“Rabbim! Beni yapayalnız, tek başıma bırakma!” Enbiya 89
Hayat içerisinde bazen değişmesini istediğimiz durumlar vardır. Ne kadar mücadele etseniz de dönüp dolaşıp yine aynı durumun zorlukları ile imtihan edildiğinize defaatle şahit olabilirsiniz.
Sanki bir kader vardır ve sizi sürekli oraya çeker ve siz değiştirmek istedikçe dipsiz bir kuyu gibi kendinizi orada bulmaktan kurtulamazsınız.
Kendimizi kelimenin tam manası ile kaza ve kadere iman dediğimiz olgunun uygulama sahasında buluruz…
KAZA: Hiçbir tercih hakkı kullanmadan hayatımıza öylece verilenler, hesapsız başımıza gelenler dediğimiz …
KADER: Özgür tercihlerimizin doğal süreci olarak bilir bilmez içine düştüğümüz hayatlar…
Hayatta bir şeyi değiştirmek istiyorsan, onun olması ile ilgili zaman dilimini belirleyen birçok parametre vardır. Bulunduğumuz coğrafya, yaşadığımız memleket, ikamet ettiğimiz şehir, doğduğumuz aile ile birlikte, bize kültür ve sosyolojik olarak yüklenen kaderlerimiz de vardır.
Çoğu zaman bu kaderden kaçamaz ve kurtulamazsınız.
Hayatımızda eş ve iş seçimimizden de nasibimiz vardır. Eşinizin ailesi, kültürü ve işiniz ile beraber yüklendiğiniz yaşam zorluğu ile de sınava tabi tutulursunuz.
Tercihlerimiz ile ilgili haller üzere dara düşmüş iken sürecin iyi yönetilmesi esastır.
Etki-tepki prensibindeki gerçek asla gözden kaçırılmaması gereken bir hassasiyet arz eder. Ortamı olumlu ya da olumsuz yöneten halimiz, bizi yaşam boyu iyiliğe sevk ederek pişmanlığa pirim vermeyecek duruşu sergilemeli.
Hayatta selim akıl, kalp ve vicdan merkezli davranışlar ile işleyen stratejik tercihler ilke edinilmeli. Sonrası oluşacaklar için her an ayrı bir salih davranışla hareket güncellenerek ortam hayra evrilsin/çevrilsin diye azimle devam etmeli.
Aksini tercih etmek de mümkün elbette.
Bu dünyada iyiyi ve kötüyü tercih etme özgürlüğü verildi bizlere.
İçimizden geldiği gibi nefsimize uyarsak maruz kaldığımız provakatif tazyiklere tutsak olmak da ihtimal dahilinde sayılabilir mi ?
Elbette ki sayılabilir. Yürek ve nefisler şaha kalkarak pire için yorgan da yakılabilir fakat şunu unutmamak gerekir: İmtihan devam eder iken verilen karşılıklar nefs kökenli olduğu vakit egoist tercihler arasında kendimizi, sevdiklerimizi, onlara bağımlı olarak tesir altında kalacak her kişiyi, acıya sürükleyen, çirkin ve fena hallere düşüren, geleceğine zarar veren hallere mahkum bırakabiliriz. Komplike iflaslar yaşayıp-yaşatarak tarifi, telafisi mümkün olmayan kaybedilen hayatların sebebi olabiliriz..
Karşı karşıya geldiğimiz zorluk her ne olursa olsun, etki-tepki sürecini beşer yönünden bağımsız olarak verilebilecek en güzel karşılığı vermek gayreti ne kadar güzel. Mutlu bir hayat için ne elverişli. Bu tepkiler kalp, vicdan ve selim akıl kökenlidir. Bu basit ama önemli ayrım insanın hem nefsini hem de kalbini tanımasının sonucunda gelişir. Adeta kişi bu mübarek üçlüyü bir arada kullanma konusunda profesyonelleşir.
Elbette yaşam akıp giderken akış yönüne dair neyi, ne zaman değiştireceği konusunda mucizeler tükenmez.
Fakat bu değişim bazen yıllar da alabilir. Müslümanların yüreklerinde umutlar daimdir.
Bizler Rabbimizin kudretine iman ettik.
“KÜN FE YEKÜN” gerçeğine tutunmanın yaşam enerjisi ve insanı olumlu bakmaya motive eden manevi atmosferi içinde, imkansız denilen nice zorluklarla baş edecek stratejiler geliştirmeyi hayatın ideali kabul eden temiz kişiler olmaya devam edelim.
İşte tam da sır buradadır.
Elmaslar baskı ve basınç altında oluşur.
Zeytinyağı, çıkarmak için zeytinlerin sıkılması gerekir.
Tohumlar karanlıkta ve sıcakta çimlenir.
Ne zaman kendinimizi tercih ettigimiz ya da etmedigimiz hayatların sebebi ile darlık ve zorluk içinde bulursak, sıkılmış, baskı altında veya karanlıkta hissedersek güzelliklerin gelmesinin yakın olduğuna inancımızı kat kat artıran, o bilgelikle tüm bedenimizi enfes bir sükunet sarar.
İmtihan, huşu ikliminde kutlu bir ibadet olarak hayata bakışımızı ümit var yapar.
Derler ki eskiler:
Gönlü sabit olanın bakışı bulanık olmaz, kalbi kasavetli olmaz, işleri karışık olmaz…
Gönlü sabit olanın dünyası hebâ olmaz.
O vakit kalb-i istikamet lazım…
O istikamet ki
“Rabbinin adını an, bütün varlığınla ona yönel…” Müzzemmil 8
Selam ve dua ile kalın…
HATİCE ŞEBNEM DİKTÜRK
Elbette yaşam akıp giderken akış yönüne dair neyi, ne zaman değiştireceği konusunda mucizeler tükenmez.
Fakat bu değişim bazen yıllar da alabilir. Müslümanların yüreklerinde umutlar daimdir.
Bizler Rabbimizin kudretine iman ettik.
“KÜN FE YEKÜN” gerçeğine tutunmanın yaşam enerjisi ve insanı olumlu bakmaya motive eden manevi atmosferi içinde, imkansız denilen nice zorluklarla baş edecek stratejiler geliştirmeyi hayatın ideali kabul eden temiz kişiler olmaya devam edelim.
Allah razı olsun hocam çok güzel tespitler iman varsa imkan vardır herzaman pırı pırıl gökkuşağını görmek için yağmuru yaşamak gerekirmiş
Rabbim ebeden ve daimen razı olsun kıymetli hocam. Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Çok güzel tespitler .Emeğinize sağlık hocam.
Yüreğine sağlık sevgili ve kıymetli kardeşim. Allah razı olsun senden. Yine yüreklere İnşirah veren bir yazı ile bizlere olması gerekeni hatırlattın. Rabbim ömrüne bereket versin inşaAllah