İnternet, nispeten yeni bir teknolojik ilerleme olarak anlaşıldığı dönemlerde çevrimiçi ibadetler faaliyetleri, başlangıçta ister gerçek zamanlı sohbetlerde olsun ister açıklayıcı bültenler olarak olsun hala kutsal metinlere bağlı bir interaktif ilişki olarak anlaşılmaktaydı. Zaman içinde sanal alanların ibadet mekanı hatta “sanal mabede” dönüştürülmesi sürecinde eşzamanlı ibadet faaliyetleri, geçerli, sahih kabul edilip sıra dışı, yüzeysel ve bir video oyunu olmaktan çıkmaya başladı.
Böylece sanal ibadetlere yönelen dijital dinde “yeni kutsallıklar alanları” olarak yaratılan sanal dünya, tamamen tekno-beşeri bir sosyal yapılanma olarak ilk başlarda birçok insan tarafından yeni bir küfür araç (neopagan) hatta din dışı (profan) ve geçerli olmayan keyfi bir alan olarak kabul edilmesine rağmen zamanla dijital dünyaya hakim olan dindarlarca büyük zihniyet değişimi yaşayarak geçerli, kaliteli ve kanıtlanabilir bir gerçekliğe dönüşmüştür. Bu açıdan dijital dindarlar için sanal alem, ayin mekanları olarak dini kullanım için çok uygundur. Dahası bu alan, insanların çevrimiçi faaliyetlerini kendi inanç hayatlarının bir parçası olarak betimlemeye muktedir kılan kutsal değerlerin anlık kullanımı için ayrılan mekanlardan farkı yoktur.
Bu haliyle siber alan, alternatif dini mekan olarak “göksel/ilahi bir alan” olarak gerçek fiziksel kutsal alandan farklı çoğunlukla bütün sükunetiyle “göksel ideal tasavvur alemine” yakın bir benzerlik taşımaktadır. Fransız filozof Baudrillard, “Simulakr (Simulacrum)” çağının insanı için kitle iletişim araçlarındaki gelişmelerle beraber orijinal ve gerçek olan şeyleri, kopyadan veya kurgusal olanlardan ayırt etmenin artık gittikçe imkansız hale geldiğini açıklamaktadır. Ona göre “simulark”, gerçek dünyayı gerçekötesi (hiper realite) kılıfına sokan, onu taklit eden, üretken ve hayali geleceğin dünyası” olarak tanımlanabilir.
Dijital dinin sanal kutsal mabetleri olarak siteler, aynı zamanda dini ibadet veya dini nikah gibi törenlerin veya eylemlerin online icra edildiği siber alan olup kullanıcılar tarafından gerçeklik ve otantik bağlamında asla sorgulanmamaktadır. Bu dijital çağda, çevrimiçi veya zihinsel olarak sanal ibadetlerin gerçek ayin olarak değerinin, sanal hac yolculuklarının gerçekliğinin, bedenen ifa edilenlerden farkının olup olmadığının tartışıldığı bir dönemde bulunmaktayız. Bu açıdan çevrimiçi dijital ibadetlerin meydan okuyucu kimliği, “sanal din” diye bilinen veya “sanal dindar” diye anlaşılan yeni olguları doğurmaktadır.
Sanal ibadet alanı olarak dijital dünya, çağdaş yeni tekno-kültürel dönemde dinin ibadet faaliyetlerinin devamlı ifade edilip şekil değiştirdiği yeni bir eşsiz alan anlamına geldi. Çağdaş din bilimcilerine göre dini ibadetlerde genel anlamda zaten sürekli bir yenilenme, etkileşim ve orijinal unsurların farklı unsurlarla bir arada bulunması olağan hale gelmektedir. Bir başka ifadeyle dinin uygulandığı alan olarak ibadetler, yeni iletişimlere dayalı çevrelere uyumlu, uygun bir usulde şekil değiştirmiş ve dinamik bir canlılık içinde olduğunda artık daha fazla etkili hale dönüşmektedir.
Bu dönüşüm sonucunda dijital alem, kutsal alanın parçası olmaya başlamış ve bir portaldan da öte “kutsala bağlanma aracı” haline gelmiştir. Tam bu noktada “çevrimiçi ibadetler” ile “ibadet olarak çevrimiçi” şeklinde iki farklı ibadet anlamı ortaya çıkmıştır. İbadetler, çevrimiçinde sanal gerçeklikte “canlı” olarak icra ve ifa olunurken aynı zamanda büyüsel sözler, kadim metinler, gizemli yazılı metinlerle, uygun verilerle, dinamik ve dijital ses ve beden aracılığıyla daha insani hale dönüşürken web sitelerine yüklenen “enformasyon” olarak ibadet bilgileri ise istenildiğinde ulaşılabilen daha durağan daha soyut veya silik bir dijital malzeme hükmündedir.
Prof. Dr. Mustafa ALICI