaki kimlik bilgileri doğrudur ve bana aittir, ben halen Uşak Üniversitesinde Eğitim Fakültesinde Doçent Doktor olarak görev yapmaktayım, bugün yani 25.12.2016 günü davetiniz üzerine ifade vermek üzere geldim, ben bana sormuş olduğunuz hardisk konusu ile ilgili olarak bildiklerimi anlatmak istiyorum 2013 yılında ÖSYM sınav koordinatörlüğünde Meteksan temsilcisi olarak görevlendirildim, daha önceden görev yapan Ali Galip BALTAOĞLU’n dan ÖSYM adı altında bir notebook tarafıma teslim edildi, bu notebook görevlendirilen görevlilerin kullanmış olduğu bir notebook tur, bu notebooku görev yaptığım 2014 yılı ağustos ayı sonuna kadar kullandım, içerisinde şahsi bilgilerim olduğundan dolayı format attırma yerine hardiski sökerek harici hardiske dönüştürdüm, yerine de notebooka sıfır bir hardisk taktırdım, görev bitimi notebook u benim yerime görev alan Sefahattin POLAT’a teslim ettim, bilgisayara ait hardisk bende bulunmaktadır, bu hardiski kendi rızam ile siz görevlilere teslim etmek istiyorum. Bu hardisk içerisinde sayfalarca bilgi olduğunu gördüm ancak kendim hardiskin içerisindeki çoğu bilgiye bakmadım, bu konu ile ilgili olarak rektör Sait ÇELİK’e herhangi bir bilgi vermedim, bu konu ile ilgili Ali Galip BALTAOĞLU ile de herhangi bir görüşmem olmadı, bu teslim ettim hardisk içerisinde gerekli inceleme yapılırsa gerçek ortaya çıkacaktır, benim bu notebook üzerindeki harici hardiski söküp yeni hardisk taktığım duyulmuş, bu hardiski Uşak Üniversitesindeki yardımcı doçent doktor Volkan Turan benden istedi, bende kendisine böyle bir hardisk yok diye söyledim, daha sonra bu hardiskin hangi konulara alet edildiğini bilmiyorum, Ali Galip BALTAOGLU’da benden bu hardiski istemedi, ben bu hardiski herhangi bir yerde şantaj yada tehdit malzemesi olarak kullanacağımı söylemedim, bu konu ile ilgili söyleyeceklerim bundan ibarettir.
Ayrıca Uşak Üniversitesi ile ilgili olarak yaşadığım bazı anlaşmazlıkları anlatmak istiyorum, 2011 yılında Sait ÇELİK’i ilk kez aday olunca burada tanıdım, daha önceden kendisini tanımıyordum, o süreçte yüksek lisans hocam Ekrem SAVAŞ rektörlük için aday olmuş ve bir takım ailevi sebeplerden dolayı rektörlük adaylığından vazgeçerek Sait ÇELİK’in lehine çekilmişti, Sait ÇELİK atandıktan sonra beni Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı olarak atadı, 2013 yılının Eylül ayında dekan Prof. Dr. Fatma ACUN ayrıldıktan sonra ben tekrar dekan yardımcısı olmak istemediğimi ilettim ve yaklaşık olarak ta 1 ay dekan yardımcılığı yapmadım, sonra tekrar Eylül ayının sonlarında dekan yardımcısı olarak atandım, ancak 2012 yılında annem ve babamın 40 gün arayla vefaat etmesi sebebiyle ve doçentlik sınavımın yaklaşmasından dolayı dekan yardımcısı olarak görev yapamayacağımı kendisine ilettim ve 2012 yılının mart ayında istifa ettim, sonra bu süre içerisinde zaman zaman bana çeşitli yerlerde Sait ÇELİK tarafından idari görevler teklif edildi, ancak ben kendisine çalışmak istemediğimi bildirdim, yine 2013 yılının ocak ayında ÖSYM başkanının kendisini aradığını ve Ali Galip BALTAOĞLU’nu görevden almasını istediğini söyledi ve bana ÖSYM ‘ye bakıp bakamayacağımı sordu, bende kabul ettim, bu şekilde ÖSYM de METEKSAN temsilcisi olarak görev yapmaya başladım, ilk kez yanılmıyorsam 25 Ocak 2013 tarihinde ÖSYM başkanının da katıldığı toplantı için de Antalya iline gittim, daha sonrada bu görevi 2014 ağustos ayının sonuna kadar sürdürdüm. 2011 yılında Sait ÇELİK’i desteklememizin sebebi Üniversitenin daha iyi yönetilmesiydi. Ancak bu süreçte çok ta fazla şeyin değişmediğini gözlemledim, sürekli olarak ta bu konularda eleştirilerde bulunuyordum, en sonunda ise Eğitim Fakültesi formasyon programında saati 300 TL den haftalık Sait ÇELİK’in 24 saat dekan Musa ÇİFTÇİ nin ise 29 saat kendilerine derse girmeksizin ders yazdıklarını duydum, ayrıca yönetici payı adı altında rektör genel bütçe üzerinden %7 dekan ise %3 pay alıyorlardı, bunların kabul edilemez olduğunu düşündüm ve bu konuyu rektör Sait ÇELİK ile görüştüm, kendisinin yönetim kurulu başkanı olmasına rağmen böyle bir durumdan haberinin olmadığını, yine dekan Musa ÇİFTÇİ’nin hem Üniversite yönetim kurulunda hem de fakülte yönetim kurulunda olmalarına rağmen haberlerinin olmadığını söylediler, ancak Sait ÇELİK buna karşın daha sonradan haberim olduğu kadarı ile 9 Eylül Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Erzurum Atatürk Üniversitesi dekanlarını arayarak bilgi toplamış, dekanın almış olduğu 29 saat 3 saate, kendisinin aldığı 24 saat ise 3 saate düşürülmüştür, bunun üzerine hala bu sebepten dolayı eğitim fakültesi dekan yardımcısı ile konuşmamaktayım, dekanla ise sadece selâmlaşırız. Bu olaydan sonra ağustos ayında ÖSYM dek görevimi yürütemeyeceğimi rektöre ilettim, daha sonrada 2014 yılının sonunda rektör adayları belli olmaya başladığında yüksek lisans hocam Ekrem SAVAŞ rektör adayı olunca yanında yer aldım, bundan dolayı rektör Sait ÇELİK ile bir tartışmam oldu ve tam 2 yıldır kendisiyle hiç görüşmem ve konuşmam olmamıştır. Rektörlük seçim sürecinde oy çokluğundan ziyade adayın kimliği ön plana çıktığından Ekrem SAVAŞ FETÖ ile bağlantılı olduğunu düşündüğümüz hiçbir öğretim üyesinden görüşme talebinde bulunmamış ve oy istememiştir. Yine diğer rektör adayı Rıfat OKUDAN da FETÖ ile bağlantısı olan öğretim üyelerinden uzak durmuştur. FETÖ ile bağlantılı öğretim üyelerinin çok büyük oranda rektör Sait ÇELİK’i desteklediğini düşünüyorum, buda aldığı oydan anlaşılacaktır.
