islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5077
EURO
36,4331
ALTIN
2.962,75
BIST
9.144,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Prensiplerle Yaşamaya Hala Hazır Değil miyiz ?

Prensiplerle Yaşamaya Hala Hazır Değil miyiz ?
13 Aralık 2022 11:03
A+
A-

Türkiye, uzun yıllardan beri kuralsızlığı sıkıntılarını çekiyor. Bunun temelinde, yaşama kültür ve felsefesine uygun prensiplerle hareket edemeyiş yatmaktadır. Aslında bu durum, prensiplerin olmamasından çok, bu prensipleri anlayacak ve fiiliyata geçirecek irade ve gücün bulunmayışından kaynaklanmaktadır.

Prensiplerin hayatımızdaki yeri:

Prensip, kişinin hayatında belirli temel anlayış ve kültürün olması; iş ve olaylarda o meselenin kurallarına göre davranışların sürdürülmesidir. Öyle ki prensip, yapılacak işin hedefine varması için  önemli ve o gerçekleşmesinde disiplin ve kolaylık sağlayıcı bir faktördür ve sistem’e  gidecek yolu açacak bir anahtardır.

Sistem ise, düşünce ve hareketin, amaca ulaşmasını sağlayacak anlayış, kural ve irade olarak açıklanabilir. Bu yüzden, bir işi iyi yapamamanın birinci şartı, sistemli hareket etmeyiş, yani, işi ortaya çıkaran şart ve gerekliliklerin dikkate alınmamasıdır.

Nasıl ki, çeşitli ilmi çalışmanın gerçekleşmesinde metot, vazgeçilmez bir şartsa; prensip de tutum ve davranışlarımızı ruhi ve ahlaki değere bağlayan önemli bir belirleyicidir.

Bu durumda prensiplerin salt bir davranış kuralından daha çok, insani ve ahlaki bir kural olduğu anlaşılmaktadır.

Prensip, ilahi dinlerin ortaya koyduğu hayati gerçekler olarak tarih boyunca toplumların bozulma, karışıklık ve birbirlerine haksızlık etmelerine engel olan ruhi, ahlaki ve fikri değerlerle ortaya çıkan bir yaşama kuralıdır.

 Sosyal hayatımızda prensipsizlik:

Sosyal hayat, aslında düzen ve kurallarla yürüyen ahenkli bir bütündür. İnsan ilişkileri, kurallar ve çalışma programları, insanın gelişimi hep belli bir sistemin eşliğinde yürümektedir. Toplum hayatı, ancak kurallar ile yürüyebilen bir sistemdir. Kurallar olmazsa, insanın davranışını ve çalışmasını, birtakım menfaat ve güç odaklı anlayış ve hesapların aldığını, tarih bilgisi bize anlatmaktadır.

Her tutum ve davranış, bir kriter’e bağlı olarak gerçekleşmek durumundadır. Çünkü kriterler, bir olayın doğru mu, yanlış mı veya uygun olup olmadığın anlamaya yarayan ölçülerdir. Sistem, hayatı ve insan ilişkilerini belli bir kurallar dahilinde yürüterek, insanın temel hedeflerine ulaşmasını sağlamayı amaçlamaktadır.  Sosyal hayata, sosyal özelliğini kazandıran; işte  insanın serbest ve herhangi bir zorlama altında kalmaksızın yapmış olduğu seçimler ve yaşama tarzlarıdır.

Sosyal hayatın sistemsizliği, giderek iktisadi ve siyasi hayatın da sistem dışı hale gelmesine sebep olur. Çünkü, sosyal hayatın kuralları doğru belirlenmez ise, onun üzerine kurulacak diğer sistemlerde eksik ve arızalı bir işleyiş içerisine girer. Aldatma ve sömürü mantığı işlemeye başlar.

Toplumsal sistemin dinamikleri:

Toplumsal sistem; çok boyutlu ve hayatın her yönüne cevap veren bir yapının ortaya çıkmasıdır.  Bu çok boyutlu sistemin temeli; inanç ve fikri değerlerdir. Bu değerler, diğer sistem özelliklerinin de ana hedefini ve uygulama şekillerini belirler. Değerleri de insanlar tarafından hayata taşıdığına göre, bir sistemin doğru işlemesi, kaynağındaki değerler ve fikirler çerçevesinde hareket etmesiyle mümkün olmaktadır.

Günümüzdeki sistemsizlik, sistemi oluşturan idari, iktisadi veya organizasyonel faktörlerinin eksikliğinden çok; insan unsuru ile bu değerler arasındaki bütünlük ve kaynaşmanın eksikliğindendir. Dolayısıyla insan; eğer belli değer ve kurallara inanıyor, fakat bunları uygulamada endişe ve korku taşıyorsa, inandığı değerlerin de bir manası kalmayacaktır. Günümüzün problemi, belli değer ve kurallara inanmasına rağmen; çeşitli engel veya endişeler ile bu değerleri hayata aktaramama çekingenliği veya beceriksizliğindendir. Halbuki hayat, kararlı ve derin inanç ve kabullerin varlığı ile ayakta durmaktadır.

Prof. Dr. Sami Şener

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.