Bununla ilgili bağlantılı olduğunu düşündüğüm Sarayın Uşakları adlı tıviter adresinde paylaşımlar yapıldığını gördüm, 27 haziran 2016 tarihinde darbe girişiminden yaklaşık 18 gün önce Sarayın Uşakları isimli twıter hesabından işte o zaman Erken Gökerik, Öner Odabaş, Duru ve Hatipoğlu gibiler ömürlerini zulmün hesabını vermekle geçirecekler, ağa babalarına yaranmak uğruna bütün bu suçlara ortak olanlar yaptıklarının hesabını kararsız hakim ve savcıların önünde verecekler şeklinde benim de adımın geçirildiği paylaşımlar olduğunu gördüm, bu konu ile ilgili olarak adı geçen Mehmet HATIPOGLU savcılığa dilekçe verdi, bende verecektim, yaptığım araştırmada bu paylaşımların pensilvanya kaynaklı olduğu ve tespitinin zor olduğunu öğrendiğim için şikayette bulunmadım. Ancak bu paylaşımları 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi ile bağlantılı olduğunu sonradan anladım.
Üniversiteden 15 Temmuz sonrasında FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatı sebebiyle ihraç edilen Saadettin KEKLİK isimli doçent ile yaşadığım 2 olayı anlatmak istiyorum, Cumhurbaşkanımızın sahte peygamber alim müsveddesi ifadelerinin geçtiği konuşmasından bir gün sonra Uşak Üniversitesinde koridorda Saadettin KEKLİK ile karşılaştım, bana Recep Tayyip kime alim müsveddesi sahte peygamber diyor diye sordu, bunun üzerine yaklaşık olarak yarım saat bir tartışmamız oldu, yarım saat sonra hocam hala bu hırsızların yanında nasıl yer alıyorsun dedi, bende hiddetlenerek arkadaş herkes sizin gibi düşünmek zorunda mı sizin gibi düşünmüyorum ve sizi de tasvip etmiyorum dedim, o zaman mit tırlarını durdurmasaydınız, genel kurmayı dinlemeseydiniz, başbakanın yatak odasını dinlemeseydiniz dedim, bunun üzerine biz mi dinliyoruz dedi, bende savunmayın o zaman basınınızda bunları savunmayın, savunuyorsanız da bunları siz yapmışsınızdır dedim ve ayrıldık, bu olaydan yaklaşık 1 ay sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN ile oğlu Bilal ERDOĞAN arasında geçtiği iddia edilen Youtube ses kaydını dinlemiş ve yine koridorda karşılaştığımızda alaycı bir üslupla hocam buna da ne diyorsun montaj mı diyorsun diye soru sordu, bende arkadaş senin pensilvanyada ki hocan hangi oruspu karının kimle yattığını biliyor, bunu git ona sor dedim, o tarihten sonrada bu şahısla konuşmam olmamıştır, darbe girişiminden sonra Saadettin KEKLİK’ E FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesi ile soruşturma açılmış ve tanıklığım talep edilmiştir, ancak soruşturma komisyon üyesi Prof Dr. Ercüment Osman SARUHAN daha sonra Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma kapsamında evinin aranarak gözaltına alınması ve bunun hala dekan ve üniversite yönetim kurulu olarak görevine devam etmesi komisyona karşı bende bir güvensizlik oluşturmuştur. Bundan dolayı da bana sorulan ilk soruda bana bir husumetiniz var ise cevaplamayınız ifadesinden dolayı Saadettin KEKLİK hakkında beyan da bulunmadım.
Ben YÖK’ün Mevlana projesi adı altında yurt dışında bulunan üniversiteler ile karşılıklı anlaşmalar yaptığını basından öğrendim, bu projenin başında yürütülen soruşturmalar kapsamında halen tutuklu bulunan daha öncede FETÖ ‘nün yurt dışında bulunan kurumlarında ve Uşak ilinde bulunan dershanesinde çalışan buradan Uşak Üniversitesine geçen Kenan AKARBULUT 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimine kadar yürüttü, darbe girişiminden sonra görevden alındı, bu protokollerde Bosna Hersek’te bulunan burç üniversitesi, Azerbaycan’daki Kafkas üniversitesi ve Arnavutluk ta bulunan ismini hatırlamadığım bir üniversitenin protokolleri apar topar tek taraflı fesh edildiğim yerel haber sitesindeki yorumlardan öğrendim.
Yine Uşak Üniversitesinde rektör yardımcısı olarak görev yapan 15 Temmuz Darbe sürecinden sonra ihraç edilen Prof. Dr. Alaattin AKTAŞ’ın 2014 yılı son aylarında 2016 yılının Şubat ayına kadar görevinin uzatılması ile ilgili Uşak Üniversitesinden YÖK’e talepte bulunduğunu, daha sonra YÖK’te birilerinin araya girmesi ile bu atamanın engellendiğim duydum. Benim bu konu hakkında söyleyeceklerim bundan ibarettir.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Haydi, şimdi konuş ifaden hakkında!
İfadende FETÖ ile ilişkin olmadığını özellikle ispat etme çabasına girdiğin görülüyor. İlişkide olduğun bazı yakınlarının FETÖ ile ilişkisi olmadığını ifade ederken, benim aldığım oy sayısından da anlaşılacağı gibi diyerek FETÖ’cülerin oyunu aldığım yalanını ifade ederek hakkımda fetö’cü isnadı yapıyorsun!
İfadende masum insanlara FETÖ şaibesi bulaştırdığında açıkça görülüyor. “…ancak soruşturma komisyon üyesi Prof Dr. Ercüment Osman SARUHAN daha sonra Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma kapsamında evinin aranarak gözaltına alınması ve bunun hala dekan ve üniversite yönetim kurulu olarak görevine devam etmesi komisyona karşı bende bir güvensizlik oluşturmuştur…” gibi haddin olmayan konulara girerek masumlar hakkında algı meydana getiriyorsun ve bizlere topyekûn fetö isnat ediyorsun. Ben Ercüment Osman hocanın fetöcü olmadığını zaten çok iyi biliyordum. Nitekim eften püften bir konudan gözaltına alınıp serbest bırakıldığını da biliyordum. Bir saçmalıkla hakkında soruşturma yapıldı, savcı beraatını istedi, hâkim beraat verdi, karar onaylandı ve karar kesinleşti. Bu yaptığın karalamalardan dolayı hiç pişmanlık duymadın? Şimdi aynı üniversitede birlikte mesai yapıyorsunuz. Nasıl yüzüne bakıyorsun? Hiç utanmıyorsun değil mi?
Sen kimsin de beni lekelemek için ifadende bu tür yorumlar yapıyorsun. Sonra da kul hakkı diyorsun öyle mi? Gerçek olan şu Adem DURU, ben senin FETÖ ile ilişkilerine dair hiçbir şey bilmiyordum. O sebeple benim yakın ekibim içindeydin! İşte bu ifadelerin sayesinde en azından senin FETÖ stratejilerini ve taktiklerini çok iyi bildiğini öğrenmiş oldum.
Örneğin ifadende bana yolsuzluk isnat etmiyorsun ama hakkındaki gerçekleri yazınca burada yaptığın yorumlarla harama ve paraya zaafı olan bir kişi gibi sunmaya çalışıyorsun. Bu algıya hizmet eden ve algı amacını güden iftira nitelikli bir sürü yorumu burada zikrederek olayları saptırıyorsun.
Bak Emniyet KOM’daki ifadende burada aynen şöyle diyorsun. “Eğitim Fakültesi formasyon programında saati 300 TL den haftalık Sait ÇELİK’in 24 saat dekan Musa ÇİFTÇİ nin ise 29 saat kendilerine derse girmeksizin ders yazdıklarını duydum, ayrıca yönetici payı adı altında rektör genel bütçe üzerinden %7 dekan ise %3 pay alıyorlardı, bunların kabul edilemez olduğunu düşündüm ve bu konuyu rektör Sait ÇELİK ile görüştüm, kendisinin yönetim kurulu başkanı olmasına rağmen böyle bir durumdan haberinin olmadığını, yine dekan Musa ÇİFTÇİ’nin hem Üniversite yönetim kurulunda hem de fakülte yönetim kurulunda olmalarına rağmen haberlerinin olmadığını söylediler, ancak Sait ÇELİK buna karşın daha sonradan haberim olduğu kadarı ile 9 Eylül Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Erzurum Atatürk Üniversitesi dekanlarını arayarak bilgi toplamış, dekanın almış olduğu 29 saat 3 saate, kendisinin aldığı 24 saat ise 3 saate düşürülmüştür, bunun üzerine hala bu sebepten dolayı eğitim fakültesi dekan yardımcısı ile konuşmamaktayım, dekanla ise sadece selâmlaşırız. Bu olaydan sonra ağustos ayında ÖSYM dek görevimi yürütemeyeceğimi rektöre ilettim,”
Senin böyle bir meseleyi rektörün olarak bana getirdiğin doğru. Bu konuyu araştırdığım ve bu oranları düşürdüğümü de kendi ifadende söylemişsin. Ancak senin bu konudan dolayı ÖSYM METEKSAN TEMSİLCİLİĞİNDEN istifa ettiğin ise yalan. Bu konuda ben ne yazdıysam o doğru Adem. Öncelikle o gün araştırdığımda yapılan işin yönetmeliklere ve yasalara aykırı hiçbir husus yoktu. Fakat ben bu konuyu başka üniversiteler nasıl yapmış diye araştırdım. Bizden daha yüksek belirleyenlerin de, bizim gibi belirleyenlerinde, birkaç üniversitede de biraz daha aşağıda belirleyenlerin olduğun gördüm. Bu oranlar daha aşağıya düşürün talimatını verdim. Senin bu konuyu bana getirmenin sebebi, dekan Musa Çiftçi’yi kıskanmandan kaynaklanıyordu. Yoksa akçeli işlerde hassas olduğundan değil! Ayrıca böyle hususları bana getirebilme hukukun olduğunu benim senin getirdiğin konuları araştırdığımı ve makul gördüğüm konuları düzelttiğimi söylerken bile, benimle olan hukukunu ve nezdimdeki itibarlı konumunu anlatıyorsun aslında!
Fakat bu cümlenin arkasından “bunların kabul edilemez olduğunu düşündüm ve bu konuyu rektör Sait ÇELİK ile görüştüm, KENDİSİNİN YÖNETİM KURULU BAŞKANI OLMASINA RAĞMEN BÖYLE BİR DURUMDAN HABERİNİN OLMADIĞINI, yine Dekan Musa ÇİFTÇİ’nin hem Üniversite yönetim kurulunda hem de fakülte yönetim kurulunda olmalarına rağmen haberlerinin olmadığını söylediler,” ifadesiyle benimle birlikte Musa ÇİFTÇİ’yi suçladığın, ifaden de hakkımda şaibe oluşturmaya gayret ettiğin açıkça görülüyor. Tam bir fitne operasyonu! Yakıştırmışsın kendine!
Sen busun işte Adem DURU. Sen bunu mümin kardeşimdir diye seni en yakınına almış, ananın babanın cenazesine, dağ başındaki köyüne kadar gelerek defininde ve taziyende bulunmuş, en acı gününde seni yalnız bırakmamaya çalışmış, süresini hiç geçirmeden doçentlik kadronu vermiş, bir ağabeyine (!) rektörüne yaptın ve hala yapmaya devam ediyorsun. Yalın gerçek işte bu.
Yazdıklarıma itiraz ederken “çünkü yazdıklarınızın doğru olduğunu zanneden ahmaklar varda!” cümlesi nasıl bir cümle? Benim sözüme itibar eden insanların ahmak olduğu sonucuna nasıl vardın? Yazık. Bana iftira ettiğin yetmedi, şimdi hakaret ediyorsun. O da kesmiyor, sözüme itibar eden insanlara da hakaret ediyorsun öyle mi?
“Çok zor bir süreçten geçtiniz size en samimi ve gerçekten kalpten gelen tavsiyem oğlunuzun hocalarına muayene olmanızdır.” diyerek üste çıktığını mı zannediyorsun. Bu saatten sonra hokkabazlık para etmez Adem DURU! Çok zor bir süreçten geçtiğimi kabul etmişsin. Sayenizde geçtik! Sen ve senin gibi vicdan ölçüsünü kaybetmişlerin sayesinde! Oğlum psikiyatri ihtisası yapan bir hekim. Oğlumun hocalarına tedavi olayım öyle mi?
Şu cümleler bana ait: “Şimdi sen bu işin aslını bilmiyorsun öyle mi Adem DURU? Hedefe Kenan AKARBULUT’u koyup kendine yakın adamlarının FETÖ irtibatlarını gözden kaçırdın öyle mi? AKARBULUT’un FETÖ dershanelerinde çalıştığını iddia ediyorsun ama aynı iddialar meğer senin hakkında da varmış. Samsun’un Çarşamba ilçesinde ve Adıyaman ilinde FETÖ dershanelerinde çalıştığın söyleniyor.”
Şimdi bu cümlemden sana iftira ettiğimi iddia ediyorsun öyle mi? Sonra da mal bulmuş mağribi gibi “Benim Çarşamba’da ve Adıyaman’da FETÖ dershanelerinden çalıştığımı belgesiyle ispat etmezsen en hafif tabirle müfterisin. Sana bir hafta süre veriyorum bir hafta sonra SGK dökümünü verirsen mailine gönderirim, değilse de https://twitter.com/ademduru18 den yayınlayacağım” diyerek uyanıklık yapıyorsun öyle mi? Duydum demek, söylüyorlar demek iftira değildir. Evet, söyleniyor demek bir iftira değildir. Söyleniyor ve ben söyleniyor demişsem bunun muhakkak tanıkları vardır. Bunu sakın unutma! Söyleniyor demişsen söyleyenleri biliyorum demektir. Senin dershanede çalışmış olduğunu ispat etmek için SGK dökümü vermek zorunda mıyım? Tanık/tanıklar göstersem olmaz mı? Laf ebeliğiyle demagoji yapma…(Bu metni yayınlarken bu konudaki tanıklardan Kenan AKARBULUT’un BURAYA YORUM YAZARAK TANIK OLDUKLARINI İFADE ETTİĞİNİ GÖRDÜM. GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ GERÇEKLER BİR ŞEKİLDE ORTAY ÇIKIYOR SAVCILIK SORUŞTURMASINDA DAHA DA ÇIKACAK)
Bak aşağıdaki cümleler senin ifaden üzerine benim tespitlerim.
“… Ben YÖK’ün Mevlana Projesi altında yurt dışında bulunan üniversiteler arasında karşılıklı anlaşmalar yaptığını basından öğrendim” Diyorsun. Demek basından öğrendin. Yalan söylüyorsun. Sen bu işleri basından öğrenmedin zaten bu işlerin kim tarafından ve nasıl yürütüldüğünü biliyordun. Hatta benden dahi daha iyi biliyordum. Zira bu işin mutfağını hazırlayan insanlarla çok yakın ilişkilerin varmış! Ben dahi bu durumu iftiralarınızla cezaevine girdikten hatta çıktıktan sonra öğrendim.
“Bu projenin yürütülen soruşturmalar kapsamında halen tutuklu bulunan daha önce de FETÖ’nün yurt dışında bulunan kurumlarında ve Uşak ilinde bulunan dershanesinde çalışan buradan Uşak Üniversitesine geçen, Kenan AKARBULUT 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimine kadar yürüttü.” Diyorsun.
Burada da yalan söylüyorsun bu işlerin mutfağında senin Hak Yol cemaatinden diye söylediğin Faysal GÖKALP ve benim GÖKALP’in referansıyla Mevlana Koordinatörlüğüne getirdiğim Mahmut Ünsal ŞAŞAMZ ve çok iyi ilişkilerin olan Hakkı ODABAŞ gibi kişiler tarafından hazırlandığını çok iyi biliyorsun. Kenan AKARBULUT, 2014 sonbaharı ile 2015 sonbaharı arasında koordinatörlük görev yaptı. Hadi buna yalan demeyeyim yanlış hatırlıyorsun diyeyim. Zira geçmiş gün yanlış hatırlanabiliyor. Benim seni METEKSAN temsilciliği ile aynı anda Açıköğretim koordinatör yardımcılığına atadığımı söylediğim gibi. Zihnim beni yanıltmış zira7-8 yıl öncesini konuşuyoruz. Sana birçok onurlu görev vermişim. Bir tanesi de eksik olsun. Ne var bunda? Bunu gündeme getirip ağzını doldura doldura iftira atıyorsun diyorsun da cevap vermen gereken konuları örtüyorsun öyle mi? Sen nasıl bir tıynetsin ki 2008’e kadar bu yapının dershanelerinde çalışmış, bu yapıdan ayrılmış, bunu tanık ifadeleriyle de ispat etmiş Kenan AKARBULUT’u gündeme getirerek buradan benim üzerime FETÖ diye yürüyorsun! Ispat et diyorsun. Bu konuları yargıya götürdük. İspat da ederiz.
AKARBULUT için “Darbe girişiminden sonra görevden alındı, bu protokollerde Bosna Hersek’te bulunan Burç Üniversitesi, Azerbaycan’daki Kafkas Üniversitesi ve Arnavutluk’ta bulunan ismini hatırlayamadığım bir üniversitenin protokolleri apar topar tek taraflı feshedildiğini yerel haber sitesindeki yorumlardan öğrendim.” Diyerek spekülasyon yapıp yalanlar üzerinden hakkımda fetö isnadında bulunuyorsun.
Bunun üzerine ben “….Bu konuda bir suçlu aramak gerekirse senin en yakın arkadaşların ŞAŞMAZ ve ODABAŞ’a bakmak gerekir. Emniyet KOM’da ŞAŞMAZ’dan niye bahsetmedin? Ancak mahkeme huzurunda bu isnatlar ŞAŞMAZ’a yapıldığında, kendi sorumluluğunu, Kenan AKARBULUT’un üstüne yıkması bir iftira ve ahlaksızlıktır….” demişim. ŞAŞMAZ’ın mahekme huzurunda ne konuştuğunun da tanığı var! Sen ise yorumunda “Kenan AKARBULUT’u söz konusu ederek şunları şunları söylemiş bu ifade seni rahatsız etmedi de benim söylediklerim niye rahatsız etti ki Sayın Çelik !!! Ayrıca en hafif tabirle de insafın varsa imzalarına da sahip çık Sayın Çelik yok o getirmişmiş de yok bu getirmişmiş de birisi yanılmıyorsam Georgia State University hariç bütün protokolleri imzalayan sizsiniz başarı da başarısızlıkta Rektör olarak size aittir” gibi yorumlarla mugalata yapıyor ve olay ve olguları saptırıyorsun.
Ayrıca bu Mevlana koordinatörlüğü ile ilgili yapılanlar suç değil diyorum. Bütün bunları sen ifadende suçmuş gibi algı amaçlı sunum yapıyorsun. Şayet suçsa bu antlaşmalar aynı zamanda YÖK başkanının da imzası altında olup, hesabı YÖKten de sorulması lazım gelirdi. Konu benim imzama sahip çıkıp çıkmadığım değil. Benim sende eleştirdiğim, bu anlaşmaların mutfağını hazırlayanlar ve örgütleyenler senin yakın arkadaşların ve senin bu konuları çok iyi bildiğin halde konuyu saptırarak bana fetöcü demeye çalışman. O günkü İİBF yönetimim olan Dekan Faysal GÖKALP olduğu halde bunlardan ve söz konusu dönemde Mevlana koordinatörü olan ŞAŞMAZ’dan bahsetmeden neden Kenan AKARBULUT’un üzerinden işi bana getirmeye çalışıyorsun. Aynı çarpıtma ile yazımın altına yaptığın yorumda da akçeli işlerle ilgili hakkımda şaibe uyandırmaya çalışıyorsun. Oysa deve dişi gibi bir çete benim üniversitede yaptığım her detayı araştırdı. Çok küçük de olsa şüpheli bir durum söz konusu olsa hem iddianamede yer alırdı hem de basında manşetlere çekilirdi. Onların yapamadığını sen şark kurnazlığı ile yapmaya çalışıyorsun. Öyle mi?
Madem Akarbulut’un ifadelerini yayınlayacak kadar bu işlere vakıfsın, AKARBULUT savcılıkta verdiği ifadesini de görmüş olmalısın. Aynen şöyle söylüyor. “…Bununla birlikte üniversitede Adem DURU ve Mehmet HATİPOĞLU 17-25 Aralık sürece kadar Zaman Gazetesi okumaktan çekinmeyen kişilerdi. Hatta Mehmet HATİPOĞLU bu süreçte bana Zaman Gazetesini kestiğini söyledi. Bildiğim kadarıyla da şu an Menzil grubunda ve Süleymancılar arasında yer bulabilmektedir. Adem DURU ise bana 17-25 Aralık öncesi bunların toplantılarına gittiğini söylemiş birisi olarak bu süreçten sonra Ak Parti içinde cemaat listeleri hazırlayabilen bir konuma gelmiştir.”
Farkındaysan senin ve diğer müfteri Mehmet Hatipoğlu’nun FETÖ ile işkili olduğunu, ve başka cemaatler girerek kendinizi gizlediğinizi ve Ak Partiye sızdığınızı ve hatta verdiğiniz bilgilerle soruşturmaları iğfal ettiğinizi/edebileceğinizi ima ediyor. Yine farkındaysan ben bunları bildiğim halde makalemde bu ve başka konuları hiç yazmadım. Bu konular yargıda tartışılsın istemiştim. Anlayacağın Adem DURU sen ahlaki endişesi olmayan tehlikeli bir kişiliksin.
Bundan sonra kısa bir cevap daha vereceğim. REKTÖRLÜK SEÇİMLERİNDEN SARAYIN UŞAKLARINA GİDEN YOL başlığı altında ne kadar çirkinleşebileceğini çamurlaşabileceğini göstermişsin. Şu senin ve yol arkadaşlarının aklanmanız için kullandığınız ve “rektörlük seçimlerin sarayın uşaklarına giden yol”da biz neler bulduk kısaca kamuoyuna sunacak bu işi yargıya bırakacağım. Burada yazdığın her satır yargıda önüne gelecek zaten.
Bu seviyeye burada cevap vermek zorunda kaldığım için okuyuculardan özür diliyorum.
SON CEVABIM VE SGK BELGEM
Geçen hafta ilk yorumda Çarşamba’da ve Adıyaman’da FETÖ dershanesinde çalıştım iddiasını ispatlamak üzerine bir hafta süre vermiştim. Bir hafta beklememe gerek kalmaksızın kandilin bombalanması sonucunda sesin terör örgütünün uzantısı partiden gelmesi gibi ses önce sizden değil de malum şahıstan sonra da sizden geldi, en büyük özellikleri yalan iftira ve takiyye olan FETÖ’cü birinin iftira ve hezeyanlarına cevap verecek ne vaktim var ne de ihtiyaç duyuyorum. Varsa bir belgen hemen savcılığa gidebilirsiniz. Bu arada o da sarayın uşaklarındaki dostları gibi /belki de kendisiydi beni savcılıkla tehdit etmiş ooooo bilsen bir kortum bir kortum….
Bu açıklamaları yaptığım için hicap duyuyorum ortaöğrenim boyunca ortaokul/lise döneminde Allah zeval vermesin devletimin Vakıflar Yurdunda kaldım. Üniversite okurken de 1994-1998 yıllarında da FETÖ’nün düşman bellediği hiçbir zaman bir araya gelmeyen bir STK/Vakıfta kaldım Üniversite ikinci sınıftan itibaren 1996 yılında açılan STK’ya ait Gençlik Dershanesinde staj yaptım, derslere girdim. O zaman için Konya’nın yanı sıra Aksaray, Trabzon, Ünye ve Sivas başta olmak üzere Gençlik Dershaneleri kuruldu 1998 yılında mezun olunca Ünye Fazilet Partisi İlçe Başkanı daha sonra da 1999 seçimlerinde Ünye Belediye Başkanı seçilen Mehmet Türk’ün kurucusu olduğu Ordu (Ünye) Gençlik Eğitim Kurumlarının Ünye’ye yaklaşık 30 km uzaklıkta bulunan Samsun/Terme’de açtığı Gençlik Dershanesinde çalıştım onun dışında da çalıştığım yerler (https://twitter.com/ademduru18) twitter adresinde sunduğum SGK kaydım incelendiğinde Uşakta Kendi Mobilya İşlememizde (Mehmet Duru) Gümüşhane Kürtün Süme İlköğretim Okulu, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Bilimleri Ens., Gaziantep Adıyaman Eğitim Fak. Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Ens. Adıyaman Üniversitesi Eğitim Fak. Ve Uşak Üniversitesi Eğitim Fak.çalıştıım ve SGK kaydımın olduğu görülecektir. Sayın Çelik yazında hakkımda bulunduğun iddiaların hepsine cevap verdim diye düşünüyorum herhalde cevap vermediğim kalmadı.
Sayın Çelik Hakikaten zor bir süreç geçirdiniz Allah yardımcın olsun ancak lütfen biraz da, çuvaldızı başkasına batırmadan önce iğneyi kendinize batırın buraya yorum yapan bylockçu bir kişinin sizin adınıza cevap vermesi sizi daha da zora sokan bir durum son kez söyleyeyim ben şimdiye kadar hiçbir yerde FETÖ’cü olduğunuzu söylemediğim gibi bilakis inanırsın inanmazsın sizin için kayıtlara geçmemiş olabilir KOM’da dahil olmak üzere her yerde FETÖ’cü olduğunu düşünmüyorum demişimdir. Ben inanıyorum sizin de inandığınızı biliyorum bir gün ömürler bitecek öleceğiz sizin için FETÖ’cü demişsem hakkınızı Mahkeme-i Kübrada alırsınız. Son olarak hakkımı kullandırdığı için Mirat Habere ve gerçekleri burada yazan kadim dostlarıma şükranlarımı arz eder, oldukça kişiselleşen bir tartışmadan dolayı herkesten de özür dilerim. Sayın Çelik siz çevreniz bana sataşmadığınız müddetçe bir daha da sizinle ilgili bir şey yazmayacağım. Ancak üzerinde oturduğunuz kurumuş tezeği ıslarsanız kokusundan önce siz rahatsız olursunuz. Selametle…..
Benim ismim Ali galip BALTAOĞLU. Burada namusluyu oynayan ADEM duru beni çok iyi tanır. Öncelikle şunu söyleyeyim. Burad adem duru lehinde yorum Gökçen KUVVET ve diğer isimler, gerçek isimseniz şayet, son durumunu bilemediğiniz kişiler hakkında sakın ha sakın burada tanıklık yapmaya kalkmayın!!! Zira hepinizi savcılığa davet edilip lehte tanıklığınızı savcılıkta yapmanızı sağlayacağım inşallah! Şayet gerçek kişiyseniz şunu bilin. 20 yaşında tanıdığınız Adem DURU olmayabilir ve değil.
Öncelikle şunu söyleyeyim. Sait ÇELİK’in başına gelenler, sizin gibi Adem DURU’u ve benzerlerini Milli görüş veya başka cemaatlerden bilmesi yüzünden geldi. Bu konuda kendisine yapılan ikazları da dinlemedi ve hiç kimse hakkında sui zanda bulunmadı.
Bu süreçte Sait ÇELİK fetöcü değil dediğim için ben dahi FETÖ/PDY’ye bilerek isteyerek yardım etmek iddiasıyla tutuklandım ve 69 gün cezaevinde yattım. Bu işlemlerde Adem DURUNUN da payı vardı! Adem DURU’da buna alet olan herkeste beni fetö gibi hain bir örgütten tutuklayıp 69 gün yatırıp arkasını dönüp gidemez. Buna Ademe DURU da dahil. Yukarıdaki ifadesi ve yalanları ortada iken burada Adem DURU lehine lehine şahitlik yapmaya kalkmasın. Kalkarsa o arkadaşlar savcılığa ve mahkemeye de gelecek söylediklerini orada tekrar edecek. Çarşamba TERME Arası 20 km’dir. Ve ben Adem DURU burada FETÖ dershanesinde ders verdi, diyorum. Bunun tanıklarını getirmek de bize ait bir sorumluluk olsun.
Bilindiği gibi FETÖ/PDY denen örgüt her türlü yapıya sızan ve orayı iğfal eden bir örgüt. Bu örgütü çok iyi tanıyan biri olarak önüme geleni FETÖ isnat eden biri değilim. Kanıtını bulmadan kimseye fetö isnat etmem. Zira bizzat devlet iktidar tarafından tarafından 17-25 Aralık sürecine kadar teşvik edilip büyütülmüş bir örgüttür. Bu sebeple menfaat ve çıkar umarak herkes o örgütle şu veya bu şekilde irtibatta olabilir. Ben bunlara fetöcü demem. Dolaysıyla Adem DURU’ya da kanıtını bulana kadar fetöcü demedim. Benim için o menfaati için o çevrelerde bulunmuş biriydi. İşin doğrusu Sait ÇELİK’te onun fetöcülerle ilişkili olduğunu düşünmüyordu. İİBF dekanı Faysal GÖKALP’i hakyolcu biliyordu. Hakkı. O’yu da Ş.G’ide başka bir cemaaten biliyordu. Zira şehirdeki herke ona böyle bilgi veriyordu.
Ancak bu şahsıların hepsinin ceamaziyelevvelini ve fetö ile irtibatlarını ben biliyordum.. Size bir bilgi vereyim. Ben bylockçuların çoğunun(2014 de Hsky seçimlerinde kullanan üst düzey fetöcüler hariç) da fetöcü olmadığını düşünüyorum. (bkz. https://www.baltaoglu.net/bylock-ta-devlete-ve-millete-kurulan-tuzak-ve-izlenimlerim.html) Asıl fetöcüleri, yani asıl mahrem yapıyı üzerinde bylock çıkmayanlar üzerinden arayacaksınız. Bu sebeple bu konuyu öncelikle burada verdiğim bilgilerle anlamanızı sağlamaya çalışayım.
Adem DURU sarayın Uşakları adlı bir siteden kendisini aklıyor. Ben bu fetöcü sitesini inceledim. burada adı geçen Adem DURU dahil herkesin FETÖ ile irtibatlı olduğunu gördüm. Örneğini bu sitede adı geçen bazı hocaların. H.O ve Ş.G gibi kişilerin Uşak üniversitesinde atılan ve fetöden işlem gören araştırma görevlilerinin hepsinin bu şahıslar tarafından üniversitede kadrolaştırıldıklarını gördüm. savcılar ve üniversite fetö ile irtibatlı araştırma görevlilleri hakkında işlem yapmış, fakat her nedense bu adamları üniversitede kadrolaştıran H.O., Ş.G, F.G., ve benzeri kişiler hakkında işlem yapmamış. Bunları tespit edememiş. Fakat o n? Bu fetöcüleri üniversiteye alanlar sarayın n uşakları adlı siteden saldırıya uğradık, biz fetöcü değiliz, şu site bizi hedef gösterdi diye savcılıklara suç duyurusunda bulunup devlete operasyon yapmışlar! BİNGO!
Öyle mi. Bunu devlet yemişsse de ben yemedim Adem DURU! yapmış Bingoı! Ne tesadüf değil mi? Yani emniyet araştırma görevlilerini araştırmış ama bunları üniversiteye alıp kadrolaştıranlar hakkında hiç bir işlem yapmamış!!
Şimdi adem duru diyor ki; sarayın uşakları isimli fetöcü site tarafından hedef gösterildik!!! Adem DURU fetöcüler fetöcü araştırma görevlilerini alan ve yakın zaman kadar kendi içlerinde olduğunu bildikleri adamları neden sarayın uşağı altında hedef göstersinler? Bu olsa olsa kendi adamlarını sistemin içinde muhafaza etme operasyonu olabilir!!! Bu sitenin kontrolü sakın Adem DURU’nun da dahil olduğu FETÖ’cü işbirkçilerinin denetimizde olmasın?
Evet Adem DURU sana soruyorum! Biz karşıdan bu kadar salak mı görünüyoruz?
Terbiyesilik yapma.
Burada velinimetin olan eski rektörün hakkındaki üslubunu görüyorum. Hatta köylün olan şimdiki rektörüne de laf soktuğunu da görüyorum Sait Çelik seni en yakınında çalıştırdı. Köylün olan Ekrem Savaş seni rektör yardımcısı yaptı. Hepsinin en yakınlarında çalıştın. Hepsi için bir kulp buldun öyle mi? Sende zerre devlet terbiyesi ve akademik etik olsa bu kadar yakın olduğun amirliğini yapmış insanlar hakkında biraz daha edepli olurdun. Hepsi kötü sen iyisin ve namuslusun öyle mi? Arkana aldığını aldığın siyasiler, r senin nasıl koruyacak göreceğiz. Bak rektör Çelik senin ifadesini oraya asmış. bana yapılan fetö operasyonunda kullanılan adamlardan biri de sensin. Ne demişsin ifaden de!
“…Bu hard disk içerisinde sayfalarca bilgi olduğunu gördüm ancak kendim hard diskin içerisindeki çoğu bilgiye bakmadım, BU KONU İLE İLGİLİ OLARAK REKTÖR SAİT ÇELİK’E HERHANGİ BİR BİLGİ VERMEDİM, BU KONU İLE İLGİLİ ALİ GALİP BALTAOĞLU İLE HERHANGİ BİR GÖRÜŞMEM OLMADI, Bu teslim ettiğim hard disk içerisinde gerekli inceleme yapılırsa gerçek ortaya çıkacaktır. BENİM BU NOTEBOOK ÜZERİNDEKİ HARİCİ HARD DİSKİ SÖKÜP YENİ HARD DİSK TAKTIĞIM DUYULMUŞ. BU HARD DİSKİ UŞAK ÜNİVERSİTESİNDEKİ YARDIMCI DOÇENT DOKTOR VOLKAN TURAN BENDEN İSTEDİ, BENDE KENDİSİNE BÖYLE BİR HARD DİSK YOK DİYE SÖYLEDİM, DAHA SONRA BU HARD DİSKİN HANGİ KONULARA ALET EDİLDİĞİNİ BİLMİYORUM. ALİ GALİP BALTAOĞLU’DA BENDEN BU HARD DİSKİ İSTEMEDİ, BEN BU HARD DİSKİ HERHANGİ BİR YERDE ŞANTAJ YA DA TEHDİT MALZEMESİ OLARAK KULLANACAĞIMI SÖYLEMEDİM.”
İhbar mektubundaki iddiaları reddetmişmişsin Biri haricinde! Kabul ettiğin iddia ÖSYM bürosuna ait bir notebook’un hard diskini zimmetine geçirdiğin Bunu itiraf etmişsin.
Şimdi buradan Sana soruyorum.
1) Devletin size emanet ettiği notebookun hard diskini içinde şahsi bilgim var diye neden sökme ihtiyacı hissettiniz?
2) Devlete (ÖSYM İL Yöneticiliği ofisine) ait bir laptopun parçasını, ÖSYM İl Yönetcisi olan rektöre haber vermeden ve izin almadan, söküp yerine başka bir hard disk takmanın suç olduğunu biliyor musunuz? (İl yöneticisi rektör dahi meşru bir mücbir sebep olmadıkça böyle bir şeye izin veremez.
3) Şahsi bilgilerinizi alıp makineye format atmak yerine, hard diski söküp evinize götürmeyi neden ve niçin düşündünüz? Bu yaptığınızı makul kılacak sebepleriniz nelerdir?
4) İfadenize göre Ali GALİP BALTAOĞLU ÖSYM ofisinde kullandığı notebookun içindeki kayıtları silmeye bile gerek görmeden, size teslim etmişim. Siz ÖSYM’ye ait laptopu yerinize atanan Selahattin POLAT’a hangi saikle hard diskini değiştirip teslim ettiniz? Bu anlayışın, ahlakın, tedbirin nedeni ve kaynağı nedir? Saklamaya çalıştığınız nedir?
5) ÖSYM bürosuna ait bir notbookta bu yaptığınızı makul kılacak/gösterecek, arkada bırakmak istemediğiniz ne tür şahsi bilgileriniz vardı?
6) İfadenize göre benim size teslim ettiği kayıtların halen laptopun içinde muhafaza ettiğinizi söylüyor, HARD DİSKİ ZİMMETİNİZE GEÇİRMİŞ OLMANIZ HARİÇ, ihbardaki tüm iddiaları da yalanlıyorsunuz? Benim ÖSYM İl Yöneticiliği görevini bırakmamın üzerinden 3 yıl geçtiği halde hard diskte bana ait bilgileri muhafaza etmenizin sebebi nedir? Başkasına ait bilgileri neden silmediniz?
7) KOM’a teslim ettiğiniz hard diskin söz konusu ÖSYM’ye ait notebooktan çıktığını nasıl ispat edeceksiniz?
8) Hard diskini söktüğünüzü söylediğiniz notebookun markası modeli ve teknik özellikleri nedir? Çıkardığınız hard disk ile ve yerine taktığınız hard diskin modeli markası ve teknik özellikleri nedir? Bu konuda vereceğiniz beyanları nasıl ispat edeceksiniz?
Evet Adem DURU ne diyorsun bu sorulara bir cevabın var mı? Selahattin POLAT’dan işittiğime göre ifadesine göre hardiskini bu notebooku vermek istememişsin. Anlaşılan çok ısrarla istenilince, hard diskini alıp, başka bir harrdisk takarak cihazı iade etmek zorunda kalmışsın. Takdir edersin ki bu cihaz babanın malı değil bir kamu malıdır. Ben burada ÖSYM gelirlerinden aldığım 1-2 labtobu İdari mali işler Dair başkanı vasıtasıyla bağış gibi gösterip demirbaşa kaydettirmiştim. Sanıyorum, bu cihazı aldıktan kısa bir süre sonra görevden ayrılmıştım. Bu cihazı demirbaşa kaydettirmemiş olabilirim. Ama benden sonra bunu senin yapman gerekirdi. Bunu yapmadığım gibi cihazın hardiski alınmış, (çalınmış dememek için alınmış diyorum) şeklini bile zor teslim etmişsin.
Şimdi sana iki soru soruyorum.
a) ÖSYM’ye bıraktığın ve döneminin çok pahalı bir cihazı olan bu cihazı neden aldın (çaldın)
b) Arkada iz bırakmamak için bir cihaz format atmak yerine zimmetine geçirmek bir mahrem fetöcünün tedbiri olabilir mi!!!?
Adem DURU benden teslim edip evine götüp sakladığın ve 3 yıl sonra Ali galip BALTAOĞLU’dan aldım diye KOM’da teslim ettiğin hard disk nedeniye hakkımda FETÖ/PDY soruşturması yapıldığını biliyor musun?
Hala utanmadan bana ve rektöre iftiraya zorlanmış Kenan AKARBULUT’a fetöcü diyorsun. O’nun 2008-9 yıllarında fetö ile irtibatını koparttığı, FETÖ’nün rakibi final dershanelerinde çalıştığı biliniyor. Hatta dosyasında fetö içinde hain ilan edildiği ve kendisiyle irtibat kurulmaması dikkatli olunmasına dair karar alındığının dahi şahidi var. Bunları bile bile, hakkında hküm kesinleşmemiş biri hakkında fetöcü deme cüretinde bulunuyorsun. Bütün bu şaibeli işlerin içinde bulunan sen bu adam fetöcü diyorsun!!!! Yazık sana. Ha bu arada bana da FETÖ’cü desene hadi. Göreyim seni….!
Terbiyeni takın ağzından çıkanı kulağın işitsin. Burada yazılanlara itirazın varsa savcılığa git. Olayları çarpıtma. namuslu numarası hiç yapma. Sen devletin cihazını zimmetine geçirmiş ve bunu itiraf etmiş bir adamsın.
Uşakta bu işlere karışan, senin gibi alet olan hiç kimse bana fetö isnadında bulunup arkasını dönüp gidemeyeceğini bilecek. yakında uşak’a şu veya bu şekilde gelecek, hassaten savcılarla da bir görüşme yapacağım, Haberin olsun.
Kıymetli Said Çelik hocam; yazınızı dikkatle okudum. Elbette yaşadıklarınız çok zor ve bi o kadar da çileli, lakin içerisinde bulunduğunuz bu durum sizi başkalarından beklediğiniz hayat düsturlarından lütfen uzak etmesin. Adem duru ile 1986 yılında Uşak vakıflar öğrenci yurdunda tanıştım 6 yıl yani 1992 yılı sonuna kadar bu yurtta birlikte altlı üstlü ranzalarda yatarak kaldık. 1993 yılında ben Selçuk ünv hukuk fakültesini Adem hoca da Selçuk ünv matematik kazandı. Ben Ülkücü camianın bünyesindeki evlerde Adem hoca da milli gençlik vakfı bünyesinde kaldı. Vakıflar yurdundaki arkadaşlığımız Konya da da devam etti , bundan sebep benim tanıdığım Adem Duru dan fetöcü olmaz . Adem hocanın fetöcü olduğunu kanaat ile söylemek doğru olmadığını düşünüyorum zira aranızdaki kişisel diyalogları elbet bilmem ama duygusal davranıp bir takım ithamlarda bulunmanız tüm yazınızda anlattığımınız ve inançlı insanlar olarak hepimizin düştüğü hataya düşmek olmaz mı??
Sevgili Ali Kurt kardeşim. Seni tanırım ve insan olarak severim. Yaşıma ve yaşadıklarıma istinaden söylüyorum. Bu fetö konusunda kimseye kefil olma!!!. Doğrusu yazıları dikkatle okuduğundan emin olamadım. Adaletle ve doğruya tanıklıkla emrolunduk . Bu sorumlulukla konuşmak durumundayız: Ademin 20 yıl önceki konumuna şahitlik etmeni anlarım. Ama konu 20 yıl önceki Adem değil, bugünkü Adem ve yaptıkları!
Ademden fetöcü olmaz kanaati sana ait ve indi bir görüştür. İş öyle değil maalesef. Bir çok konuyu bilmediğin için böyle konuştuğunu söylerim. Yazıları takip ettiysen rektörün değil âdemin rektörü fetö ile itham ettiğini görürsün. Gerisi ademin bu platformda söylediği gerçek dışı beyanlarla getirdiği yer ve aldığı gerçekleri ifade eden cevaplardır.
Adem DURU ben “Sait ÇELİK fetöcü değildir veya olduğunu sanmıyorum “ dedim, dememişsem istediğini söyle diyor! İfadesi buraya koyulunca, ifadeye geçmemiş olabilir diyor! Yalana yalan demek lazım, arkadaşında sevdiğinde olsa! Elbette yaşadıklarınız çok zor ve bir o kadar da çileli, lakin içerisinde bulunduğunuz bu durum sizi başkalarından beklediğiniz hayat düsturlarından lütfen uzak etmesin, tavsiyen güzel ama gizli bir haksızlığı içeriyor! Öncelikle sizi anlıyorum çok çile çekmişisiniz gibi bir cümleden sonra gelen AMA, LAKİN, FAKAT gibi bağlaçlar itiraz bildirir zulme haklılık kazandırır. Zira bu konularda net tavır koymamak ve haklıyı eleştirme sürecine girmek büyük bir haksızlıktır. “Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak zulme uğrayan müstesnadır. Allah her şeyi işiticidir; bilicidir.” Demektedir. Zulme uğrayanın kötü söz söyleme hakkını bile tanıyan Allah’ın yanında zulme uğrayana itidal tavsiye ederken zulmedenin hatalarını örtme eğilimindeki insan!
İşte insanın hikayesi budur.
Ayrıca Bu süreçte tek çile çeken Sait ÇELİK değil, bir çok insan haksız işlemlere maruz kaldı. Daha kötülerine de muhatap olanlar oldu. Bu duruma Adem DURU gibi hırsı aklının önünde gidenler sebep oldu…!!!
Şunu bil ki; Eski rektör ÇELİK Ademi fetö ile hiçbir zaman ilişkilendirmedi ve bu nedenle söylediklerine itibar etti. Ne hikmetse Ademin rektöre fetöcü değil diye refere ettikleri fetöcü çıktı! Ayrıca ÇELİK ademle ve bazı başka yakınlarıyla ilgili bazı bilgilere cezaevinden çıktıktan sonra ulaştı.
Adem fetöcülerle yakın olan toplantılarına giden onlarla milli görüşçü sıfatının yanında çok iyi ilişkiler geliştirmiş bir kişidir. Bunu ben ve üniversitede bir çok kişi biliyor. Siz 20 yıl önceye bir 6-7 yıl önceye tanıklık edelim.!
Fakat ben bütün bunlardan dolayı Ademe yine de fetöcü demezdim. Yüzlerce binlerce örneği gibi ikbal kapısı yapılan bu harekete yakın görünmüştür, der geçerdim. Zira ben bylockçların %90’ın fetöcü olmadığını(yargı mensupları ve bazı üst düzey bürokratlar hariç) düşünenlerdenim. Nitekim bu görüşümü ve bu konuda devletin içine düştüğü açmazları yazıp kamuoyuyla paylaştım.
Fakat bugün itibariyle artık Ademin fetöcü olabileceğini düşünüyor ve söylüyorum. Sait hoca söylemez ama ben söylerim!!! Bunun da sebepleri var. Bu sebepleri savcılığın ve güvenlik görevlilerinin tetkik etmesi gerekir. Biliyorsun bu hareket son derece gizli ve kendi deyimleri ile mahrem olarak yapılandırılan CİA/MOSSAD destekli bir hareket. Bil ki bugün her siyasi parti içinde de temsilcileri var. Siyasetin ne kadar kirli bir alan olduğunu en iyi bilenlerden biri de sensindir diye düşünüyorum.
Bak sevgili kardeşim, üniversiteden KOM’ gidip ifade verenlerden bir kısmı Sarayın Uşakları denen bir fetöcü sitesinin kendilerini hedef gösterdiğini iddia etti. Adem de bunlardan biri. Burada hedef gösterdiği iddia edilen kişilerden adem hariç 4’ünün fetö ile ilişkileri bilinen insanlardı. Birini tanımıyorum onu da tanıyanlar ilişkili diyor. Bu adamların FETÖ ile mücadelede ne gibi yararlılıkları olmuşta hedefe gösterilmiş bilinmiyor!!! Son derece KOMİK!
Ademinin burada REKTÖRLÜK SEÇİMLERİNDEN SARAYIN UŞAKLARINA GİDEN YOL başlıklı yazısını okuduğumda tamamen emin oldum. Kendilerini uyanık başkalarını salak zannediyorlar. Burada güya FETÖ tarafından hedef gösterilen bu adamlardan ikisi H.O ve Ş.G. ki ademin yakın arkadaşlarıdır. Uşak üniversitesinde fetöcü araştırma görevlilerini kadrolaştıran adamlardandır. Araştırma görevlilleri ihraç edildi soruşturma geçirdi, bunları üniversiteye alan büyük hocalara işlem yapılmadı! Neden? FETÖ’cüleri üniversitede kadrolaştıran hocalar sarayın Uşakları adlı sitede neden hedef gösterilir? Cevabı çok mu zor! Bu ülkede istihbaratçı yok mu?
Söylenecek şey çok ama yer kısıtlı. Zalimlere meyletmemek lazım. Ademe soruver. Benim ona ÖSYM’de teslim ettiğim notobok’un neden hardiskini söküp eve götürmüş, sonra gidip neden KOM’a Ali Galip’ten aldım diyerek teslim etmiş ve bu hard disk, Adem DURU’dan değil’de Ali Galip’ten alınmış gibi bir muamele ile diye kayda geçirilip hakkımda FET/PDY soruşturmasının gerekçesi yapılmış?
Söyleyecek şey çok, yer dar kardeş. Yasak meyve yiyenler sonuçlarıyla karşılaşacaklar ve karşılaştıkça elbette azap çekecekler vesselam.